siyonizmin oyunlarından biridir. toplumu cinsiyetsizleştirerek aileleri yıkacak ve büyük israilin kurulması için bu parçalanmış ailelerin çocuklarını kullanacaktır.
bir seçimdir diyen var.
hayvanlarda da görülen bir durum bu, eğer seçimse hayvan akılsız biri bunu nasıl seçti?
bir hastalıktır diyen var.
eğer hastalıksa doktorlar bunu neden hale çözemedi yada iyleştiremedi?
birde şu çılgınlar var, kişisel tercihidir saygı duyarım. ulan seçim olsa kim böyle bir şeyi seçer?
hadi batıda adam özgür veya fantezi peşinde seçiyor diyelim.
arap ülkelerinde adamları öldürüyorlar adam öleceğini bile bile böyle bir seçim niye yapsın?
Bir yönelim ve insanın elinde olmayan bir şey. Evet.
Ama bu bir yerde anormal bir şey değil mi sizce de sayın yazarlar?
insan doğası gereği karşı cinse ilgi duymalı, bu doğanın bir kanunu ve çoğalımı sağlar. Hemfikir miyiz?
Çoğu ülkede insanlar hemcinsleriyle sırf "ihtiyaç gidermek" veya "denemek" için beraber olurlar bunu da duyup görüyoruz (lafın gelişi allah göstertmesin). Ve bu sadece sapıklık, psikolojik bir durum yok.
Benim için asıl eşcinseller, hemcinslerine psikolojik ve cinsel anlamda ilgi duyanlar. Yani aşk da istek de beğeni de beğenilme arzusu da hemcinse yönelik bu insanlarda.
Ve sebepleri çoğu zaman çocukluğa veya yaşadıkları bir olaya dayanıyor. Karşı cinsten soğuyorlar, ya da yaklaşamıyorlar psikolojik anlamda karşı cinsten uzaklaştıkça da hemcinslerine ilgi duymaya başlıyorlar...
Bu bazen çocukluktan itibaren böyle oluyor.
Sizce bu bir sorun değil mi? Anormal olan bir durum sözkonusu. Ve buradaki norm doğanın empoze ettiği bir norm kimse bana felsefik bir ses tonuyla "normal olmak nedir?" diye soramaz.
Bence psikolojik bir sorun eşcinsellik.
Ama kişi kendini böyle iyi hissediyorsa (gerçekten iyi hissediyorsa) zararı olmayan bir hastalık.
O yüzden de rahat bırakın bu insanları. Ellerinde olan bir şey yok.
Bir şizofreni nasıl yaptıkları için hapse atamazsan, bir eşcinseli hemcinsine aşık oldu diye yargılayamazsın.
Ama insanlara bunu "normal" diye aşılamayı da ne olursunuz durdurun artık. Normal olan bir şey yok.
Edit: şizofreni de psikolojik bir sorun ve kişi kontrolü dışında hareket ediyor. Karşılaştırma sebebim bu sayın yazarlar.
Ayrıca şizofreni hastalığının farklı dereceleri vardır...
Not: bu özünde bir özeleştiri. Okurken bunu da kaale alın olur mu?
ülkemizde rahatsızlık, bozukluk veya hastalık olarak tanımlayanların olduğu olgu. işin normalini çok merak ediyorum. bir grup referans insanı yukarıdan sipariş edelim ve onlara göre günümüz insanının kalibrasyonunu yapalım. insan konusunda standartları belirleyelim ve standart dışında kalanları çıktığı yere iadesini yapalım. standart içinde kalanlara helal belgesi verip beyinlerini yıkayalım.
bir erkeğe aşık olmuş bir adamla, bir kadına aşık olmuş bir adam arasındaki fark, sadece yarağın işlevine veya girdiği deliğin çapına odaklanmaya bulunamaz.
aşk var, aşk. aşka odaklanmak lazım. çap demişken deliğin çapından, meşerebinden ziyade aşığın ve maşuğun insani çapına odaklanmak lazım. ancak ozaman idrak edebiliriz eşcinsellik denen şeyi.
kelimenin içinde cinsellik var diye hemen cinselliğe odaklanmak meselenin idrakini, giderek de meşruiyetini zora sokuyor. aşkın, sikişin gölgesinde kalmaması lazım, hatta üste çıkması lazım, aslında.
Eşcinsellik: genetik anomali + çevrenin etkisi + kişisel seçim olmak üzere üç faktörün ürünü. Bazı insanlar genetik yapılarını ve yaşadıkları çevreyi öne sürerek kızgın ve sağa sola saldırmayı normal göstermeye çalışsalar bile Aynı şeyi hayvanlarla cinsel ilişki kuranlar, insest yapanlar için de ileri sürebilirsin
akla ilk olarak lut kavmini getiren yönelim.
oysa daha eskilere dayanır. tarihi başlatan sümerlerde eşcinselliğin yaşandığına dair çevrilmiş tabletler bulunmuştur.
Eşcinsellik: genetik anomali + çevrenin etkisi + kişisel seçim olmak üzere üç faktörün ürünü Yani Tercih Değil! Duyguların yönelimi diyenlerin mantığına göre Aynı şeyi hayvanlarla cinsel ilişki kuranlar, insest yapanlar için de ileri sürebilirsin Bazı insanlar genetik yapılarını ve yaşadıkları çevreyi öne sürerek kızgın ve sağa sola saldırmayı normal göstermeye çalışsalar ne dersiniz ? Öte yandan başkalarını taciz etmeyen eşcinsellerin laik bir devlet tarafından ayırıma tabi tutulmalarını ve cezalandırılmalarını da makul bulmuyorum. Eşcinsellere özel kurumlar kurulmalı ve bu insanlar başkalarını istismar etmeden kendileri gibi eşcinsel olanlarla ilişki kurabilirler. Eşcinsellere saygı gösterilmelidir. Ancak eşcinsellerin de eşcinsel olduklarını korkmadan söylemesi gerekir. Tabi bu günümüz özellikle islam ülkelerinde ne kadar mümkün.. Neyse insanlar önyargılarını yıksalar bir çözüm bulabilirler.
toplum olarak eşcinselliğe hastalık diyebilecek kadar cahilsiniz. kimsenin cinsel yönelimine hakaret etme hakkı yoktur hiçbir şahsın. eşcinsellik genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin etksiyle ortaya çıkar. çocuklar bellirli yaşlarda cinsel kimlik arayışına girer, şöyle ki eğer genetik ve hormonal ise aile istediği kadar baskı kursun, kişinin hislerini, cinsel yönelimini değiştiremezsiniz ve buna hakkınız yok. toplumların ahlak kurallarının canı cehenneme. onlarda insan onlarda bizden. yoksayamaz ötekileştiremezsiniz.
Antik yunan'da her yerde hakim olan bir durumdur. Bu çağda, erkekler evlenmek ve aile kurmak ile yükümlüydü. her ne kadar genç erkekleri eğitmenin aracı olarak düzenlenmiş olsa da, aynı zamanda özellikle ergenler arasında daha yaşlı olan erkekler ile aşk ilişkisi(pederasti) özendirilirdi.
Bazı entelektüller, Antik yunan bağlamında, biseksüalite terimini aktüel anlamının da ötesinde kadın ve erkeğin cinsel organlarının eş zamanlı bir sahip olunması biçimini aldığını ileri sürmektedir. Antik Yunan'da bu durun, yani iki cinsin organına sahip olma durumu, bir bebekte ortaya çıkıyorsa, bebek bir canavar olarak nitelendirilir ve hemen öldürülürdü.
antik yunan'da biseksüalite kavramını anlamak için, o çağın yunanlılarının kültürel ve sosyal normlarının ve pratiklerinin dikkate değer biçimde günümüzdekilerden farklı olduğunu unutmamak gerekir: Yunanlılar 21.yy başlangıcında sık görülen olgular gibi, heteroseksüel ve homoseksüellik arasındaki farka ilişkin bir ayrım yapmıyorlardı. Bu ilişki önemli olan şey "dominasyon"(hakimiyet) ilişkisiydi: penetre eden kişi daha erkeksi kabul edilirken, penetre edilen ise daime ondan daha aşağı daha ikincil olarak görülürdü. Aslında, dominant bir erkek için, penetre ettiği kişinin cinsiyetinin çok da önemi yoktu.
Antik yunan toplumunda, genel itibari ile misagoniktir, heteroseksüel bir ilişki bir problem ortaya çıkarmaz: sadece aktif erkeğin pasif kadından daha üstün olduğunu kanıtlar. Benzer bir biçimde, bir erkek bir ergene penetre ederken, bu birincinin sadece ikinci üzerindeki üstünlüğünü göstermez, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik üstünlüğünü de gösterir.
Genel olarak, antik yunan'da erkeklerin cinsel bir yönelime göre tanımlanmadığını unutmamak gerekir: heteroseksüel, homoseksüel ve biseksüaliteye ilişkin kavramlar, modern mefhumlardır. antik yunanlıların zamanında böyle kavramlar yoktur, "biseksüel bir olgunun cinselliğine ilişkin bir uygulama" kimliğe ilişkin imâsı olmayan bir biseksüelliği göstermektedir. bununla birlikte iki çeşit arzudan da bahsetmek mümkün değildir (homoseksüel ve heteroseksüel); önemli olan şey, cinsiyetinden bağımsız olarak, güzel birine karşı duyulan çekim ya da ilgiydi.Bir erkek aynı zamanda güzel bir kadın ve bir ergene de ilgi duyabilirdi. Foucault'un L'usage des plaisirs isimli eserinde ifade ettiği gibi "Antik yunan'da, cinsiyetine bakılmaksızın birine hayranlık duyan güzel kişilere karşı doğal bir iştahtır". işte bu nedenle Foucault biseksüalite terimini antik yunan'da maskulen cinselliğine ilişkin çalışması bağlamında kullanmıştır.
Yunanlılarda Pederasti bir yurttaş ile genç bir erkek olmaya aday biri(12-19 yaşları arası) arasındaki ilişkiden ibarettir. bu ilişkide yaşı daha büyük olan Erastes olarak adlandırılırken, daha genç olan ise Eromenos olarak adlandırılır.
Bu bağlamda, bu ilişkiler her şeyden öte eğitici bir rolü vardır; yaşı daha büyük olan erkek kendi eforlarını genç erkeğin eğitimine saygıdeğer bir yurttaş olabilmesi için adamalıdır, tüm bu eğitimini karşılık olarak kendi aşığına sunar. gençliğinin yanında, bacakları, kalçaları kılsız olmalı, yanakları geç bir erkeği çekecek nitelikte olmalıdır. homoseksüel ilişkilere hükmeden kurallar oldukça katıydı: bir erkek için kamu içinde kendi aşkını güzel bir erkeğe ilan etmesi tamamen normal ise, buna karşılık olarak yaşlı bir erkek için daha yaşlı bir erkek bulmak uygunsuz olarak kabul edilir. Yaşlı erkek cinsel ilişkide aktif rolü almalıdır; bu yaşa ulaşırsa, genç erkek artık eş-cinsel ilişkide pasif bir rol almaz.
Seven daha doğrusu aktif ilişkiye giren pasif olandan daha yaşlıdır; yaşı daha büyük olan genellikle 20 ve 30 yaşları arasındadır. Bir athenalı 40 yaşını geçtiğinde pederastik bir ilişkiye girmez. Erastes ve eromenos arasındaki iktidar ilişkileri tüm yaşam boyunca devam edebilir, bu ikisi arasındaki cinsel ilişki bu durumda onaylanmasa ya da hatta dalga geçilse bile.
Bu ilişkinin bu nedenle geçici olduğu kabul edilir, sevilenin yani eromenos'un sakalının ilk tüyleri bittiğinde sonlandırılmalı ve platonik aşka yer bırakmalıdır. Fakat, Antik yunan'da pederastik tipi ilişkilerin dışavurumu aynı zamanda retoriğin bir parçasını oluşturmaktadır. bu cinsel ilişki ve eğitim tipi çok uzun süre yaşamış; Girit Uygarlığı'ndan Batı Roma'nın çöküşüne kadar devam etmiştir.
hetereseksüel ve evliliğe ilişkin cinsellik toplumda eşcinsel ilişkilerin işgal ettiği yer, antik yunan kültürü ve Yunanistan'ın tüm tarihi boyunca bunların uygulanma süresince derin biçimde etkilenmiştir. bununla birlikte kadınların kendi kocaları ile olan ilişkiler dışında girdikleri homoseksüel ilişkilerin nasıl algılandığı konusunda kaynak bakımından pek şanslı değiliz. evli kadınların durumunun çok da imrenilmeye değer olmadığı tahmin edilebilir, her ne kadar kocalar ikili ilşkilere, özellikle genç erkekler ile ilişkiye girmekte özgür olsalar da, kadınlar kocalarının iradesine boyun eğmeliydi ve kocalarını sadık kalmalıydı,
bununla birlikte ergenlerin salt hanımlar için sadece rekabet konusu olmadığını[dikkatlerini kocalarından kendilerine çevirerek], aynı zamanda kocalar için de rekabet konusu olduğu vakidir. Sonuçta belli bir yaşa geldiğinde, genç erkekler kadınlara ve büyük olasılıkla kendi erastesleri ile ilgilenmeleri ve onlara meyletmeleri için katı bir homoseksüel ilişkiden çıkmak isterler. eğitsel pederastiye karşıt olarak, kadınlar arasındaki eşcinsel ilişkilerin sitenin refahı için pek bir önemi yoktu; benzer şekilde, maskulen biseksüalitesine karşıt olarak, filozoflar bununla pek ilgilenmemişlerdir. Aslında, kadınlar arasındaki lezbiyen ilişkiye ve bu ilişkinin onların erkekler ile olan ilişkilerini nasıl etkilediğine dair pek bir şey bilinmemektedir.
uygulamada, antik yunandaki kadıların yaşamının görünümlerine ilişkin ulaşan bilgiler Sappho'dan gelmiştir. Aristokrat bir aileden olmakla birlikte, evlidir ve bu ilişkisinden bir çocuğu vardır. Bununla birlikte, yunan mitlerinin üç farklı çeşit biseksüellikten bahsetme özelliği vardır. her birinin farklı bir anlamı vardır; birincisi tanrısal bir karar ile cinsiyetini değiştiren Tiresias'ınki, Hermafrodit'inki ve aşka ilişkin duyguları ilgilendirenlerinki, misal sumposion.
Yunan mitlerinde, birçok tanrı biseksüel ilişkiye girmiştir. Zeus, Hera'nın eşi, ölümlü Ganimedes'i baştan çıkarmış; Posedion, Amphitrites'in eşi Polops ile eşcinsel ilişkiye girmiş; apollon bir çok kadını baştan çıkarmış; onun Coronis'i yani Asklepios, ayrıca Hyacinthes ve Cyparisses gibi genç erkekler ile ilişkiye girmiştir.
Aynı şekilde, Platon'un symposion'unda, Aristophanes platonik bir mitle ilişkilendirir; temel olarak üç çeşit insan vardır; erkekler, kadınlar ve androjenler. Herbir varlık her iki cinsiyete de sahipti, erkeklerin iki penisi vardı, kadınların da iki vajinası, bununla birlikte androjenler de her iki cinsiyete sahipti. tanrılara karşı isyan etmelerinden dolayı, bu varlıklar ceza olarak Zeus tarafından ikiye bölünürler; onların bu haline acıdığından, ZeusApollon'a bu yaradan ötürü ölmesinler diye onları iyileştirmesini ister. iyileşmelerine rağmen, insanlar şimdi ayrılmışlardır, şimdi bölünmüş olan insan türü, cinsel bir birleşme aracılığı ile eşini aramaya devam etmeye yazgılanmıştır.
Böylece Öykü erkeklerin birbirlerine karşı olan çekiciliği, erkeklerin kadınlara karşı olan çekiciliği, ve kadınların birbirleri arasındaki çekiciliğini açıklamıştır. Aynı metinde, Phaedrus mutlak aşkın, Alcestus'un Admetos için ve Achilleus un ise Patrocles için kendini kurban etmeye hazır olduğunu örneğini alıntılayarak erkeklerin kadınlar gibi diğer yarısı için ölmesinin ideal aşk olduğunu belirtir.
Bir çok yunan kahramanı aynız zamanda bi-seksüeldir; Theókritos, idylles'lerinde güzelliği tarafından büyülendiğinden ötürü nympheler tarafından kaçırılan karısı Hylas'ı kaybetmiş olan Herkül'ün umutsuzluğunu bununla ilişkilendirir.
Bunun yanında, bu mit teokrites tarafından, genç bir erkek için kadınların aşkına adanmış bir ânın peşinde olmanın oldukça doğal olduğu konusunda ikna etmeye çalışarak Nicias'ı aşkının ayrılışı konusunda teselli etmek için bu sözleri kullanmıştır. Eğer herkül Hylas'ı kaybetmeye boyun eğseydi, Nicias onu kendi aşkı için aynısını yapardı.
Atina yasaları kölelerin bir çok pederastik ilişkinin cereyan ettiği gymnasia'ya girmesini engelliyordu. Yasa aynı zamanda özgür doğmuş olanlar ile kölelerin ilişkiye girmesini de yasaklıyordu; buna karşılık, köleler tamamen kendi efendilerinin özellikle cinsel yönden emrine amade kalıyorlardı. Benzer yasalar, Veria köyünde, sadece kölelere yasaklamıyordu, ayrıca damgalılara (özgürleştirilmiş olanlar) onların çocuklarına, fahişelere, ayyaşlara gimnasium'a yaklaşmalarını da yasaklıyordu: bunda amaç gençleri kötü etkilerden korumak, eğitsel olmayan ve vulgar ilişkilerin önünde geçmekti. Aiskine'in söylevine göre, bir genç erkeği baştan çıkaran kölenin cezasının 40 kamçı olduğunu belirtir.
Bununla birlikte, pedagogoi adındaki bazı güvenilir köleler, bazı aileler tarafından istenmeyen seksüel hareketlerden kendi çocuklarını koruma görevi ile görevlendirilmişti. Askeriye'de ise, eşcinsellik antik yunan çağındaki bazı ordularda mevcuttu. Bundan dolayı, Xenophones'e göre, Kıbrıs'a savaşmaya giden genç yunan tacirleri, onlara seksüel partner hizmeti görmesi için genç erkek çocukları seyahatte yanlarına alırlardı.
Yunan filozofları, bu pratiğin çağdaşları, bu soru üzerinde kafa yormuşlardır. Platon, Isa'dan önce 4.yy'da yazılan Şölen'de, ki bilhassa erkekler arasında aşk konusunun irdelendiği ve onunla ilgili olan en eski metindir, Agathon cinsel ilişkiye şöyle yaklaşır; bilginin daha deneyimli olandan daha genç olana geçişiyle sonuçlanan bir boşalmadır, yani dolu bir kabın(tecrübeli) boş olanı(öğrenci) doldurması gibi.
Socrates bu klasik görüşe başka bir yaklaşım ile karşı çıkar. Sokrates'in kendisinin biseksüel olduğunu iddia edenler vardır. Onun Alcibiades ile olan ilişkisi biliniyordu; Alcibiades I'de, Sokrates alkibiades'in ilk erastesiydi; Aristodemos da Sokrates'in Erastesiydi ve bu aslında Sokrates ten daha yaşlı olduğu anlamına geliyordu. Sokrates sıklıkla Charmides gibi güzel genç erkekleri görmekte hep sıkıntı çekmiştir.
Platon Pederasti'yi eğitsel bir kurum olarak savunur, fakat onun cinsel görünümünü reddeder; onun için erastes bedeninden ziyade kendi ruhunu genç erkeğe adamalıdır. Aiskines da kendi söylevinde benzer bir görüşü dile döker; gençliğinde genç bir erkek ile ilişkisi olduğunu bildirdikten sonra, bu tip bir aşkın genel olarak, paralı olarak yapılması dışında, ayıplanmaması gerektiğini belirtir. Stoa okulunun kurucusu Zenon'a göre, cinsel partnerinin cinsine göre seçilmemesi gerektiğini fakat kişisel nitelikleri dolayısı ile seçilmesi gerektiğini ifade eder.
Platon'un şöleni dışında, daha önce yukarıda bahsedildiği gibi, antik çağda biseksüalite meselesinden bahseden birçok antik metin bulunmaktadır. Bunların arasında Epiküros'un "Menoeceus'a mektup"u dikkate değerdir.
erkeklerin ve kadınların aşkının karşılaştırılması teması ve onların göreceli avantajları antik yunan edebiyatının bir klasiğidir ve hommes d'esprit'ler tarafından sık sık tartışılmıştı. Örneğin, Eratosthénês kadınlar ile olan ilişkiyi savunur: bu ilişkinin genç erkekler ile olan ilişkilerden daha uzun süreli olduğunu, çünkü genç erkeklerin güzelliklerinin sakalın ortaya çıkması ile kaybolduğunu ifade eder. Plutarkos da tercihini kadınların aşkından yana kullanır, fakat farklı bir nedenden ötürü bunu yapar; tüm yaşamı bir eş ile paylaşmanın erdeme giden yol olduğunu belirtir. Strabon, ise tercihinin dah çok genç erkeklerden yana olduğunu belirtir.
eşcinselliğimin farkına varmıştım. internet alemlerine dalmıştım. annem kızardı "çok bilgisayarın başında duruyorsun!" diye. söyleyemezdim, saklardım. eşcinsel olduğumu bilen kimse yoktu, ama hiç kimse. sadece internet üzerinde. 3 yıllık sevgilim vardı mesela, yüzünü hiç görmesem de. 15 yaşımızdan 18 yaşımıza kadar sevgili dedik birbirimize.
internet.. internet benim için özgür olabildiğim tek yerdi! biricik yerdi. daha sonraları anneme açıldığımda dedim "annem orası özgür olabildiğim tek yerdi, çok vakit geçirmem bu yüzdendi." annem ağladı.
peki şimdi? şimdi internet ne benim için? açık bir eşcinselim, herkes bilir eşcinsel olduğumu az çok. insanlar eşcinsel olduğunu bildiğinde ona göre davranıyor, ona göre yaklaşıyor veya yaklaşmıyor. en yakın arkadaşın da olsa esprilerini tartarak yapıyor mesela. ya da aynı yatakta yatmak istemiyor. ne bilim.. sen "sen" değilsin, ilk sıfatın "eşcinsel"sin, sonra "sen"sin. internet benim için yine çok güzel. eşcinsel olduğumu gizleyip muhabbet edebiliyorum insanlarla. şimdi diyorum ki, internette çok özgürüm. kimsenin bana karşı önyargısı yok. onlardan gibi "normal" olarak yaşıyorum.
internet iyidir, güzeldir. kişiliğinin önündeki perdeleri kaldırırsın orda, ya da en arkasına saklanırsın bir anda. bir şekilde, ama bir şekilde özgürlüğü vermese de tattırır sana.
bütün canlılar bir erkek ve bir dişiden ibarettir.
demeyeceğim. çünkü cinsiyetsiz üreyen canlılar da var hepimiz biliyoruz. ama en azından bütün memeli hayvanlar biyolojik olarak bir dişi ve bir erkekten ibarettir. biz insanlar da biyolojiye ve evrime * göre bir memeli hayvan türüyüz. dolayısıyla bizde de normal durumda dişi ve erkek ten başka cinsiyet yoktur. bununla birlikte eşcinsel eğilimlerin bizimle birlikte birçok hayvan türünde var olduğunu da biliyorum sayın homofililer. o yüzden bana bunları söyleyip de eşcinselliği normalleştirmeye kalkışmayın. bu konuda baştan anlaşalım.
hayvanlar aleminde hangi canlıda olursa olsun, eşcinsel eğilim, nörolojik, psikolojik veya diğer farklı sebeplerle meydana gelen anormal bir durumdur. anormal durum diye ifade edilen şeye bizim köyde hastalık deniyor. sevgili köydaşlarım.
eşcinseller, malesef, tıpkı şizofreni, kleptomani ve benzeri vakalarda olduğu gibi bu anormal durumu kabul etmekten çekiniyorlar. bilimsel verilere inat eşcinsellik bir hastalık değildir gibi sloganik lafların sebebi de bu yüzdendir. üstüne bu anormal durumu toplumda normal birşey haline getirmek için lobi faaliyetleri bile kurmaktalar. çünkü bu mesele, bütün hayvanların bilinçaltındaki iki temel dürtüden * birinin sonucu olan cinsel tatmin ihtiyacına hitap ettiği için daha da cazip hale gelmekte ve lgbt bireylerdeki savunma ve karşı tarafı ikna etme eğilimini artırmaktadır.
normal bir ilişki çeşididir. bütün mesele zevk almaktan ibarettir. bu ilişki biçimi de zevk veriyor ki, insanlar eşcinsel olabiliyorlar. insan zekasıyla diğer canlıların epey önündedir. dolayısıyla cinselliği sadece üremek amaçlı gerçekleştirmez. o bakımdan eşcinsel ilişkide hiçbir sıkıntı yoktur. 'sıkıntı yoktur' demek bile kimseye düşmez esasen.