experimental

entry342 galeri2 video3
    288.
  1. yazın sanatında yaşanılan ortamı; insanları, doğayı, börtü-böceği, gülü-çimeni anlatmak, tasvir etmek çok da zor değildir. oysa duyguların tasviri öyle mi?

    aşkını, sevgisini, hayranlığını, özlemini, arzularını, bildik klişe söylemlerin dışına çıkarak tasvir etmek, hatta böylesine;

    --spoiler--

    - biliyor musun?
    + neyi?
    - telefonuna dokunduğun kadar dokunmadın bana...
    + içtin mi sen?
    - günde kaç dakika okşuyorsun onun ekranını?
    + ...
    - keşke ben de dokunmatik olsaydım...

    --spoiler--

    idrak merkezinin tam ortasına bir çivi misali çakarak anlatabilmek zor iştir, beceri ister. kısacık bir diyalogdur fakat bünyesinde sevgi vardır, sitem vardır, özlem vardır, arzu vardır, çocuksu bir içtenlik vardır ve dahası, teslim olunmuş bir aşk vardır.

    - yüzeyde hiç birisi görünmez, lakin derinlerde hepsi vardır.

    her okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği kadar basit fakat en müşkülpesent okuyucuyu dahi etkileyeni kurgulayabilmek, yazabilmek, hatta okurlarken tüylerini ürpertebilmek, her yazarın yapabilmeyi hayal ettiği zor bir iştir. engin bir hayal gücü ister, hayal ettiklerini önce duygulara, sonra yazıya dökebilme becerisi ister.

    - tebrikler...
    2 ...
  2. 287.
  3. 286.
  4. experimental okudum az evvel. bu son deyip kaç tane yazdığı seriyi okudum hatırlamıyorum da.
    yazdıklarını tarif falan etmeyeceğim, veya ne kadar hisli ve etkili betimlemelerle dolu olduklarından, anı yaşattıklarından, an'ı hissettirdiklerinden..

    önceden de denk gelmiştim, aynılarını okumuştum. gittim yine okudum.

    fizik çimleri demiş, stadyum demiş *, a2 demiş bir de. anladım nereler olduğunu ilk sözcüklerden. belki o'ndan dolayı bir yakınlık da olmuş olabilir, yazdıklarına.

    öğlen öğlen olmazdı ama belki, bir gün , ankara'da, stadyumda üstelik stadyumun v harfinde ,aynı onun içtiği yerde okurum belki.
    selam ederim.
    2 ...
  5. 285.
  6. biraz önce oğuz atay' a mektup başlığının altındaki çokça mektubunu okuyarak tanıdığım, akıcı bir üsluba sahip, saygıdeğer abimizdir. hakikaten kaliteli entryler yazmaktadır.
    0 ...
  7. 284.
  8. eskisi gibi güzel hikayeler yazması gereken yazar. 3 aydır çok boşladı.
    1 ...
  9. 283.
  10. 282.
  11. (bkz: #19473112)

    yalnızca girişini okuyabildim. dahi anlamına gelen de'den sonra virgül kullanmasına daha fazla katlanamadım.
    madem edebiyata çok aşıksın;
    hakkını ver.
    1 ...
  12. 281.
  13. (#5371466) hikayelerini neredeyse soluksuz okuduğum adam. tam soluksuz değil çünkü arada beyonce çıktı, beyonce çıkınca kafam dağılıyor.

    edit:sakin olun sevgili abazanlar ve hikayeyi didiklemekten vazgeçin hemen. beyonce televizyonda çıktı.
    3 ...
  14. 280.
  15. kitap sevgisi ve edebiyata olan saygısıyla takdiri hak eden çalışkan insan.
    1 ...
  16. 279.
  17. anlatmak istediğini çok samimi, kendine has bir üslupla anlatan ve yazılarını takip etmekten keyif aldığım sağlam yazarlarımızdandır.
    1 ...
  18. 278.
  19. iş hayatındaki bazı değişiklikler nedeniyle, şu aralar başını kaşıyacak vakti olmayan yazar, zaten saçı olmadığından başı da kaşınmaz ya neyse...

    bunu neden mi paylaştım, söykü'nün bu sayısındaki gecikme tamamen benim suçumdur, öyküler hazır, yeni sayının konusu hazır, her şey hazır, bir tek benim 1 saat oturabilmem lazım internetin başına lakin beceremedim, inanın 24 saate 48 saat sığdırmaya çalışıyorum, gecikme için kimseyi değil sadece beni suçlayın lütfen.

    ayrıca hem söykü, hem uludağ sözlük, hem de öykü yazan tüm uludağ sözlük yazarlarını yakından ilgilendirecek büyük bir haberin altyapısı ile uğraşıyordum bir süredir, istanbula gidiş gelişler, toplantılar vs. lakin tam bu dönemde yurtdışına çıkmam gerekti, döner dönmez bu büyük haber gelişmeler butonunu aydınlatacak, aydınlatmalı, aydınlatır diye umuyorum, ummaya vakit bulamıyorum.

    zaman sürekli azalan bir hazine be sözlük, zaman bir hazine ve ben meteliksizim...

    otel odalarının neden çatıları yok....
    17 ...
  20. 277.
  21. ne zaman şu sözlüğün kirliliğinden bunalsam kendimi onu okurken buluyorum. benim için kaçılabilecek en sakin bir liman yazıları. daha çok yazsın, okuyalım.
    3 ...
  22. 276.
  23. Yorumlarını, daha doğrusu anılarını tesadüfen bulduğum ve artık heyecanla takip ettiğim yazar. Sevdim kendisini her ne kadar (#3963412) entrysine çok gülsem de. Umarım aradığını bulmuştur. ~(#5365283) durumunun sonucunu merak ettim~
    1 ...
  24. 275.
  25. yazdıklarını gizlice okudum. zaten belli ederek okunmuyor biliyorsunuz ki. öyle usulca uzaktan uzaktan okudum. bir entrysiyle başladı her şey .sonra beni oradan oraya savurdu. ama kalbime dokundu yazdıkları. herşeyi gördüm .gözlerimin önünde canlandı yaşadıkları .hayaller kurmama sebep oldu. içimi acıttı azıcık ama gizlice kapı aralığından izledim olup biteni. mutlu oldum çocukluğumdan kalan güzel anılı eskimiş bir eşyamı bulmuş gibi oldum.
    1 ...
  26. 274.
  27. entryler yüzünden sevgilisi tarafından terkedildikten sonra konuyla ilgili sayamadığım kadar çok ve okuyamayacağım kadar uzun entryler girmiş olması nedeni ile gülmekten gözümden yaş getiren yazardır. Allah tepesinden baksındır.

    edit: gülmekten entryide doğru yazamamışım. üç defa düzelttim. ve hala gülüyorum.
    1 ...
  28. 273.
  29. 272.
  30. 271.
  31. (#5371940) akşam akşam beni kahkahalara boğan yazar.
    1 ...
  32. 270.
  33. 269.
  34. yaşadıklarını okuduktan sonra yaşanmamışlıklarıma küfrettim ve hayatıma geri döndüm. saygılar insanı.
    4 ...
  35. 268.
  36. ben ki sözlükte uzun yazıları okumaktan genelde sıkılırım.
    aslında içerik olarak çok bir şey barındırmıyor da olsa anlattıkları herkesin muzdarip olabileceği konular üzerine kesit hikayeler olduğu için herkesin benim başıma da böyle bir şey geldi diyebileceği için belki de anı benden daha iyi tarif edebildiği için bir kaç serisini okudum okumaya da devam edeceğim.
    yazıları karakteristik özellikler taşıyor. anlatımı kuvvetli.
    hani insan bazen yalnız kalıp sadece oturarak mutlu olur ya bazen buna ihtiyaç duyar ya işte o mutluluğun psikolojisini bu yazılarda hissediyorsun.
    felsefecilerin depresif adamlardan çıkması tespiti ise hoşuma gitti.
    eline sağlık dostum başarılar.
    3 ...
  37. 267.
  38. sen ankarayı yaz, biz okuyalım.
    ankara'lılar izmir'liler gibi şehirlerine olan aşkını abarta abarta anlatamazlar. sen ankara'lıların beyinlerinin balkonunda hep bulunan ve içeri gelmek istemeyen; akla gelmeyen sözlerisin.
    2 ...
  39. 266.
  40. arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuduğum bir yazardır.

    tabiri caizse benim geçeceğim yollardan geçmiş, gerekli tecrübeleri edinmiş ve de oturup bunları benle paylaşabilecek kıvamda biri olsun istemişimdir hep çevremde. istediğim hiçbir şey olmaz ya benim bu da olmadı tabi en azından şimdilik. direk hayatımda olan biri olmasa da, geçip karşıma sade kahve içerekten anlatmasa da experimental bu boşluğu doldurmakta kısmen. yazdıklarını hadi gözüne kuvvet diyerek okumaya başladığımda her seferinde okuma isteğimin bu kadar artacağını tahmin edemezdim tabi ki. öyle böyle bir baktım adamın hayat hikayesini neredeyse ezberlemişim. güzel miydi, güzeldi.

    efendim en çok beni kendi hayatım üzerinde düşünmeye iten şeyleri severim. kitap olsun, film olsun öylelerini severim onlardan etkilenirim. sanatsal, edebi değeri olmasına gerek yoktur. experimental okurken de böyle kendimi sorgulayıp durdum.

    mesela artık ben de kaktüsleri çiçeklerden çok seviyorum. benim bünyeye uygun olanın kaktüsler olduğunu fark ettim.

    sonra çocukluğumu daha çok düşünmeye başladım. anılarımı hatırlamak için hafızamı zorlama ihtiyacı hissettirdi bana. düşündükçe de fark ettim ki bugün bu hale gelen 'ben'in temellerini ben hep çocukken atmışım. experimental'in çocukluk anılarını dinledikçe kendi çocukluğuma uzanıvermişim.

    en önemlisi yalnızlıktı sanırım. gerçekten öyle hissederek mi yazmış bilmem ama anlattığı hikayelerin altında hep yalnızlık tınısı vardı ya da ben öyle algılamak istediğim için algıladım. bırakmak zorunda olduğu ailesi, aşkları, yaşadığı kentler hepsini deli gibi özlüyormuş ama hepsini tekrar görme fırsatı olsa bunlar bir araya gelse bile bugün hissettiği yalnızlığı gideremeyecekmiş gibi sanki. böyle bir yalnızlık, böyle bir boşluk içinde kalabilecek duruma gelmek için yaşadıklarını yüzeysel değil, içten yaşamak gerek sanırım. hissederek ve düşünerek yaşamak. ben de böyle yaşıyor muyum diye sordum kendime, kısmen de olsa böyle yaşadığımı fark ettim. o zaman demek ki neymiş, hissederek yaşayacakmışsın ama exper gibi olmamak için çaba sarfedecekmişsin. olur mu bilmem ama çabalamak lazım.

    experin çekirdek ailesindeki abla konumundayım ben. bir gün çocuğum olursa kardeşimin ailenin o en küçük, yeterince şımartılmış bir nevi evin soytarısı kıvamındaki hallerinin sona erdiği kafasına dank ederken, o bana bunları söylemese de ben bileceğim.

    sosyal bir varlık olmanın getirdiği bir yere, bir şeye bağlanma isteğinin; özgürlük isteğini tek vuruşta yerle bir ettiğini anladım.
    bunun en somut örneği ise en küçük topluluk olan ve şu hayatta seni en mutlu edecek insanlardan oluşan aileden uzakta yaşamanın bir yandan özgürlük, bağımsızlık hissi verirken bir yandan da neler alıp götürdüğü oldu.

    her şeyi çok abartırım ben. bu yazarı da abartmış olabilirim. ama bana çok şey kattığını düşünüyorum. önemli olan ne söylediğin değil karşındakinin ne kadar anladığı derler ya benimki de o hesap işte.
    1 ...
  41. 265.
  42. (#5371466)aslında entry pek çok şeyi öyle güzel , öyle bir çırpıda, öyle bir solukta anlatıyor ki, söyleyecek pekçok söz eksik kalıyor.

    --spoiler--
    çocukken bizimkiler izleyerek büyümüş nesiliz, ama aynı zamanda nip tuck'a da yetiştik.
    çocukken saklambaç oynamış nesiliz biz, ama warcraft'a da yetiştik.
    çocukken ev telefonu kullanmış nesiliz biz, ama cep telefonuna da yetiştik.
    insanlarla cafe'lerde barlarda tanışıp sosyalleşen nesildik biz, ama internet'e de yetiştik.

    gençken fotokopi fanzinlere öyküler yazan nesildik biz, ama sözlüklere de yetiştik, ve bu bizim lanetimiz oldu, arada kaldık, ölene kadar bunu taşıyacağız üzerimizde.

    bizden önceki nesil, ablalarımız, abilerimiz, esra, pırıl, bizimkiler izledi sadece, üniversitelerini bitirdiler, evlendiler, çocuk yaptılar, düz ama huzurlu bir hayat yaşadılar.
    --spoiler--


    teşekkürler.
    6 ...
  43. 264.
  44. Tee 2009 da yazdığı milenyuma nasıl girersen bin yıl öyle geçer yazı dizisini bugün bir çırpıda okuduğum yazar. Ulan onları ben yaşadım sanki o derece.

    Sözlüğün en kaliteli abilerinden, tahminimce 30 lu yaşlarda olmalı. Varoll.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük