kapak soru sormak için bence organizmayı sormak yerine ilk hücreyi sormak daha bi sansayönel yaklaşım olabilirdi.
çünkü organizmanın oluşu konsunda ibni sina dahil eski ve yeni bilim adamlarının hepsi hem fikiler.
evde bile yapabilirsiniz organizmayı.
internetten marcess kürü denilen förmülü alın. förmüle göre bir kür hazırlayın Protistler ailesinden bir aperamecium hücresini bu küre bırakın. 8 yıl kararlı bir ısı enerjisine maruz bırakın. Tavsiye edilen 18 derece.
8 yıl sonra bu aperamecium hücresinin eşeysi olarak üremeye başladığını ve kür şartlarına bağlı olarak geçiçi organlar geliştirdiğini göreceksiniz. 60 yıl sabrederseniz nur topu bir organizmanız olabilir. Şansınız varsa cinsiyet bile gelişme ihtimali var.
Ama ilk hücre?
işte bu konu biraz sert kavgların yaşandığı konu. Pek girmenizi tavsiye etmem zira sıkı bilim adamları var o işin içinde adamı haşat ederler.
darvinistler ilk hücreden daha çok, genetik sürüklenme ve genetik türevlerle ilgileniyorlar. bu soru onlara pek kapak olmaz.
bu sorunun yüzlerce fantastik, onlarca bilimsel cevabı var. Hemde, hemen hemen her çevreden.
Tek hücre meselesi için en sofistike cevap gazali de.
imamı gazali / el delal / cilt 2 / Bahis 3 / Zerreden cana, candan ruha
1000 yıl önesinin, ateistim diyorsun o zaman bana yanardağların neden bizi cezalandırdığını söyle sorusunun günümüzdeki halidir. bu soruya bu gün kü bilgilerimizle kesin bir cevap veremeyiz, tıpkı 10 bin yıl önce ateist olan birinin yanardağın neden patladığı ile ilgili bir soruya cevap veremediği gibi. ya da size şöyle diyeyim ateşi bulan ilk insanı düşünün onun gücünün tanrısal olduğuna çok inanmıştı, öyleki ateşe tapan insanlar vardı. şimdi ise o zamanların tanrısını çakmak ile cebimizde taşımaktayız. bilimin bir soruya cevap verememesi tanrının kanıtı olarak öne sürülemez çünkü bilim durağan bir şey değildir ve zamanın sonuna kadar cevaplandıracağı br çok soru , çürüteceği bir çok dogma vardır. bu gün bile din ile ilgili pek çok şey bilim sayesinde çürütülmmüştür ve çürütülmeye devam edilmektedir. üstelik deneysel kanıtlarla, yani bilimin karşısına komik bir şekilde kanıt olarak çıkarılan eski zamanlardan efsanelerle değil. bu soruyu soran insan işin kolayına kaçmaktadır, bir çok şeye gözlerini kapatmaktadır. bazı basamakları çıkmadan gökdelenin tepesine çıkmamızı beklemektedir. ha bu sorunun cevabı kesin olarak ortaya çıkabilir ya da çıkmayabilir bunu kimse bilemez. mühim olan bilimin bize sunduğu deneysel gerçeklerle , kutsal olarak kabul edilen kitapların ayrıştığı noktada bir seçim yapmaktır, insanların yaptığı seçime saygı duymaktır. kesin kanıtlarınız yok haha diye insanları göt edeyim derken bu tarz artık klasikleşmiş, saçma sorularla kendini göt etmemek gerekir.
evrim dogru degildir, anlami cikan bir sorudur. o soruya hicbir evrimci hicbir zaman kendisiyle celismeyen bir cevap veremeyecektir. cünkü o ilk organizma- diyelim ki hücre- sadece olusmakla kalmamis, bir de mükemmel bir bölünme gerceklesmistir !!! bir hücrenin bölünüp üremesi demek, kendi icerisindeki bilgiyi kopyalayip "dogru!!" olarak ayni kendisi gibi isleyen bir baska hücre üretmesi demektir. bilindigi gibi, kanser hastaligi, "hücre" nin kendisini "dogru" bir sekilde kopyalayamamasi olayindan ibarettir, ve kanserli, yani hatali hücreler colgalinca metabolizma ölmektedir.
kanser hastaligi bile evrimi cökertmektedir. cünkü bu hastalik hücrenin "dogru bir sekilde bölünememe ihtimali de oldugu" anlamina gelmektedir. demek ki, evrim´i dogru kabul etsek bile, cok büyük tesadüfler sonucu olusmus olan hücre, gene cok büyük bir tesadüf sonucu kendisini kopyalamayi basarmis, ve kanserli bir hücre üretmemistir !!! demek ki o ilk hücrenin kanserli hücre üretmedigini kabul etmek zorundayiz. yoksa bütün evrim teorisi cöker. ya da tesadüfen olusan hücrenin birden cok daha fazla oldugunu kabul etmemiz gerekir ki, bu da matematik olarak imkansiz olur.
kanserle ilgili yapilan arastirmalar "yaratilis" kodlarini iyiden iyiye aciga cikartmaya baslamis, evrimci görüs cok cetin sorunlarla karsilasmaya baslamistir. cünkü "kanserli hücre" olgusu, ilk hücreden itibaren gecerli olmalidir. ve hücrenin kendi bilgisini dogru kopyalamasinin hic de öyle "cok kolay, en dogal sey " olmadigi anlamina gelmektedir. bu da bu bölünmenin "bilincli bir islem" oldugu anlamini tasimaktadir. eger "yaratilis" i reddedeceksek, o zaman bu bahsettigimiz bilincli isin "yaradan" dan degil "hücre" den kaynaklandigini kabule mecbur oluruz. yani, bir hücrenin "bilincli bir varlik" oldugunu kabul etmemiz gerekir. sonucta evrim teorisyenleri bu bilinci aciklayamayacaklari icin, bunlarin hepsini tesadüf diyerek gecistirmeye calismislardir. dogrudur, eger bir "yaratan bilicn" yoksa, ve hücrenin bölünmesi son derece karmasik ve bilincli bir islemse, o zaman bu islem ya tesadüfen olur, ya da "hücre" bilincli bir varlik olmalidir. mantik, bunlardan baska bir yol kabul etmez.
düsününüce bu evrim teorisi icinden cikilmaz problemler tasir. meyvelerin cekirdekleri konusunu tartisiyorlar, evrimcileri terletiyorlar. bir elma, sadece meyvesinin degil, agacinin da bütün bilgisini icindeki cekirdege nasil nakledebiliyor ? yani bugünkü bilgisayar ortamindan bakarak, o bilgiyi "yüklüyor" resmen cekirdege. ve bir elmanin icinde birden fazla cekirdek oluyor. bunlarin da hepsi birden "tesadüften" ibaretmis...elmanin cekirdegi ne elmaya, ne de agacina benziyor. üstelik de cok kücük. düsünsene minnacik "incir cekirdeginin" icinde o hayvani incir agacinin bütün bilgisi var. bu yükleme bilincli bir yükleme degil mi? yani bütün meyveler cekirdeklerine bilgi yüklemeyi tesadüfen mi akil etmisler? üstelik bu bilgiyi yüklemeyi de hep basariyorlar....sonra bir elma "üremesi" gerektigini nereden biliyor da kendisini "cekirdek üretmek zorunda" hissediyor? sorular sorular....bu evrim teorisi hic de o kadar saglam birsey degil bence...