Ey oğul, Bey’sin!
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Âcizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana.
Geçimsizlikler, anlaşmazlıklar bize, adâlet sana.
Kötü göz, şom ağız, kem söz bize, bağışlamak sana.
Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana.
Oğul, yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allahû Tealâ yardımcın olsun, beyliğini mübarek kılsın. Işığını
parıldatsın, uzaklara iletsin.
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalb versin.
Oğul, güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen,
sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olur, aklını mağlup eder. Daima sabırlı, sebatkâr
ve irâdene sahip olasın. Vaktinden önce çiçek açmaz.
Ey oğul, insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler; avun oğlum, avun.
Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş güzellikler ancak senin fazilet ve
adaletinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı ve atanı say; bil ki bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen; yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin deme.
Sevildiğin yere sık gidip gelme. Kalkar muhabbetin, îtibâr olmaz.
Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken îtibârını kaybedene.
Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
insanı yaşat ki, devlet yaşasın!
Haklı olduğunda mücâdeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın.
Nerden geldiğini unutma ki nereye gideceğini unutmayasın.