Fransız şair Paul Eluard bir kadına aşık olur. Kararlıdır şair, çok sevdiği kadına bir aşk şiiri yazacaktır. paris' in cafelerinde otururken cebinden çıkardığı kağıtlara hep o şiiri yazmaya başlar. uzun bir şiir olacaktır. çok uzun bir şiir. dörtlüklerden oluşan ve şiirin son dizesinde, o çok sevdiği kadının adını yazacaktır.
ama naziler paris' i işgal ederler. 2. dünya savaşı, her yerde gamalı haç, ama eluard cebindeki kağıtlara aşk şiirini yazmaya devam etmektedir. fakat bakarki her yerde baskı, zulüm, işkence, tutuklamalar sokaklarda dövülen insanlar. çok sevdiği ülkesi baskı altındadır.
eluard şiirin son dizesine sevdiği kadının adı yerine oraya şu sözcüğü yazar:
diye başlayan, ünlü şiir aslında bir aşk şiiridir. eluard' da anlamıştır ki, aşkların en güzeli özgürlük tür...
Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına
En güzel gecelere, günün ak ekmegine, yazarım adını
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,
Gölgede değirmene yazarım.
Uyanmış patikaya, serilip giden yola,
Hinca hinç meydanlara adını ey özgürlük.
Kapımın eşiğine, kabıma kacağıma, içindeki aleve,
Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.
Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına,
Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa, yazarım adını.
Geri gelen sağlıga, geçen her tehlikeye,
Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata,
Senin için doğmuşum, haykırmaya. Ey özgürlük.
bu şarkıyla ilgili bi hatıram geldi aklıma.
yıl 2001 mi, 2003 mü ne. bi gün tvde kanalları zaplıyorum. bi ara bu şarkı çaldı. babam da gençliğinde hızlı solculardanmış, aç maç falan dedi, açtım. çalan kanal stv(samanyolu) çıktı. ulan stv zülfü livaneli çalar mı şaşkınlığı.
meğerse o gün fettullaha hapis cezası verilmiş ondan çalarlarmış.