ülkemizde bolca örneğine rastlayabileceğiniz durumdur. haberleri izlersiniz mutlaka birileri eşitlik, insan hakları ve demokrasi çığlıklarıyla alelen bölücü isteklerde bulunduğuna şahit olursunuz, gazeteler aynı şeylerden bahseder hele ki internet aleminde almış başını gidiyordur. sözlük ortamından bahsetmeye dahi gerek yok sözde eşitlikçi özde bölücü hainler cirit atıyor.
buradan anlayacağımız tek şey türkiye'de toplumun eşitlik kelimesine uzak duracak kadar toplumsal olandan uzaklamış olmasıdır. adalet, haklılık, sömürülenin hakkını savunma, sosyal adalet gibi kavramlar sadece egemen sınıflarca değil, toplumun tüm kesimlerince ayaklar altına alınmıştır. kendini belirli bir milliyetçiliğin karşısına koyan bir başka milliyetçi kesmin eşitlik kavramı üzerinden bu kesimi eleştirmesi ise çürümenin son noktasıdır.
bu satırların bakış açısı eşitlik üzerinedir. yani her iki kesiminin milliyetçiliklerin çözümsüzlüğü körüklemesi tali bir durumdur bu satırların yazarı için. asıl mesele eşitlik gibi her daim tarihte toplumu oluşturan bütün katmanlarca üst noktalara yerleştirilmiş bir kavramın dahi eleştiri silahına dönüşmesi ironik değilse, acı vericidir. toplumun vicdanının silindiğinin, eşitlik gibi yüceltilebilecek bir kavramın dahi her kesimce işlerine gelircesine konumlandıralacağının göstergesidir. elbette siyaset bu, herkes istediği şey üzerinden kendi siyasetini oluşturabilir. ancak eğer bir yerde eşitlik gibi bir kavram sorgulanıyorsa orada çürümenin emareleri değil, gerçekleri gözlemlenmektedir.
bir son söz olsun diye yazayım. bir yazarın, bu satırların yazarına göre önemli bir yazarın dediği gibi: "silahların eleştirisi eleştiri silahına dönüşmemelidir." işte orada böyle bir şey varsa yozlaşma da, vicdansızlıkta rahatlıkla görülebilir ve hatta kanıksanabilir. her şey son kertede bu noktada bitiyor: "eşitlik."
bulunduğunuz ülkeyi ulu orta karalayabileceğiniz başka bir ülke var mı bakın bakalım. özgürlüğün boyutları bu kadar olsa gerek. gereksiz gürültü kirliliği.