genelde kadıköy'de boy gösteren yoldaşlarımızdırlar. 150-200 kişi toplanıp soyut, hayali birkaç slogan atıp, tek yol devrim deyip, gereksiz pankartlar açıp meydanı araç trafiğine kapatırlar, halka zulmederler, vatandaştan sağlam küfür yerler.
kendilerini hoşgörüyorum. "gençler özenmiş" diyerek hepsine hakkımı helal ediyorum. bugüne kadar bu nümayişlerin marjinal bir faydasını gördünüz mü onu merak ediyorum sadece?
'dertlerini gercekten kimseye zarar vermeden adam gibi dile getirmek isteyen insanlar' grubunu tenzih ederim, fakat istanbul universitesi beyazit kampusu'nde egitim goren bir universite ogrencisi olarak, bu magandalarla buyuk mental benzerlikler sergileyen guruhun okulumda yaptigi ya da 'yaptirmadigi' bir cok seyden muzdaribim. kendi afisleri disinda afis asilmasina izin verilmemesi, merkez kampusteki tenis kortunda verilen tenis dersini basarak 'tenis burjuva sporudur' deyip, raketlerin kirilmasi, brutal capitalist sirket yoneticilerinin seminerlerinin, soylesilerinin basilmasi, merkez kampuse degil bir misafir, baska bir fakulteden bir arkadasin dahi sokulamamasi, cuma gunleri okula ozel harekatcilarin arasindan gidilmesi gibi olaylarla burun burunayiz. dolayisiyla bu durumlarin 'universite' havasinin olusmasina buyuk bir engel teskil ettigi kanisindayim.
bunun olusmasinda hatanin tek tarafli oldugunu savunmak gibi bir hata yapmayacagim, zira bir universitede her fikrin rahatlikla ifade edilecegi bir ortamin olusturulmasi gerektigini savunanlardanim, bu da universite yonetiminin ilk ve en buyuk gorevi degil, varolus sebebidir. fakat bu fikirlerden biri, tutar da can dusmanlari fasizme bile yeni ufuklar kazandiracak hareketlerde bulunurlarsa, makul bir propaganda uslubu ve digerlerine saygi gibi yasamsal degeri bulunan kavramlar ozumsenene kadar, okulun asil sahibi ogrencilerin magdur olmamalari icin cesitli rehabilite amacli yaptirimlarin uygulanmasi taraftariyim.