şimdiye kadar 70 den fazla yabancı, kaliteli dizi izlemiştim ama gel gör ki pandemide başladığım ve türk televizyon dizilerine karşı önyargımı kıran dizi... sons of anarchyler, breaking bad,californication, Dexter vs. hepsini hayranlıkla, heyecanlaz gözümü kırpmadan izlemiştim. ama ezel... ezel çok başka.
"Ömer iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı. insanlara fazla güveniyordu. Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu. Eğer geri dönüp söyleyebilsem söylerdim, Ömer derdim, her ihanet sevgiyle başlar."
Olumsuz anlamda paragraflar kasan trollere bi siktir git denilesi, en iyi dizi. Bir de müziklerine laf etmiş. Trollemeyi bu kadar bariz belli etmeseydi keşke. Bu dizinin efsane olmasında pay sahibi olan şeylerden biri de müzikleridir zaten. Kenan imirzalıoğlu'nun oyunculuğuna laf eden ise çarpılır.
ilk 3 bölümü standartların üzerinde olan, ama ondan sonra ki bölümler bana oldukça bayıcı gelen bir tr dizisi. 3. bölümden sonra hikâye çok hantal ve vasat bir şekilde ilerliyor. bu da beni ve, illaha ki benim gibi düşünen çoğu insanı da baydığından eminim. bu dizi bu kadar şişirildiyse, sadece tuncel kurtiz ve senarist kerem deren sayesindedir. zira kerem deren sağlam bir senarist. kenan imirzalıoğlu'na gelmek istemiyorum, çünkü kendisi o kadar da şişirildiği kadar yetenekli değil. hatta zaman zaman kasıntı sahneleri bile mevcut. hatta dizinin ilerleyen zamanlarında bir dövüş sahnesi var, youtube'da denk gelmiştim. böylesine şişirilen bir oyuncudan ben açıkçası "james statham" performansı beklemiştim ama sonuç hep hüsran usta. neyse uzatmayalım, dediğim gibi, dizinin 3. bölümden sonrasını ben akıcı bulmuyorum ve izlemekten de sıkılıyorum.
müziklere de değinmek istiyorum. abi bu nasıl vasat müziklerdir ya? bakın doğru dürüst müzik yapılmamasını bir kenara bırakalım, zaten yaptığınız 2-3 müzik, dizinin her sahnesinde bu müzikler dönüyor, bari adam akıllı yapın şu işi. bir de müzisyen koltuğunda toygar ışıklı oturuyor. abi cidden yakıştıramadım bu adama kalitesiz müzikler yapmasını. kusura bakmayın ama, dizinin müzikleri sanki 10 günlük kendini prodüktör sanan yeni yetmelere emanet edilmiş gibi duruyor. daha çok laf söylemek isterdim de, toygar ışıklı'nın medcezir dizisi için yaptığı müzikler aklıma gelince ister istemez saygı duyasım geliyor.
herneyse kısaca, o üstteki arkadaşa katılıyorum. kurtlar vadisi gibi şişirilip şişirilip boku çıkarılan bir dizidir.
bu arada, yine bir "kerem deren" ürünü olan, ve gerek oyunculuklarıyla, hikâyesiyle ve müzikleriyle her sahnesinin sıkılmadan, bıkmadan ve ağızda tat bırakan cinsten seyir zevkiyle izlenebildiği (bkz: uçurum) dizisini şiddetle tavsiye ederim.
+ neymiş mesele biliyor musun?
- neymiş?
+ mesele, en mutlu olduğun o gün, en güzel hayaller kurduğun o gün ölmekmiş mesele. neymiş mesele?
- neymiş dayı?
+ mesele ölmek değil, mesele dost bildiğin, en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele.
en sevdiğim kitap olan alexandre dumas tarafından yazılan "monte kristo kontu" romanından alıntı yapılarak seneryosu yazılmış türk dizisi. ayrıca monte kristo kontu filminide izleyebilirsiniz.
ezel burada olsa, ne yapar size anlamadınız mı? ezel burada olsa, sizin ciğerinizi okumaz mı? ezel burada olsa napar lan size?
diyerek 10 sene sonraki türk dizilerine selam çakmış efsane dizidir.
ayrıca bu sahnede ali'ye senden bir bok olmaz diyen cevat'ı itin götüne sokup sokup çıkarması da muhteşem.
"senin cepte bi sikim yok cevat, senin cep de, kafa da, yürek de tamtakır. sen, sen ayak bağısın. fitnesin. casussun. anlayacağın sen bir bok değilsin."
Ezel dizisi ihanete uğramış en yakınlarından, dost bildiklerinden kazık yemiş kişilerin ruh halini anlatan bir dizidir. Hikaye bilindiktir. Eysan onu sever ama parayi daha çok sever diğer canım dediği arkadaşlarıyla bir olup onu satar. Olaylar böyle gelişir. Hikayeden sonunu merak eden arkadaşlar için o intikam almaksa alınır fakat yine mutlu olunmaz. Dayının da dediği gibi insan nereye giderse gitsin nerede mutlu olduysa oraya döner. Herkes evine döner. Aklı orada kalmıştır. Ezelde herşeye rağmen eysana döner. Bir tren de bası eysanin omzunda ölür. Bu hikayeden çıkarılacak ders çoktur. Fakat beni en çok etkileyen ve kendi hayatım da da gördüğüm bir kere yara alınmışsa ne olursa olsun kapandı sanırsın ama izi kalır. Intikam almak bile insanı mutlu etmez.
dizinin sonu ne oluyordu? yıllarca enayi yerine konulanın lehine bir gelisme oluyor muydu ve rüzgar tersine esip devran baska türlü mü devam ediyordu şam şeytanlarının ete kemige bürünüp insan sıfatında gezenleri icin pek hatırlamıyorum. sonunu hatırlayıp hatırlatmaya vakti olanlar paylasırsa sevinirim.
Mümkün olduğu kadar türk dizilerinden ve dahi televizyondan uzak durmaya çalışan biri olarak diyorum ki; Türk dizi tarihinde açık ara bir numaradır.
Yakın nbir dostumun tavsiyeleriyle gönülsüz bir şekilde "Gene mi yüz değiştirme intikam falan filan" diyerek yaklaştım ama, Biraz bakınca senaryonun ve özellikle Tuncer Kurtis önderliğinde oyunculukların gayet iyi olduğunu fark ettim.
Çıkış noktasını Monte Kristo Kontu'ndan alan dizi hakikaten başka bir klasmana aitti diyebilirim.
Tabi ki en can alıcı detay (bkz: )ramiz karaeski
insan doğasındaki ihaneti ve çıkar sevdasını öyle bir vermiş dizi ki izlerken ben ihanete uğramış gibi hissediyorum, tüm çevremdeki insanaların ne pahasına değişebileceklerini düşünüyorum beni. iyi hoş ama böyle kötü etkileri olabilecek sıkı bağlayan yapım.