Rehberlik eksikliğidir belki de. Öğrencilere meslekler tanıtılmıyor, liseler üniversiteler tanıtılıyor. Yahu gideceğin okul seçeceğin mesleğin önüne nasıl geçer? Dünyanın en kötü Üniversitesinde de okusan sen mesleğinibölümünü seversen ya da sevdiğin bölümü okursan seni hiçbir şey tutamaz. Çalışmak gerekiyor tabiki. Ama iyi bir lise Üniversite kazanmak için sınavlara çalışmak yerine küçük yaşta mesleğimizi seçebilip ona çalışsak hepimiz iyi birer meslek sahibi olurduk. Mutlu olurduk en azından. Sevdiğin işi yapıyorsun çünkü. Ama yok bizde meslek en erken 18 yaşında seçilir. Çünkü ne orta okul ne de lise seni mesleğine hazırlamaz benim ülkemde. Sadece içi boş unutulmaya mahkum bilgilerle üniversiteye hazırlar. Kullanmayacaksın ki tabi unutacaksın. Ama üniversite sınavları alana göre yapılsa, her üniversite kendi sınavını yapsa nasıl olur? Sen lise boyunca kendi alanında çalışmış olursun.(yani liseler üniversiteye hazırlayacak öğrenciyi, üniversite sınavına değil. Hoş üniversite sınavına da hazırlayamıyorlar.). Bir de 4 yıl üniversite okuduğunu düşün. işte öğrenci o zaman çalışır. Çünkü sevdiği bölümü seçmiş ta liseden beri.
Yabancı dil eğitiminin dil öğretimine yönelik değil, öğrenciyi kendini aptal hissettirme amacına yönelik olması. On yılda bir dili orta seviyede bile öğretmemenin başka bir açıklaması olamaz.
türkiyedeki cari açık sebebiyle bu soruyu sormuş olmamalılar. kore solladı. eskiden samsung monitor tüpü üretiyordu. lg cdrom üretiyordu. şimdi ise baya bir gelişme var. kore söz ve mecazi anlamda dekatlon yapıyor.
geçmişte sınav sisteminde katakulli yapmasaydınız şimdi üretiyor olacaktık.
katakulli güneydoğulu insanının söylediği bir sözdür. hile veya üçkagıtçı anlamını taşır.
hemen her yıl milli eğitim bakanı değiştirdiler, her gelen bir öncekinin kurmaya çalıştığı sistemi bozup, başka bir sistem kurmaya kalktı... zaten rezil olan eğitim sistemimiz iyice battı sayelerinde...
ilkokuldan sonra öğrencileri zilyon tane çeşitli lise türlerinde eğitim görmesi için ayırmak ve liseden mezun olduktan sonra girilen üniversite sınavında herkesi aynı sınavdan sorumlu tutmak. yani elemek , sınıflandırmak, ayırmak. sonra 4 yıl farklı şekilde yetiştirdiğin öğrencileri tekrar aynı eleğin içine koyup ayırmaya çalışmaktır. olayı kısaca özetlemeye çalıştım, yoksa o kadar çok yanlış yapılan şey var ki, tm puanıyla girilen anadolu lisesi'nde sayısal bölüm okumak gibi, hepsini irdelemeye kalksak destan yazılır muhtemelen.
öğretim merkezli olmasıdır. öğrencilere bilginin önemini kavratmaktan, yaparak yaşayarak öğretmekten ve öğrenilenlerin öğrencinin hayatında anlamlı farklılıklar getirmesi ya da o yola sevketmesi yerine ezberimsi bir şekilde kalması ürün olarak eğitilmiş bireyden ziyade öğretilmiş bireyleri topluma hediye etmesidir. on iki yılda kitap okuma alışkanlığı kazanmış bireylerin azlığı eğitilmemiş sadece öğretilmiş bireylere en önemli örnektir ki öğretilme kısmı da sorgulanabilir; on iki yıl sonunda hala dilekçe yazamayan, basit ingilizce konuşamayan, tarih bilgisi sığ, fizik kimya matematik bilgileri reklam izlemiş birinde kalan imajlar seviyesinde coğrafya bilgisi sınırlı psikoloji deyince sapık freud felsefe deyince sokrates eflatun aristo silüetinin belli belirsiz canlandığı bazı sözler ve olgular . bununla birlikte öğrenim hayatı boyunca kız erkek ilişkilerinde oldukça deneyim sahibi alay etme, tatminsizlik, bilgisayar oyunları ve futbol konusunda çağın ötesine uzanmış bir tüketim gençliği bu yönüyle öğretimin ötesine geçmiş ve hatta eğitilmiştir. ortalama bir lise mezunu için böyledir. ortalama üstü her sınıftan çıkan 2-3 kişiyi de genelleme içerisinden çıkarırsak yukarıda belirtilen ortalamanında altında kalan öğrenciler daha fazla karşı dengesizlik oluşturacaktır. yine de bu yapboz sistem deneme yanılma yöntemi ile bir zaman doğrulara daha çok yaklaşacaktır ümidindeyim, yani ümitsiz değilim.