aslinda biraz rahat olmak lazim bu konuda, zira ben de bagiriyodum iki sene once kahrolsun ezberci egitim sistemi diye, ama simdi gordum ki bu durum yalnizca bizim ulkemizde yokmus. almanya bu konuda masallah bizi de sollamis. turkiye deki ezberi hesap makinesinin arkasina sigdirabiliyoduk, almanya ya bi geldim, ne hesap makinesi ne sira, tahtaya yazsam sigmiyor.
yeni programla biten anlayış. yeni programda ezberci yaklaşım yok gibi. çünkü bilgi öğrenciye sunulmayacak. bilgi öğrenciye buluş yöntemiyle sezdirilecek. bu da konu anlatımı olmayan sadece sorular olan yeni kitaplardaki etkinliklerle ve sorularla sağlanacak. kitapta yapılan etkinliklerle öğrenci bilgiye kendisi ulaşacak. tabi bunu yaparken yorumlayacak, sorgulayacak, düşünecek... derste de sürekli bu soruları cevaplamak için uğraşacak ve böyle aktif olacak. tabi burada iş öğretmene düşüyor yine. öğrenci eğer etkinlikleri yapmaz, soruları cevaplamazsa bilgiye ulaşamayacak. işte burada öğretmenin hüneri konuşur. öğretmen bu çalışmaları öğrencinin yapmasını sağlamalıdır. eski sistemle öğretmeye kalkan öğretmen yine ezberci zihniyeti bırakamaz. eğer bu sistem tutarsa ezberci yerine yorumlayan, sorgulayan, eleyen bir nesil yetişir.aslında eski sistemden daha zor bir sistem çünkü eski sistemde her şey öğretmenin elindeydi ama bu sistemde her şey öğrencini elinde. öğretmen bazen istediği gibi yönlendiremeyebiliyor dersi. bu yüzden birçok öğretmen hala eskisine göre anlatıyor. yani kolaycılığa kaçabiliyor. bu daha çok emekliliği yaklaşmış olan öğretmenlerde bu maalesef var.
bunca yıllık hayatınmda beni en fazla sinirlendiren durum değiştirmek nerdeyse hayatımın amacı oldu. Bir gençlik böyle köreltilir mi ya bana bıraksalar yazılıya da gerek yok öss yetiyor zaten dimi.Eh artık 9 yıl sonra oylarınızı bekliyorum. *
kurulan her sistemin tepeden inme olduğu ülkemde eğitim sisteminin de sağlam bir temele dayanmamasının doğal sonucudur ezberci eğitim..kitaplara sıkıştırılan kavramların öğretilmeden sorgulanmasıdır...ezbere karşı olduğunu söyleyen bir çok ögretmen tarafından da ne yazık ki uygulanır..çünkü sistemdir bu..böyle gelmiştir,böyle gitmektedir...
sonuç olarak yurdumun okullarında laboratuvarlar kilitlidir,malzemeler küflenmektedir..her şey teoriktir bizdeki eğitim anlayışında..meb'in belirlediği ezbere karşı eğitim politikası bile teorikte kalır..
ben de ezberci eğitim anlayışına karşıyım diyorsan kulak ver buraya. veya göz ver ne bileyim.. dikkatini ver.. ya da boş ver gimme some noise!
vakit vize vaktidir üniversitelerde!
aşağı yukarı bu haftalara denk gelir vizeler.. herkes sınav telaşında malum. ben de birazdan başlayacağım 3 sayfa dolusu kelime ezberlemeye. önceden de bakmıştım biraz. ne yapayım be hacı, anarşik anarşik yok ben ezberci sisteme karşıyım demeynen de geçilmiyor sınıf. okul uzamamalı, uzatmamalıyım, temennim budur. inşallah uzamaz lan. neyse uzatmadan gireyim konuya...
bu geçtiğimiz çarşamba günü almanca grameri sınavımız vardı, açık konuşayım çalışmadım. adam zaten kitabının arkasından soruyor. herkes de orayı ezberliyor veya kopya yazıyor orasına burasına ve aynen kağıda döküyor. sınavdan bir önceki gün kime mesaj atsam bi konuyla ilgili geç cevap geliyor falan.. kafalar karışmış iyice, cevaplar yarım yamalak hep... hal böyleyken iyice sıkıldım "eeh korum lan!" dedim çalışmamak için de bahanem oldu. zaten "iki bayram arası ders çalışılmaz." çok karışıktı kafam, berraklaştırmama yardım eden birisi de yoktu, bir başımaydım. öhü öhü çok yalnızım sözlük! (: ehehe..
ve çarşamba günü gelir çataaaar, saatte 4'e yaklaşıııır. ben okula doğru emin adımlarl... yok be ne emin adımları.. sallana sallana gidiyorum. giderken de herbalife'ın iş imkanı yazan reklamlarını yırtıyorum. aha ayrıntısı burada meraklısına. (#5055708) neyse zaten aşağı yukarı sonucu da belli sınavın. sınıfa bi girdim, herkes arka sıraları mesken tutmuş, sıralara döşüyor kopyaları cd kalemleriyle; yanlarında asetonla gelen var düşün artık! yalnız var ya hocalarımdan herhangi birisi burayı okumuyordur umarım.. gammazlıyor gibi hissettim hafif hafif.. (hocam en çok ahmet kopya yazdı!!) * neyse ben de geriye kalan en ön sıralardan birine geçtim.. sıranın üzerine artık o sıranın sahipsiz olmadığına işaret eden eşyalarımı (kalem, silgi, kitap, elbise vs.) koydum, zaten kim oturacaksa oraya? mallık işte.
sonra sınıfın çalışkanlarından birinin yanına gittim. kafama futur 2* konusu takılmıştı. "ya..." dedim "bu futur ikide pasif yaparken worden var mıydı? yoksa o perfektte mi geliyordu?" kız böyle ciddi ciddi kesin bir cevap verecekmişçesine dinlerken bir anda soru işareti parmağıyla kafasını kaşıdı "allah allah nasıldı ya dur bakayım?" baktı kitabına, öööyle daldı uzaklara gitti. haydi eyvallah deyip bir başkasına gittim. "naber hede'nur? ya ben şu pasif yaparkenki haben fiili ne zaman sein fiili ne zaman kullanılıyo merak ediyorum? açıklar mısın bi?" deyip girdim, o da "bak şimdi passiv yaparken daima sein kullanacaksın fiilin türüne bakmaksızın.." diye açıklarken "peki modalverb varsa?" diye araya girdim. "ha bak o zaman da......o zaman da... o zaman da.. o zama..." böyle takıldı.. derken vakit geldi çattı. hoca sınıfa girdiğinde sınıfın yarısı donup kalmıştı. herkes dumur dumur bakıyordu birbirine. işlemcileri kaldırmadı benim cd'yi. ben de oturmuş bi kenara camdan dışarıyı izliyorum... düşündüm, düşündüm. sınav kağıdına da bir şeyler karalayıp verdim. sonra aklıma bir sürü soru geldi.. ne bileyim, gökyüzü neden mavidir? okyanus ne kadar derindir gibi hiç bir mesneti olmayan sebepsiz google sorularına benzer sorular. cevap veremedim hiç birine. devam ediyordu sınav, devam ediyor her şey, bütün tepkiye, bütün farkındalığına *** rağmen. öyleyken böyle işte azizim.
kimse yaklaşmıyor artık yanıma sınav günleri.. aslında yaklaşmadıkları ben değil; dizinin dibinde oturdukları ezberci eğitim'in alıştırdıklarına benzemeyen ezber-bozan sorulardı..
büdüt: ikinci sınıfa geçtim (o günkü sınavı finalinden iyi yaptım şükür.) yok lan editi bunu söylemek için yapmadım.. vizeleri henüz atlattık. yalnız şöyle bişey var ki; zihinlerde hala kopyalar dönüyor.. geleceğin filologlarının, doktorlarının, avukatlarının aklında karbon kağıda yazılı ctrl+c -> ctrl+v hayaller duruyo.. yazık.
türk eğitim sisteminin -malesef- ezberlenmiş sorunlarından biridir. tekrar edilir yüzeysel tartışma ortamlarında. halbuki çok daha önemli sorunları vardır türk eğitim sisteminin ve 'ezberci eğitim' dedikleri de çoğunlukla bunların sonuçlarından biridir sadece. ayrıetten, ezber eğitimin olmazsa olmazlarındandır. çoğu şeyi öğrenmek için lazımdır. ezbersiz bir eğitim yetersiz bir eğitimdir. ne onunla ne onsuz yani.
Biliş alan ;
Bilgi, Kavrama, Uygulama, Analiz, Sentez, Değerlendirme aşamalarından oluşur. Türkiye'deki eğitim sisteminin Bilgi basamağını aşmaya gücü yetmediği için sadece bilen vatandaşlar yaratma sürecidir.
Çocuklar ezberlemek zorundadır, çünkü ezberledikleri sorulacaktır.
haklı olarak eleştirilmekle beraber artık klişe halini almıştır. bilen bilmeyen herkesin ağzına sakız olması da en az ezberci eğitim kadar kötüdür. kanaatimce doğrusu şudur: eğitimin, herşeyden önce özgün ve eleştirel düşünmeyi hedef almasının yanında, "bazı" şeylerin ezberlenmesi de eğitimin doğası gereğidir.
"bilen bilmeyen herkesin ağzına sakız olması" diye eleştirdiğim kesim de şöyle birşeydir:
+kahrolsun ezberci eğitim abi! bu lanet sistem gençliğimi kararttı, o derece...
-haklısın. 7 kere 8?
+ııı...şey...72 miydi?!!!!
-kaça gidiyorsun sen?
+lise son.
e bi sktir git!
edit: "abartma lan godik" demeyin hiç. en iyimser tahminle lise gençliğinin üçte biri çarpım tablosunu hatasız söyleyemez size. içeriden birisi olarak söylüyorum.
eğitimdeki "çarpık kentleşmenin" asıl sebebidir. sonucunda ise mühendis olması gereken kahvehane müdavimleri veya edebiyatçı olması gereken doktorlardır.
kesinlikle yanlış bir sistem olup , çocukların eğitimden soğumasını sağlayan bir eğitim anlayısıdır. bir eğitim veriliyorsa bunu mantığı ve nedeni açıklanmalı nedeni yok ezberleyin diyerek çocuğun aklında soru işeretleri bırakılmamalıdır.
hocalara vakti zamanında soru sorduğunda 'kural böyle sen bil burdan çıkar çocuğum' diyerek geçiştirilen öğrencilerin eğitim anlayışına verdiği isimdir ezberci eğitim anlayışı.
Bunu tanımını gelişimini, gelişini, gidişatını farklı bir yoldan yapacağım;
Gelişen, zekileşen toplumla beraber aslında gerileyen, salaklaşan bir toplum tanımı yapılmalıdır.Çünkü 'akıllılık' dendiğinde herkes (ve ya çoğu kişi için) iyi ezber yapmış kişiler gösterilir. Halbuk ki iyi ezber yapmak. Daha kısa ve daha az çabayla ama daha kısa zamanda unutulup giden bir teknik.Peki bu eğitime nasıl yansıyor?
Aristo,Galileo,Einstein gibi devrimci ve kendilriyle zekanın tanımını oluşturabilecek kişiler de bunu çok iyi dile getirmişlerdir.Hepsinin vurgualadığı kilit nokta zekayı, yaratıcılığı yükseltmenin ezbere değildeneyime yani bilgiyi özümsemeye dayandığıdır.Kişi ezberlemek yerine özümseyerek hem bilgiyle iyice yoğurulacak hem de onu başka bilgiler ile harmanlayacak duruma gelecektir.Ama günümüz sistemin izlediği nokta ise işlevselci John Dewy'in bilgi bombardımanına tutarak eğitmek olmuştur.Aslında buna pek fazla eğitmek denmese de.
Bundan dolayıdır ki zekayı iyi bir cevap veren öğrencilerde olduğunu zannederiz.Ama asıl zeakayı iyi bir soru soran öğrencide aramaız gerekliliğidir. Gerçi bu da biraz arz-talep ile ilişkilidir.Çünkü faydacı bir sistemde yaşadığımız için en kısa yoldan hiç çözümle ilgili olmayan sözde çözümü benimsemiş olmamızda yatar çünkü sistem bunu gerektiri.Yoksa sizde adapt sorunu yaşayıp elemine olursunuz.
Aslında bizim şu anki sistemde zekayı bulma tekniklerini kısaca bir gözden geçirecek olursak;şirkette en iyi kar getiren eleman, şeyhlerde en fazla mürit toplayan, liderlerde uğruna en fazla ölebilecek ordu toplayan, öğrencilerde en iyi cevap verenlr zeki olarak nitelendirilir.Dikkat ettiyseniz hepsi de resmen arz-talep ilişkisine dayalı olarak şekillenmiştir.
Ama zamanı gelince artık bunu pek fazla işe yaramadığı ortaya çıktığında o zaman belki zekanın tanımı da gözden geçirilir.Ancak o zaman iyi soru soran öğrenci, daha fazla deneyim yaşayan kişihayretler içinde karşılanacaktır.
Bunu şimdilerde de görebiliriz.Büyük üniversitelerde bazıbüyük hocalar (?) sizleri aldığınız notlar değil, sorduğunuz sorularla değerlendirirler.Ya da işe alınırken cv'nize bakarak yaşadığınız deneyimler kontrol edilmektedir. Gerçi işlevselci bir sistem benimsendiinden dolayı bunları da kendi sistemlerinde de eriterek kabul ettirselerde yine önemi inkar edilemez.
Velhasıl ezberci zihniyete saplanmış bir toplum gelişmekte olan bir toplum değil ! gelişmekte olmakta olmay çalışan ülke pozisyonunda olur.Çünkü burada bilim adamı değil sadece bilim adamı kontenjanını dolduracak elemanlar aranır, öğrenciler ise sadece gelişmekte olduğunu gösteren birer simge haline etten püften okuyup kitap başında ( ama ezberden dolayı hiç bir işe yaramayan kitap lar başında) çürüyüp başka ülkelere esir olma nedenlerini düşünüp durular.Bilim adına ne halt yeneceği de pek önemli değil ...