özellikle avrupa ülkelerinde gurbet yaşayan müslümanların hissettiği durumdur. ilginçtir ki; kendi yakınlarımdan ateist gurbetçiler bile yaşar bu duyguyu.
Dinin elden gitmiş müslümanlığın sadece lafta olduğu zina ve arsizligin çoğaldığında, rahatsızlık verdiği ve uykudan uyandırdığı gibi cahil bir düşünceyle susturulacağı zaman gerçek itikat sahipleri tarafından duyulacak özlem.
Yavuz Bülent Bakiler Anlatıyor:
Sovyet Rusya zamanında devlet tarafından verilen bir görev için Azerbaycan'a gittim. Orada bir tanıdık vasıtasıyla yaşlı bir hanımın evine konuk olduk. Ev gayet güzel döşenmiş bir evdi. Biraz oturduktan sonra içeri bir delikanlı girdi.
--"nene Türkiye'den istediğin emaneti getirdim" diyerek kadına bir paket uzattı. Yaşlı hanım paketi aldıktan sonra delikanlıyı iki omuzundan öperek uğurladı.
Delikanlı gittikten sonra biz merak ettik. Pakette çorum leblebisi ya da kestane şekeri vâri birşey var sandık. Dayanamayıp sorduk. -"Nene ne var o pakette?"
Kadın paketi getirip önümüzde açtı. Pakette toprak vardı. Şaşırdık. Sonra başladı anlatmaya.
-Oğul dedi, bu Selimiye Camisinin etrafından toplanmış ezan sesi duymuş topraktır. Ölünce onu mezarıma serpecekler. Buralarda bu moskof'un yüzünden ezana hasret kaldık dedi. Tüylerimiz diken diken olmuştu.
Allah hiçbir müslümanı ezan sesine hasret bırakmasın.