ışid zulmüne boyun eğmemek adına yaşadıkları yerlerden, bölgenin diğer halklarının kaderi olduğu gibi, ayrılmak zorunda kalmış veyahut da ayrılamadan katledilmişlerdir.
evet, insanların inançları, kökenleri yüzünden zalimler tarafından katledildiği ve çıkarlarına uygunsa diğerleri tarafından da alkışlandığı günleri yaşıyoruz.
Ezidiler kendilerini Êzidi,Ezdî dinlerini ise Ezdiyati veya Ezditi olarak adlandırır. Bu tanımlamanın birçok araştırmacı için bir manası olmasa da topluluğun en önemli mitolojik anlatılarının başında gelen "Dünyanın Yaratılışı"nda bu tanımlamaların nasıl ve nerede ortaya çıktığına dair hatırı sayılır ipuçları verilmektedir. "Dünyanın Yaratılışı"nda ve tüm dini ve kültürel anlatılarda Tanrı "Xuda" olarak adlanddırılmaktadır. "Xu" Kürtçede "kendi" anlamına gelir; "da" ise vermek, yapmak, oluşturmak anlamıyla eştir. Dolayısıyla Kürtçe anlamıyla Tanrı kendini yaratan, kendini oluşturan, kendini var eden'dir.
Ezidilerin en önemli dini sembollerinden biri de Melek Tavus olarak bilinen Tavuskuşu Meleği'dir. Ezidiler günde 5 kez Melek Tavus'a dua ederler. Yaratılış anlatısında yer alan Tanrı ve Melek Tavus'un üçüncü karşılaşmalarında Melek Tavus'un Tanrıya söylediği "Sen Xuda'sın, Ben Ezda; Sen yaratansın ben mahlukat" sözleri ise topluluğun kendisini adlandırırken kullandığı "Ezidi" tanımının da kaynağını oluşturur. Zira "Ez" kürtçede "Ben" anlamına gelir, "da" ise az önce yazdığım gibi "vermek, yapmak, oluşturmak" anlamındadır. "Ezda" yaratılan, Var Edilen, Mahlukat anlamına gelir. Topluluk, Ezidi adıyla, kökenini ilk yaratılmış olan'a, Tanrı ve Melek Tavus'un üçüncü karşılaşmasına ve Adem'in ilk oğlu Seyyid Bin Car'a dayandırır.
Ezidilerin kutsal kitaplarıyla ilgili de önemli iddialar vardır. Mushaf-ı Reş/Mishava Reş (Kara Kitap) ve Kitab-ı Cilwe (Nurlar Kitabı) olarak bilinen iki kitabın tüm kopyalarının Osmanlı ordusunun, yerel Türkmen ve Kürt aşiretlerinin saldırıları sonrasında yakıldığı veya alındığı iddiası, ezidi topluluğu tarafından sıklıkla dile getirildiği gibi Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki mevcut birçok belgede bu soruna ilişkin yazışmalar görmek mümkündür. Halihazırda bir kitabın olmaması sebebiyle Ezidi topluluğu tüm dini ve kültürel anlatılarını sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarmaktadır. Böylece kaybolan kitapta yazılanları kendi zihinlerinde yaşatmayı tercih etmiş ve sonraki yıllarda da hiçbir şekilde bunu yazılı bir metin haline dönüştürmemişlerdir. En basit saha çalışmasında bile bunu görmek mümkünken birçok akademik çalışmada halen "Kara Kitap" ve "Nurlar Kitabı"nın kopyası olduğuna inanılan metinlere yer verilmekte ve bu kopyalarda yer alan tanımlar üzerine Ezidi topluluğunun dini ve kültürel tarihi değerlendirilmektedir.
Bir diğer önemli mesele ise Ezidilerin "kötülük Meleği"ne ya da "Şeytan"a taptığına ilişkin yaygın inanıştır. Genel geçer dini bilgiler etrafında şekillenen bu yanlış tanım, Ezidi topluluğunu anlama çabasında olmayıp onları herhangi bir şekilde tanımlama gayretinde olan gazetecilerin, araştırmacıları ve tarihçilerin ürünüdür. Tıpkı diğer tek tanrılı inançlar gibi Ezidiler de yerde ve gökte söz sahibi, kadir-i mutlak olan tek bir Tanrı'Ya inanır. Ezidilerin "Kötülük Meleği"ne taptığına ilişkin var olan inanışın esas kaynağı ise meleklerin -özellikle baş meleğin, isyancı melek de denilebilir- Tevrat, incil ve Kuran'da belirtilenin aksine özelliklere sahip olmasıdır. Tawusi Melek, Cebrail-i Emin olarak da bir çok Ezidi duasında geçen esas Melek, Ezidi inanışına göre dünyanın yaratıcısı değil yürütücüsüdür. O'na bu görev Tanrı'nın en sadık kulu olması sebebiyle bizzat Tanrı tarafından verilmiştir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, tüm doğanın ve meleklerin belirli özellikleri olduğu inancından yola çıkarak bazı simgeleri daha ön plana çıkarmışlardır. Bunlardan biri de Güneş'tir. Güneş'e tapılmaz. Güneş Ezidiler için kutsal bir figür olan Şeyh Şems'i temsil ettiği için ona dönülür. Genel yargı bu yöndedir.
Tarihin hiçbir döneminde devletleşememiş ve herhangi bir yerde egemenlik kuramamış bir topluluk olan ezidileri değerlendirirken genel bir "Ezidiler" başlığı atmadan önce geniş bir sayfa açmak gerekmektedir. Suriye, Irak, Türkiye, Gürcistan, Ermenistan, Rusya,
Sibirya ve özellikle Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde ikamet eden toplam sayıları 1 milyonu geçmeyen Ezidilerin birbirinden farklı dillerde eğitim aldığı gerçeği de göz önünde bulundurulmalıdır. Daha kapalı bir alanda yaşadıkları dönemde bu sorunlarla karşılaşılmamıştı. Ama şimdi Sibirya'da yaşayan bir Ezidi ile Almanya'da yaşayan bir Ezidi için güneşe dönmek aynı manayı taşımamaktadır.
Yine de her nerede yaşarsa yaşasın - değişmez bir şekilde- her Ezidinin uyması gereken belirli kurallar vardır. imanın Şartları (Ferzén Heqiqete) ve Dinin Şartları (Ferzén Teriqete) olarak adlandırılan bu kurallar Ezidi toplumunu birleştiren en önemli unsurlardır. imanın şartları şunlardır: Her ezidi beş farzla imanına bağlıdır. Bu bağlılık her Ezidi'nin bir şeyh, pir,hoste, mirebbi, yar ve ahret kardeşi sahibi olması şartında vücut bulur. Dinin şartları ise dua etmek, oruç tutmak, Sekat vermek, Hacca gitmek (Irak, Laleş) Sünnet olmak ve Toke Ezi'dir. Fakat özellikle Avrupa ve Kafkaslarda yaşayan yeni kuşak Ezidiler için bu şartların düzenli bir şekilde uygulandığını söylemek mümkün değildir.
Sonuç olarak, ezidilerin birkaç yğzyıl önce Mardin'de, Diyarbakır'da, bir yüzyıl önce Halep'te ve bugün de Irak ta karşı karşıya kaldıkları vahşetin esas kaynağı onlar hakkında dillendirilen yanlış bilgilerdir. Bu topluluk hakkında değerlendirme yapmadan önce Ezidilerin nasıl bir tarihsel süreklilik içerisinde bu topraklara yayıldığını ve orada ne tür bir hayat yaşadıklarını bilmek gerekiyor.Kitapları yakılan, adları dahi yanlış bilinen bir topluluğun milyon kere yanlış bilinen inançları sebebiyle öldürülmesine zerre kadar şaşırmamış olmalıyız. Uygulanan katliamın hala yeterince engellenememesinde bu insanların inançlarının çok büyük bir etkisinin olduğu çok açık bir şekilde ortadadır. (Amed Gökçen, # Tarih Dergisi Eylül, Sayı 4)
Hem kürt hem gayrımüslim olmalarına karşın, hem türk hem müslüman olan türkmenler'den daha fazla ilgi görmüş, aydınlarımız daha fazla savunmuş, devletimiz daha fazla korumuştur.
murathan mungan ın mahmud ile yezida adlı kitabında kültürlerini işlediği, türkiye'de şuan sayıları çok az olmakla beraber birçoğu yurt dışında yaşayan topluluk.
ezidi inancına göre tanrı tarafından affedilen melek tavus meleklerin başıdır. ezidiler hiçbir zaman melek tavus'u tanrı'ya şirk koşmazlar. inançlarına göre tanrı dünyanın yaratıcısıdır, ama sürdürücüsü değildir. bu görevi melek tavus'a vermiştir.
yezidilerin kendilerine verdiği isim. yezidi kelimesinde Y harfinin, Ezidileri aşağılamak için, Kerbela'da Hz. Hüseyin ve ailesini öldüren Yezid bin Muaviye'yi çağrıştırsın diye eklendiğine inanıyorlarmış.