evrim teorisinin çürütülmesi

entry82 galeri1
    56.
  1. bilimsel arkadaşların bilimsel olmayan evrimi çürütme başarısının hikayelerini okuduğumuzdur. adam tüm tartışmayı okumuşmuş da evrimciler bilimsel yanıt verememişmiş. amk sanki şuraya bir iki makale sıkıştırsam, o göt kadar beyniyle anlayacak da. ayrıca, bilimsel bilgi istiyorsan, ne işin var sözlükte sikik! siktir git bilimsel makale oku. laf sokuyormuşuz! dua et soktuğumuz sadece laf.
    2 ...
  2. 55.
  3. "insan maymundan geliyorsa çınar ağacı da eskiden maydanozdur"
    (bkz: ahmet arvasi)
    1 ...
  4. 54.
  5. böyle bir şey yoktur. ama çürütülmeye çalışılması da evrim teorisini güçlendirmektedir, yani sakıncası yoktur.

    misal yaradılış teorisinde böyle bir şey yoktur, çürütmek isteyen herkes hemen çürütebilir.
    0 ...
  6. 53.
  7. a9 kanalında sabahtan akşama adnan oktarın kediciklerinin her dakka yapmaya çalıştıkları eylem. gelin görün ki bu kediciklerin ilk programda tuğla gibiyken şimdi porno yıldızı kadar sağlamlaşmasını, böyle bir evrimi nasıl çürütmeye kalkarlar büyük bir çelişkidir.
    0 ...
  8. 52.
  9. evrim teorisi denen şey çoktan çürütülmüştü zaten, ama teoriyi tartışılabilir yapan şey dünya ve üzerindeki canlıların sürekli değişim halinde olmasıdır.
    1 ...
  10. 51.
  11. teknik olarak imkansızdır.
    evrim teorisi = tesadüf gibi bir çıkarım, o çalışmayı yapanın felsefi tevilidir, sen bunu kabul etmek zorunda değilsin ama yaşamın evrimsel bir süreç geçirdiği gerçeğini kabul etmek durumundasın. çünkü yakalandığın fizyolojik hastalıklar bile (fıtık, menisküs, romatizma, kamburluk gibi) senin evrimsel bir süreç ile ayağa doğrulduğunu ispatlıyor. bakın olayın mikro seviyedeki araştırmalarına hiç girmedim.
    evrim teorisi yanlışlanamaz bir gerçekliktir.
    3 ...
  12. 50.
  13. 4 tane entry girdim adam gibi bir cevap gelmedi. bu 5. ve son entrimdir.

    fizik kuralları, doğa kanunları...

    stephen hawking bile ''ama bu nasıl olabilir'' dediğinde ve çözüm bulamadığında her şeyi tesadüfe bağlar.

    binlerce fizik kanunu ve doğa yasası tamda olması gerektiği gibi oranlardaysa ''ama bu nasıl olabiliyor'' sorusuna verilecek en son cevaptır ''tesadüfler silsilesiyle'' şeklinde bir cevap. binlerce fizik yasası ve doğa kanunu elbette ki yaratıcının mucizesidir.

    şimdi işin kökenine inelim de evrimciler de bir şeyler öğrensin.

    zaman hep evrimcilerin aleyhine işlemiştir 150 yıldır. 150 yıldır hep ortaya yeni bir teori atılmış ve gelişen teknolojiyle bunlar çürütülmüştür.

    mesela darwin mikropların cansız maddelerden kolaylıkla oluşabildiğini söylemiş ve bilim dünyası bunu kabul etmişti. louis pasteur bunu kolaylıkla çürütmüştü. tıpkı bozulan etlerde oluşan kurtların aslında sinekler tarafından bırakılan yumurtalardan oluştuğu gibi.

    bir diğer örnekte alexander oparin isimli rus evrimci biyologtur. oparin, evrime göre tüm canlıların ortak atası sayılan ilk canlı hücrenin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalıştı. yani kendisine ''peki ilk hücre nasıl oluştu'' sorusuna dolu dolu bir cevap vermek için ''hücrenin cansız maddelerden tesadüfler silsilesiyle oluştuğunu'' savını kullandı. oparin sonradan ''hücrenin kökeni evrim teorisinin en karanlık noktasını oluşturmaktadır'' itirafını yapmak zorunda kaldı.

    kaldı ki oparin i desteklemek amaçlı deneylerde yapıldı. amerikalı kimyacı stanley miller 1953 yılında ilkel dünya atmosferinde olduğunu iddia ettiği gazları bir deney düzeneğinde reaksiyona sokarak bir kaç basit organik molekül elde etti. oysaki deneyde kullanılan gazların dünyanın ilk dönemlerinde atmosferde bulunan gazlardan çok farklı olduğu daha sonradan anlaşıldığında miller da yaptığı sahtekarlığı itiraf etti. pis herif.

    yani ilk ata hücrenin nasıl oluştuğuna hiçbir zaman cevap verilemedi. nasıl verilsin lan? ünlü evrimci jeokimya profesörü jeffrey bada 1998 yılında earth dergisine;

    ''bugün 20.yüzyılı geride bırakırken hala 20.yüzyıla girdiğimizde sahip olduğumuz en büyük çözülmemiş problemle karşı karşıyayız, hayat yeryüzünde nasıl başladı?''

    yani koskoca jeffrey bada bile anlamıştır ki hayat yeryüzünde tesadüfler silsilesiyle yada cansız maddeden türeyerek başlamamıştır... anlaşıldı di mi evrilenler?

    yani aslında evrim teorisinin en büyük açmazı canlı hücresinin raslantılarla açıklanamayacak kadar akıl almaz kompleks yapısıdır. bütün canlılar 1 mm'nin yalnızca %1'i büyüklüğünde olan bu hücrelerden meydana gelir. bazı canlılarsa sadece bir tek hücreden oluşur. ancak bu tek hücre bile inanılmaz kompleks yapıya sahiptir.

    darwin döneminde hücrenin kompleks yapısı bilinmiyordu. o zamanın ilkel mikroskoplarında hücre basit bir leke gibiydi. ancak 20.yüzyılda geliştirilen elektron mikroskoplarıyla canlı hücresinin hiçbir şekilde tesadüflerle açıklanamayacak derece karmaşık ve düzenli bir yapı olduğunu meydana çıkardı. canlı hücresi birbiriyle uyum içinde çalışan binlerce küçük parçacıktan oluşmaktaydı. hücrenin içinde bir benzetme yaparsak enerji santralleri, gelişmiş rafineriler, dev bir bilgi bankası, fabrikalar ve depolama sistemleri bulunur. zarındaysa hücreye giriş çıkış kontrollerini yapan adeta bilinçli kapılar vardır. * hücrenin varlığını sürdürebilmesi için bütün bu organellerin aynı anda var olması zorunludur. bu denli iç içe geçmiş ve karmaşık bir sistemin raslantılarla ortaya çıkmasıysa mümkün değildir. bugün en ileri teknolojiye sahip laboratuvarlarda bile cansız maddeler bir araya getirilerek canlı bir hücre üretilemez. bunun imkansızlığından ötürü cansız maddeden canlı hücre üretme yolundan vazgeçilmiştir bugün. işte evrim teorisi bu kompleks canlı hücrenin tesadüfen, kendiliğinden oluştuğunu söylemektedir.

    fred hoyle bu durumun imkansızlığını ''tesadüfler sonucu bir canlı hücresinin meydana gelmesi, bir hurda yığınına isabet eden kasırganın savurduğu parçalarla tesadüfen bir boeing 747 uçağının oluşması kadar imkansızdır'' şeklinde, harika bir şekilde açıklar.

    modern biyokimya sadece hücrenin değil, hücre çekirdeğinde bulunan dna molekülünün de akıl almaz bir tasarıma sahip olduğunu gösterdi. dna molekülünün bir tasarım harikası olan karmaşık yapısı 1955 yılında james watson ve francis crick isimli 2 bilimadamı tarafından keşfedildi. bu canlılığın daha önceden tahmin edilenin aksine çok daha ötesinde bir kompleksliğe sahip olduğunu gösterdi. bu buluşuyla nobel ödülü alan francis crick, kendide bir evrimci olmasına rağmen dna gibi kompleks bir yapının kesinlikle tesadüfen ortaya çıkamayacağını kabul etmek zorunda kaldı.

    dna her canlı hücresinin çekirdeğinde saklı duran dev bir moleküldür. canlının sahip olduğunu bütün fiziksel özellikler bu sarmal biçimdeki molekülde şekillenmiştir. gözümüzün renginden iç organlarımızın yapısına, hücrelerimizin şekil ve fonksiyonlarına kadar her türlü bilgi dnada ki gen adı verilen bölümlerde programlanmıştır. dna şifresi 4 farklı molekülün diziliminden oluşur. bu 4 molekülün her birini birer harfe benzetirsek dnayı 4 farklı alfabeden oluşan bir bilgi bankası olarak kabul edebiliriz. bedenin tüm bilgisi bu bilgi bankasında toplanmıştır. dnadaki bilgileri bir kağıda dökmeye kalkarsak bu bilgiler yaklaşık 1 milyon ansiklopedi sayfası büyüklüğünde bir yer tutar. yani anlayacağınız britanica ansiklopedisinin 40 katı büyüklüğünde bir ansiklopediye eşittir ama bu inanılmaz bilgi milimetrenin %1'i kadar olan hücrelerimizin ondan daha da küçük çekirdeklerinde saklanmaktadır. çay kaşığına sığabilecek boyuttaki bir dna zincirinin bugüne kadar dünya üzerinde basılmış tüm kitapların bilgisini saklayabilecek kapasitede olduğunu hesaplanmaktadır.

    tüm bunları anlatma nedenim şu;

    hangi insan evladının aklı tüm bu söylediğim muhteşem yapıların kendiliğinden ve tesadüfen oluştuğunu söyleyebilir? tüm canlılığı tesadüflere dayandıran evrim teorisi dnanın bu inanılmaz kompleksliği karşısında çaresizdir yalan mı?

    anlattığım dnanın, hücrenin ve tüm canlılığın evrilmesinin imkansızlığını normal bir insan aklı anlayabilir.

    işin kökeninde mantık yok yani.

    neyse yoruldum yazmaktan, işlerim var ben gidiyorum.*
    14 ...
  14. 49.
  15. çocugun anne karnındaki teşekkülü, kur'an-ı kerim'in ele alışı, ilim adamlarını hayret ve hayranlığa sevk edecek derecede, bu günkü ilmî tesbitlerle aynen uyuşmaktadır. bilhassa erkeklik ve dişilik faktörünün erkek menisine (sperme) ait olduğunu ifade eden kıyâme suresinin âyetleri fevkalâde dikkat çekici bir hüviyet taşımaktadır. bu çeşit araştırmaların artması, keith moore gibi gerçek ilim adamlarına hep şunları söylettirecektir; "ayet ve hadislerin, ilmî gelişmeler konusundaki açıklamalarını bilgimin artması ile daha iyi değerlendireceğimi hissediyorum. din ile ilim arasındaki yıllar boyu bırakılan mesafenin kur'ân ve hadislerin ışığı altında kapatılacağına inanıyorum."
    1 ...
  16. 48.
  17. tanrı'nın gönderdiği iddia edilen kitapların yazdıklarına dayanarak evrim terosi yalandır demek, bir çürütme asla olamaz. bununla ilgili bir tartışma da olamaz. inancını öne sürerek tartışmaya kalkanlar, inanmak kelimesinin kesinlik bildirmediğini bilmemektedirler sanırım. inanmak, tam kanıtlanmayan birşeyin 'var olduğuna' kanaat getirmektir. evrimse bilimsel bir çalışmadır, yanlışlıklarının da olabileceğini işaret eder ve sınırı yoktur, her zaman her doğru değişebilir der! zaten mutlak doğru olduğunu kabul etmediği için bilim, bilimdir!
    3 ...
  18. 47.
  19. darwinin asker arkadaşları tarafından yapılan eylemdir. amk adam sanki darwinle karşılıklı oturup Çay içmiş gibi 'darwin onu bıraktı bunu tuttu' filan diyor. cahil cesareti çok güçlüymüş arkadaş.

    darwin, rahip okulunda rahip olmaya çalışırken, hocası olan ve botaniğe meraklı olan rahibin isteği ve içindeki biyoloji merakı sebebiyle, evrim teorisinin anadamarını oluşturan türlerin kökeni eserini oluşturduğu geziye çıkmıştır. yolculuk amaçlarından biri de tanrıya kanıt bulmaktır. şimdi kalkıp darwinin eskiden ateist olduğunu ancak sonradan bundan vazgeçtiğini söylerse kişi, herhangi bir canlının ürettiği metan gazından daha değerli bir etki bırakmaz.

    darwin tanrıya kanıt ararken galapagos adalarında, evrimi görmüştür. ve bu, hem darwinde hem de kendisini finanse eden botanikçi hocasında derin yaralar bırakmıştır. yani evrimi gören adam ateist değil bilakis dindar biriydi. ateist olduğu için evrimi öne sürmedi. evrimi gördüğü için teolojinin yanlışlığını anladı.

    gerçi bir dindarın beyni neden-sonuç(diyalektik)la değil amaç-sonuçla çalıştığından, yazılanı anlamasını veya kabul etmesini beklemiyorum. asıl abesle iştigal olan, böyle bir beklentiye girmektir.
    1 ...
  20. 46.
  21. evrimin sarpasardığı birçok konu vardır ve sadece tamamı ile kanıtlanması mümkün değil gibi şeyler söylemek hele bunu teolojik inançsızlık ile parelel yürütmek bilim değildir.

    götümüzden bilim uyduralım öyleyse:

    --spoiler--
    kambriyan patlaması uzaydan bir anda dünyaya canlıların sıçraması veyahut bir uzay mekiğinde getirilmesi sonucu oluşmuştur.
    --spoiler--

    teori bu ortaya attım ben şimdi bunu?

    ee sen bunu genetik ile paleontoloji ile çürütebilir misin?

    genetik ve paleontoloji diye sarıldığın bilim bu teoriye işlemiyor. o şartlarda biri çıkıp "yaratıldı" dendiğinde ise teolojik olarak bunu teori boyutuna sürükleyebilir.

    tabi o zaman bilimsel ateizm devreye girer ve bu bilim değil der.

    big bang teorisi varken hiçlikten gelme söz konusu idi. peki parelel evren teorisi ortaya çıktığında bu yalan mı oldu?

    hayır.

    cerndeki ateistler ile inançlılar aynı şeyi aradı bilmem farkında mısınız?

    ve bilim teolojik yaklaşımı yüzünden bu adamları cern e davet etmemeyi mi gerekitiriyordu.

    evrim varolan kanunları yerinden edebildiği sürece bize yol gösterebilir. simetriyi izah ise öyle tesadüf ile açıklanacak şey değil.
    ateizm ile evrim süslemesini darwin bile bırakmış iken yeni jenerasyon ateistlerin buna sarılması ise abes ile iştigaldir.
    0 ...
  22. 45.
  23. wikipediyi kaynak kabul etmeyenlerin, götlerinden uydurdukları binyıllık sorular(!(la yaptıkları eylem.

    neyi kaynak gösterek amk? bilim dünyası diyoruz, yok diyorsunuz. biyologlar diyoruz, yok diyorsunuz. illa bi kutsal kitapta mı yazacak! tek kabulünüz buysa eğer size kolay gelsin. ya da 70-80 yıllık boktan hayatınızda makro evrime mi tanık olmanız gerekiyor?

    yav tamam, sizin dediğiniz olsun. bilim tıp biyoloji vs yalan, bir tek sizin kitaptaki balçık hikayesi doğru! ellerinde hiçbir iddiaları için nesnel kaynak olmayan adamlar da kaynak beğenmiyor ya, ne diyelim.
    3 ...
  24. 44.
  25. yakında bizi atatürk yarattı denilmesinden korkulmalıdır.
    0 ...
  26. 43.
  27. Kafayi "tesaduf" kavrami ile bozmus kimselerin yapmaya cabaladigidir. Tesaduf diye bir sey evrende yoktur. Zamanin big bang ile ya da bir tanri ile basladigini dusunmeniz farketmez, sonsuz bir zaman dilimi icerisinde maddelerin surekli sekil ve bicim degistirdigi uzayda canli bir hucrenin meydana gelme olasiligi ne kadar dusuk olursa olsun bu olacaktir ve bu durum "tesaduf" de olmayacaktir.
    Meselenin ozu sudur: Canli ya da cansiz farketmez, her maddenin yapi taslari aynidir ve bunlar surekli degisim halindedir. Canli varliklar icin bunun edi "evrim" dir. ( Aslinda evrim genelde pozitif yonde degisim icin kullanilsa da, mutasyon, degisim, evrim bu kontekste ayni anlama geliyor ). Bir zar dusunun, uzerinde sonsuz tane sayi olsun. Sonsuz defa bu zari atarsaniz herhangi bir sayinin "gelme" ihtimali de 1 olacaktir, yani tesaduf yoktur. Bir hucreyi olusturan yapi taslarinin var olmasi yeterlidir, doga sonsuz deneme-yanilma hakki ile eninde sonunda hucre elde edecektir ve bu "tesaduf" de degildir.
    Baska bir ornek vereyim, camasir makinesinin icindeki camasirlari rastgele karistirdigi bir ortamda sonsuz tane camasir makinesi var ise o makinelerden en az bir tanesi yikama islemi bitince camasirlari "mukemmel bir sekilde katlanmis" vaziyette bize sunacaktir. Iste bu durum ne "tesaduf" tur, ne de o camasir makinesi "tanri" dir.
    3 ...
  28. 42.
  29. evrim vardır yokturu tartışmak evrimin sonucudur zaten.
    0 ...
  30. 41.
  31. ara geçiş formunu böyle tanımladınız ya, yok arkadaş ben size birşey demem artık. yani cevap veremeyince herşeyi kılıfına uydurmak adına böyle cevaplar almak gerçekten gülünç.

    teknoloji geliştikçe, biyoloji ilerledikçe zaman hep sizin aleyhinize işledi. proteinlerin kompleksliği meydana çıktıkça evrmiciler sustular, hala ezbere lafları konuşuyorlar. ezberledikleri kalıpları gelip burda bilimsel bir gerçekmiş gibi anlatmaları ve teoriyi bilimsel bir gerçekmiş gibi konuşmaları ne kadar vahim.

    olayın vehameti wikipedia yı kaynak göstermeleridir ki diyecek tek lafım yok artık.

    yani wikipedia üzerinden tartışacaksak ben başka bir entry girmem bu başlığa.
    8 ...
  32. 40.
  33. Kemalistlerin varlığıyla doğrulanan hede.
    Böyle bir zihniyet tesadüf olamaz.
    2 ...
  34. 39.
  35. her canlı şeyi de sudan yarattığımızı o küfür (ve inkâr) edenler görmediler mi? hâla inanmayacaklar mı onlar?
    0 ...
  36. 38.


  37. insanlar maymundan geldiyse, şimdiki maymunlar neden insan olmuyor ya. * * *
    0 ...
  38. 37.
  39. habire 'göz nasıl oldu olum' düzeyinde sorularla çürütülen(!) evrimle ilgili yeni girişim. basit bir wikipedi araması sonucu ulaştığım şeyi kopyalayıp yapıştırıyorum. eğer yazılanı anlamlandırabilirse o kıt beynin, tartışmaya devam ederiz.

    peşin not: bazen yazının tamamını yapıştırmıyor. uygulama aksaklığı olabilir. eğer eksik yazı varsa, direkt googleye 'gözün evrimi' yazıp wikipediyi tıklayınız.
    "Gözün evrimi, taksonlarda geniş ölçekte rastlanan özel bir homolog organ örneği olarak anlamlı bir çalışma konusudur. Gözün görsel pigmentler gibi bazı bileşenleri ortak bir atadan geliyor gibidir. Yani bu pigmentler, hayvanlar farklı dallara ayrılmadan evvel evrimlerini tamamlamıştır. Bununla birlikte görüntü oluşturma yeteneğine sahip, karmaşık gözler, aynı proteinler ve genetik malzeme kullanılarak[1][2] birbirinden bağımsız olarak 50 ila 100 kere evrimleşmiştir.[3]

    Karmaşık gözler ilk kez birkaç milyon yıl önce Kambriyen patlaması olarak adlandırılan süratli türleşme döneminde evrilmiş görünmektedir. Kambriyen öncesinde gözlerin varlığına dair herhangi bir kanıt yoktur ancak Orta Kambriyen devrinde Burgess shale olarak bilinen fosil yatağında geniş bir çeşitlilik gözlendiği açıktır.

    Gözler, ait oldukları organizmaların ihtiyaçlarını karşılayan çok sayıda adaptasyon sergiler. Keskinlikleri, tespit edebildikleri dalgaboyu aralığı, az ışık seviyelerindeki hassasiyetleri, hareketi yakalama,nesneleri seçebilme ve renkleri ayırt etme becerileri bakımından farklılıklar gösterebilir."
    1 ...
  40. 36.
  41. evrim teorisi, artık tarihin tozlu raflarına kaldırılması gerekirken, materyalist kesimlerin kendi çıkarları ve politikaları doğrultusunda, bilimi de kendilerine paratoner olarak kullanarak ayakta durmasına çalıştırılan bir görüştür. ilk canlı hücrenin nasıl oluştuğuna dair tatmin edici bir cevabı bulunmayan , bu konudaki cevaplarını daha çok tesadüf ve zaman a dayandıran , yaratıcıyı reddeden ve fakat tesadüf ve zaman kavramlarını yaratıcı olarak gören köhnemiş bir zihniyettir.
    4 ...
  42. 35.
  43. Makro evrim kavramını eşeğin bir anda dinozora dönüşmesi gibi birşey sananların yaptığıdır. Bu kavram mikro evrimlerin yüzbinlerce yıllık sürecinin toplamıdır. Ve hiçbir evrim karşıtı da mikro evrimi inkar edememektedir. Zira mikro evrim her an her saniye göz önünde olan bir olaydır. Sayısız somut örneği mevcuttur.
    1 ...
  44. 34.
  45. ateistler bunlara asla cevap veremediler veremezler çünkü görmediği birşeyi görüp öyle inanmak isterler, halbuki allah onlar görselerde inanmazlar, üzülme ey habibim diye buyurdu.

    "sonra onu (insan) sarp ve metin bir karargâhda (rahimde) bir nutfe yaptık" (mü'minun 13).

    bilim daha yeni yeni ultrasyon cihazları doblerler ile anlamaya başladı anne karnındaki bebeği, allah 1500 yıl önce herşeyi anlattı halbuki bizlere.

    "sonra o nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik derken o kan pıhtısını bir çiğnem et yaptık, o bir çiğnem eti de kemik (ler)'e kalb ettik de o kemiklere de et giydirdik. bilahare onu başka yaratılışa inşa ettik. suret yapanların en güzeli olan allah'ın şanı ne yücedir" (mü�minun 14).

    "ki o sizi bir topraktan, sonra bir meniden sonra bir kan pıhtısından yaratıp sonra bebek olarak çıkaran sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz için, sonra da ihtiyarlar olmanız için yaratandır" (mümin 6,7).

    "ey insanlar biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, sizi birbirinizle tanışasınız diye büyük cemiyetlere ve kabilelere ayırdık" (hucurat 13)

    "hakikaten meniden (rahme) döküldüğü zaman erkek ve dişi iki çifti o yarattı"(necm 45-46)

    "döl yataklarında size nasıl dilerse öyle kılık veren odur,.." (âli imran 6)
    "insanı bir damla sudan yarattı" (nahl 4).
    "o sizi yer (yüzün) de yaratıp türetendir" (mü'minun 79)
    "and olsun sizi (evvela) yarattık sonra size suret verdik" (araf 11)
    "o sudan bir beşer yaratıp da onu soy sop yapandır" (furkan 54)
    "insan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi" (yasin 77)
    "halbuki o sizi hakikat türlü türlü tavırlar (haller) le yaratmıştır" (nuh 14)
    "biz sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?
    onu sağlam bir yerde tutup da, malûm bir vakte kadar"

    buyuruyor. iman gaybadır. zira allahu tela, "inkâr edenler görmediler mi ki göklerle yer bitişik halde iken bizim onları birbirinden ayırdığımızı, her canlı şeyi de sudan yarattığımızı o küfür (ve inkâr) edenler görmediler mi? hâla inanmayacaklar mı onlar? buyuruyor.

    ilâhi mesaj, insanın ve bütün canlıların, su ve topraktan yaratıldığını ifade ederken bakıyoruz ki, gerçekten canlıların esas maddesini teşkil eden nesneler, toprakta ve suda bulunan elementlerden ibarettir. bilhassa insan organizmasının % 30'unun organik (katı) madde, % 70'nin sudan olduğu ilmen tesbit edilmiştir.

    anne karnındaki teşekkülü, kur'an-ı kerim'in ele alışı, ilim adamlarını hayret ve hayranlığa sevk edecek derecede, bu günkü ilmî tesbitlerle aynen uyuşmaktadır. bilhassa erkeklik ve dişilik faktörünün erkek menisine (sperme) ait olduğunu ifade eden kıyâme suresinin âyetleri fevkalâde dikkat çekici bir hüviyet taşımaktadır. bu çeşit araştırmaların artması, keith moore gibi gerçek ilim adamlarına hep şunları söylettirecektir; "ayet ve hadislerin, ilmî gelişmeler konusundaki açıklamalarını bilgimin artması ile daha iyi değerlendireceğimi hissediyorum. din ile ilim arasındaki yıllar boyu bırakılan mesafenin kur'ân ve hadislerin ışığı altında kapatılacağına inanıyorum."

    şimdi kurân-ı kerim'e göre insanın yaradılışını iki bölümde inceleyebiliriz. hz. adem' jn yaratılışı. anne rahminde insan yavrusunun yaratılışı. birinciye havva annemizin, ikinciye hz. isa (a. s.)'nın yaratılışı ilave edilmelidir.

    "hani rabbin meleklere muhakkak ben yeryüzünde bir halife (bir insan, adem) yaratacağım" demişti (bakara 30).

    "and olsun biz insanı kuru bir çamurdan suretlenmîş balçıktan yarattık" (hicr 26).
    "o insanı (ademi) bardak gibi (çınlayan) kupkuru bir balçıktan yarattı (rahman 14).

    "yaratılışta kendileri mi daha kuvvetli yoksa bizim yarattıklarımız mı?hakikat bizonları cıvık bir çamurdan yarattık" (saffat 11)

    "ki o, yarattığı herşeyi güzel yapan, insanı (âdemi) yaratmaya da çamurdan başlayandır" (secde 7)

    "and olsun biz insanı (âdemi) çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yarattık" (mü'minun 12).

    "o, sîzi çamurdan yaratan sonra ölüm zamanını takdir edendir" (enam 2).
    "sizi (aslınızı) ondan (topraktan) yarattık" (taha 55)

    "sizi bir topraktan yaratmış olması o'nun ayetlerindendir. sonra siz (her tarafa yayılır) bir beşer_oldunuz" (rum 20).

    birde anne rahmindeki yaratılış vardır, şöyleki.
    1 ...
  46. 34.
  47. ara form bulamadınız ahahaha deyip bulunan ara formlar gösterildiğinde onlar sahte oyun hamurundan yaptınız zuhahaha diyen kahvehane bilimcilerinin iddiasıdır.
    3 ...
  48. 33.
  49. beni bir dindar olarak yorumlamakta enteresan oldu, bunu da sevdim yazdım bir köşeye. *
    evrimin karşılığında ''herşeyi allah yarattı'' şeklinde bir cümle kullandım mı? hayır. gerçeğin ne olduğu konusunda bir renk belli ettim mi? hayır.

    elbette ki inançlı birisiyim ama gayette laikim ve atatükçüyüm. ön yargılarınız evrimleşmiş sizin sadece, başka evrilen birşey yok.

    size bir sürü şey yazdım, hala bir proteinin evrilemeyeceğini, gözün ve kulağın kompleks organlar olduğunu söyleyemiyorsunuz.

    kulak dediğimiz organ sesi beyine iletmek için 4 farklı organın bir araya gelmesinden oluşur sevgili evrimci arkadaşlar.

    evrimcilerde farkındadır ki bu 4 farklı organ kendi başlarına evrimleşemez, seleksiyonda bulunamaz. anlamadıysanız şöyle anlatayım kısaca.

    sesi algılamamız için birbirinden farklı 4 organ kulağın içine monte edilmiş olması gerekir. her biri sırasıyla ses dalgalarını alır, birbirlerine iletir ve en son olarak sinirler aracılığıyla beyine ulaştırır.

    böylesine kompleks bir organın nasıl evrileceğini bana anlatın diyorum, yok. çünkü biliyorsunuz ki aynı anda 4 organın kulağın içinde tesadüfen evrilip günümüz kulağına dönüşmesi imkansızdır.

    göz için darwin bile ''beni teorimde soğutmuştur'' dediğini bilirsiniz. verdiğiniz tek cevap şudur, ben baştan söyliyim.

    ''ama o zamanlar teknoloji gelişmemişti, göz incelenemiyordu''

    ee şimdi teknoloji gelişti ama gözün evrimi hala açıklanamıyor??

    bende adam gibi bir cevap vereceksiniz sanmıştım he. yok sözlükte sağlam bir evrimci ki tartışalım şöyle mis gibi ehehe.

    hadi siz fosil arayın, belki bulursunuz.

    aslında bu da güzel konu he, sizi bu bile bitirir. milyonlarca katmanda trilyonlarca ara form olması gerekirken bir tane bile çıkmıyor ahahaha. swh
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük