eşek suya gider,ama geri dönene kadar defalarca ot yemek için durur,oyalanır,dinlenir ve gelmesi bazen bir ömür boyu sürebilir.
buna istinaden,genellikle dayağı bir eğitim tarzı olarak gören ebeveynler,çocuklarını korkutmak ve tehdit etmek için onlara bu cümleyi kurarlar:
"uslu dur yoksa seni eşek sudan gelinceye kadar döverim"
anlamı ise;
"o eşek sudan hiç gelmez,sende bir ömür boyu dayak yersin benden"
ama çocuk hiç anlamaz bu eşek neden suya gidiyor,ne zaman gelecek sudan,ne alakası var dayağın eşekle?
onu korkutan eşeğin sudan hiç gelmeyecek olması değil,annenin o cümleyi söylerken gıcırdattığı dişler ve önceden yenilen dayağın bedende bıraktığı acıdır.
memleketim de o kadar dövülecek adam var ki, eşeği suya gönderip geri getirtmiycen iyice hırsını almak için, uzun sürmesi için. ve iyi ki erkek değilim benim başım beladan kurtulmazdı.
yurdumun zaman ölçüm birimidir. sanırım dünyanın hiçbir yerinde de bu tarz belirsiz bi birim yoktur; sarf eden kitle olabildiğince uzun bir süreci kastederken, sarf edilen kesim ise olabildiğince kısa olması beklentisi içine girer. öyle bir keşmekeş işte...
genellikle çocuklara yönelik olarak sarf edilen ve çocuklar tarafından algılanamayan cümledir. çocuk olayın eşşekle ilgisini kavrayamaz. suyla da ve gidip gelmeyle de...ne diyor bu adam yav! diye düşünür. daha sonra da; ya kötü bişey diyor herhalde... en iyisi ben denileni yapayım der...
eğer dayak yemekse durum; kafa öyle bir hale gelir ki dayak yemekten, öyle bir eşeğin varlığına gerçekten inanıp gelmediği her saniye soyuna sopuna küfredersiniz.
ayrıca dayank nedir? neden atılır? sorularının zihinde canlanması işten bile değildir.*