merhaba. iyi değilsin biliyorum, her gün milyonlarca kişi sana farklı dillerde lanet okuyor, ana bacı sövüyor ve senden vazgeçiyor bir kısmı da. herkes seni kendilerinden çok ayrı bi yerde, bir boyutta sanıyordur belki de. bilmiyorlar ki, hayat demek ben demek! ben, iceu, ne yaparsam hayattır, ne düşünürsem de. benden gayrı bi hayat yok ki ben eğer oturup lanet okuyacaksam önce kendime, sonra o hayatımı zindana çevirenlere sonra yine kendime okumalıyım. tabii ne işe yarayacaksa... senin için öyle üzülüyorum ki, ama bir yandan da seviniyorum, sayemde anlamlanıyorsun.
ve işte sigaramın son nefesini alıp içime çektiğimde ciğerlerimi okşayan hisle doldu kalbim
evet bu bir hüzün, belki de en büyüğü
sigaram bittiği için değil, sana elveda demem gerektiği için.
hayır bağımlı değilim derim hep, oysa şimdi diyorum;
'evet bağımlıyım'.
eğer seninle daha fazla zaman için gerekiyorsa bir sigara, ki evreni içerim senin için,
sevdiğim için...
işte son nefesim bugün;
dumana boyanmış biraz beyaz ve elvedanın siyahı var içinde.
tanrım! bir de baktım ki biten bir sigara, oysa masamda var bir paket
dedi ki bana 'muhtaçsın sevdiklerine,sevdiklerinde zamana' ve tamamladı;
'zamansa bana'.
yaktım bir tane daha şimdi.
hani vardır ya,
hinlik peşindeki yaramaz bir çocuğun, gizli ve sessiz olması gereken bir anda,
geri adım atarken bastığı çalıdan çıkan o ses! ve o his.asla tarif edilemeyen o his...
işte onunla büründü beyaza nefesim.
belki korku, belki heyecan, belki ikisi birden, belki hiç biri.
belki de daha fazlası.
belki değil, mutlak olansa 'ben'dim.
evet bendim o his,
bendim.
sana elveda demem gerekince buldum kendimi kendimde,
o his kapladı içimi.
o his 'ben'dim.
şimdi fark ettim de, kendimi bulmuşum sana elveda derken.
gözlerimi kapatıp söylemem gereken tek bir kelimeyi aklımda milyonlarca kez tekrarladıktan sonra,
ağzımdan dökülecek her bir harf için defalarca pişman olacağımı bilmeme rağmen söyledim ya;
'elveda'
...
evet o his 'ben'dim
ve hiç bir zaman aklımda sönmeyecek sigaram,
sen kalbimdeki ateşi söndürsende.
...
o his 'ben'dim
o hisse;
''ELVEDA''
gözlerimi ilk defa kadıköyde açtım, buna sen neden oldun ve belki de senden çok daha büyük bir güç. çok eğlendim, hiperaktifdim çocukluk dönemimde. her şeye koymaya çalışan, küfürü ağzından bırakmayan, her söylenen söze bir laf sokma çabası içine giren bir çocuktum. iyiydi, kötüydü - bilmiyorum. zamanı oldu 2 yaşında yanlışlıkla duble sek rakıyı fondip yaptım, zamanı oldu iki kızı kovalarken kendimi havuzda buldum. üzülmedim, kızmadım asla. çocuktum çünkü, bir amacım yoktu. dayak yediğimde ağladım, istediğim alınmadığında. yere düştüm, kolumu çizdim; yine ağladım. bütün nedenleri ağlamanın, sikindirikti. nedensizdi. çocuk olmanın getirdiği şeylerdi. gerçek değildi, can yakmıyordu. göz yaşlarım sadece bir aracımdı, istediklerimi almak için ve belki de doğal birkaç şey. ama her şey çok ama çok basitti; ye, iç, sıç ve arada da okula gidip eğlen. bu kadardı ve keşke bu kadar kalsaydı.
kaderci olamadım hiç sevgili hayat, hiç olamadım ve belki de hiç olamayacağım. her zaman bir fark yaratmaya çalıştım; güçlü değildim belki ama büyüğün küçüğü ezmesine asla izin vermedim. dönemin popüler hareketi olan alt dönemi ezmek gibi bir gaflete düşmedim, üst dönemim ve sonradan dostum kankam dediğin adamın - o zamanlar bana cehennem azabı yaşatmasına rağmen hemde... ama olsun, pişman değilim. kimi zaman götleri kalktı, yine üzülmesinler diye bağırmadım. bağıramadım. küçük bir çocuğa sesimi yükseltemedim asla. gerektiğinde, yaralanacak olsam da, savunduğum değerlerin arkasında durdum. kimi zaman bölücü oldum milleyetçi olduğum için, kimi zaman müslüman olmayan bir insan olarak isimlendirildim. bunlar da önemli değil aslında biliyor musun..?
ilk aşkım, hayatımda sevdiğim ilk kız - senden, uzun süreden sonra, ilk defa bir şey istedim. mutlu olmayı. tek başıma değil! onunla! sadece ve sadece onunla, ama hayatımın en kötü üç ayını geçirdim. dağıldım, paramparça oldum. üç kere, üst üste beni aldatmayı başardı. üç kere, başarıyla ağzıma sıçtı. tereddüt etmeden, bir kere bile çaktırmadan. aşk a, sevgiye olan güvenimi yok etti. öz güvenimi yerle bir etti. ilk defa, gerçekten canımı yaktı. beni günlerce ağlattı, durdurak bildirmeden. bir kere bile ağzımı açmadım, açamadım. küfür etmedim, saygısızlık yapmadım. kirli çamarşırlarını ortaya dökmedim. onu mutsuz etmek için tek bir hareket bile etmedim. ne yüreğim buna izin verdi, ne de insanlara duyduğum aşırı saygı. ama bu yine kullanıldı ve yine kullanıldı. ta ki ben bitene kadar ve yerle bir olana..
içime kapandım, üzüntüden belki - belki de öz güven yoksunluğundan. bilgisayar tek aşkım, tek sevgilim oldu. beni asla aldatmadı, birkaç kere belki bozuldu ama sonunda hep benim oldu. alındı bazen benden ceza olarak, kimi zaman ben açmadım.. sevmediğimden değil, deli gibi sevdiğimden bu. beni kıramazdı çünkü bu bilgisayar, bunu yapamazdı. isteyemezdi çünkü. patron ben değildim, ama buna rağmen beni asla üzmedi. nedenini hala bilmiyorum. bir süre sonra, doktorların bir daha aşık olamaz dedikleri kalbim, başka bir kıza yandı, tutuşmaya başladı. önce anlamadım, anladıktan sonra da korkmaya başladım. ayaklarım titredi onunla göz göze gelince. bir saniyeliğine görebilmek için onu, kırk takla attım. sesini duymak zordu, elini tutmaksa belki de imkansız. uzaktı bana, yakın olmasına rağmen. şu zamana kadar iki kere elini tutabildim, zorla bir yerde. iki kere de yanaklarıma, o güzel ve kıpkırmızı dudaklarından birer öpücük kondurdu. zamanın durduğu ve mutlu olduğum ender anlardan biriydi. tek düşündüğüm o olmuştu, ta ki gidene kadar. belki canımı acıtmadı bilerek, ama gitmesi bile yetti bu sefer.
ve şimdiki zamana dönelim.. gözlerim dolu şuan hayat. umarım mutlusundur. ilk defa, sadece mutsuz olduğumdan ve kederimden - rakımı yudumluyorum. sarhoş olmak için, kendimi biraz daha erken öldürebilmek için. ağlarken belki, kendimde olmamak için. umarım mutlusundur. çünkü ben değilim. sevmek benim için önemli olan tek şey. sevmek ve sevilmek. bunu elimden aldın ya, beni sürekli tekmeledin ya yerde - sana tek bir şey söyleyeceğim.
umarım, eğer bu işin arkasında birisi varsa ve böyle bir şey yaşama sansı varsa, bu umutsuzluğu ve acıyı tatmaz. yada düşmanlarım falan. para bulunur, kalacak yerde. belki jaguar ın olmaz da, tofaş ın olur. malikhane de yaşamazsın da, gece kondu da yaşarsın. ama bir gönülde yaşayamayınca - ölüyorsun. sen ölme.
karşıma her zaman canımı yakan, beni sırtımdan vuran insanları çıkardığın için, her günümü daha da berbat bir hale getiren bütün karmaşıklıkları bana sunduğun için, ama yine de ne zaman senden vazgeçmek için bir adım atsam elimi tutan iki insanı karşıma çıkardığın için sana teşekkürler.
hayat;
uzun zaman sonra tekrar ciddi kararlar verdirdin bana.
eğer bu sefer yine sözümden döndürürsen, pişman edersen beni bu oyunu burada bırakırım haberin olsun.
sana son bir şans daha verdim, senin bana verdiğin gibi.
uykusuz bir gece
ve saat epey geç
aklımda bir sorun var ve bir de cevap
sabah olsa ben bi kere sızsam
ve sonra tekrar uyanıp da konuşsam
hayat hayat
diye ben!
hayat hayat
dinle beni!
bırak, bırak
peşimi benim hayat ben vazgeçtim.
hayat! 2 satırlık insanları gözümde roman yaparken ben, zamanında neredeydin? geç olmadan vursaydın ya yerden yere, hep yaptığını yapsaydın ya.. affetmeye kendimden başladım hayat.. ve sen son sıradasın..