gece gece neden akla geldiği bilinmeyen, çoğunlukla şu kütüphaneli divanların üzerini kendine mesken tutan, eski hacı dede evi saati. yüksek ihtimal türbe yeşili olmakla birlikte bir iki farklı rengi daha vardı.
ulan fotoğrafa 3 saniye bakınca burnuma limon kolonyasıyla karışık hacı yağı kokusu geldi.
cami şeklinde, kurulduğu saatte ezan sesi çıkaran saattir. uyandırmayı garanti eder, hele bir de ses yankılı çıkıyorsa insa bi kere "n'oluyoruz yahu" der.
daha küçükkene anneannemin "ne istiyosun doğum gününde" sorusuna saat cevabı verdiğimde hediye edilen muhterem saattir. yeşil renkte ve altın sarısı kubbe ve minarelere sahip saatimi televizyonun baş köşesinde muhafaza ederim.
eskiden sadece hacca gidenlerin getirdikleri birşey olduğundan çok ilgi çekerdi. koca koca insanlar misafirlerine, istek üzerine ezan dinletip, "ya ya yapmış işte adamlar" filan derdi. eminönü piyasasına düşünce eski forsunu kaybediverdi. yeni trend cep telefonundan ezan okutmak..
insanı ölümle tanıştıran icattır. sabahın 6 sı, hava sıcak, oda karanlık ve apartman havalandırmasına bakıyor. apartmandaki bir çok kişinin yatak odası oraya bakıyor. komşudan gelen ses ürkütüyor insanı.
allah ü ekber sesiyle uyanıyorum. bir kaç saniye ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçti. bir an için öldüğümü bile sandım. ölen adamın, ölecek adamın kulağına ezan sesi gelir derler; bir yerlerden duymuştum. komşuyla yapılan müzakereler sonucunda çalar saati susturdum.
gece yarısı derin uykudaki kankayı, evde gürül gürül ezan okuyan bir sesle, dumur vaziyette ayağa diken, 'ne oldu lan? öldüm de, cennete mi gittim yoksa?' dedirtip imana getiren, hac hatırası gereksiz saat.