Şimdi öncelikle evrim öyle 1 yılda olan bir süreç değildir. Normalde açıklama gereği bile duymazdım ama bir kez olsun anlamanızı umut edeceğim. Öyle maymunlar gelip "hadi evrilelim" demiyor. Bu süreç yüz binlerce yılı kapsıyor. Gen her zaman bir sonra ki nesile aktarılır. Bir sonra ki nesil bir önceki neslin gelişmiş halidir. (Ne yazık ki yazar arkadaş istisna. Sıkma canını. Olur böyle şeyler) işte gittikçe mükemmelleşen gen dizimi sonucunda( kaç yıl sürer belirsiz) yeni bir ırk ortaya çıkıyor. Son olarak sifirikiyüzonalti arkadaşım o bahsettiğin bilimin sadece bir dalı. Bari bunu bilin.
Darwin'in teoriyi islamın altın çağında yaşayan ünlü alimlerden esinlenerek geliştirdiğini bilse bakış açısını tamamen değiştirecek olan insan söylemi. Tanrının birden yaratma gücü olduğunu kabullenmek kadar kolay aslında safhalarla yaratmasını kabullenmek. Ama evrim insanların kafasında sadece tanrıyı yok sayan bir teori gibi algılandığı için rahmetli papaz darwine duydukları kini anlayabiliyorum. Tanrının dünyayı bir günde yaratma gücü olduğu halde 6 günde yaratması örneği gibidir aslında bu teori. Ama kesin şöyledir demek tabi ki imkansız. Bilimde kesin diye birşey yoktur. Yeni bulunan birşey eski bilgiyi tamamen çürütebilir.
Evrim insan, maymun, bakteri, bitki ayırt etmez. Her şey her an değişim içerisindedir.
Dini kaygılardan arınıldığında evrime bakış açısı ne oluyor önce bunu denemek lazım. Dünya canlılığın oluşabileceği ortam için 3 milyar yıl bekledi. Dünya evrenin oluşmasından tam 10 milyar yıl sonra oluştu. Burada da bir evrimden söz etmek mümkün. Bu süreçler bizlere yaratılış hakkında da fikir verebilir. Evrim tanrı yok veya var demez. Evrim hep vardır. bunu tanrı mi sistematize etti yoksa tesadüfen mi oluştu? Bu tartışma sonsuza dek gider.
Bütün kedigiller tek bir atadan, bütün toynaklılar tek bir atadan geldiği gibi bütün memeliler de tek bir atadan geliyor. Nasıl gelen giden yok anlamadım amk.
"insan maymundan gelemeyecek kadar kompleks/akıllı/farklı canlıdır." sözüyle desteklenen önerme.
Algı çok enteresan bir şeydir. Dünya dışında hiçbir canlı görmemiş olmamız uzayda tespit edilecek herhangi bir bakterinin bizi şasırtmasına sebep olur. Fakat dünyada bir canlının bizi etkilemesi için insansı hareketlerde bulunması gerekir. Bu bizim üzerimizdeki dünya algısıyla alakalı bir durum. Demek istediğim bizim şuanda kendimizi çok fazla üstün görme sebebimiz zeka alanında, üstünlük, yeterlilik, bilgelik gibi konuları baz almamizla alakalı. Bir kuş kadar etkili değiliz bana sorarsaniz. Hala uçak indirmek için bir piste ihtiyacımız var. istediğimiz zaman uçamadiğımız gibi, yeryüzünde tepeleri aşmak için zigzaglar çizen yıllar yapıyor, trafikte uzun saatler geçiriyoruz.
Bir başka açıdan bakarsak, evrim yönelimlerin üzerine gider. Çünkü, bize avantaj sağlayan yönelimlerimizi kullanarak hayatta kalabiliriz. Veya bu yönelimler bize kolaylık sağlıyorsa hep onu kullanırız. Beyin de bu şekildedir. Beynimiz bize düşünmeyi, karar vermeyi sağladığından beri sebep sonuç ilişkisi ile muhakeme yaparak daha önce hiçbir canlının erişemediği aşamaya ulaştı. Çita gibi çok hızlı koşmak evler arabalar yapmak için yeterli değil, ama hayatta kalmak için yeterli. Bence buna böyle bakmak lazım. Evrimi süreç halinde düşünmezsek bütün sonuçlar kendiliğinden oluşma konusunda şaşırtıcı olacaktır.
Edit: eksileyen arkadaşın antievrim bakış açısına sahip olduğumu düşünerek bunu yaptığını hissettim nedense. ilk paragrafı okuyup bırakan biri böyle düşünebilir. Zaten okumaya uşenmeyen kaç okur-yazar kaldı ki?