şayet gidersen sırtında karayolları yazan turuncu halı saha önlüklerinden giymiş bir işçi dayımız dubalarla ve şeritle kapatılmış bölgeyi göstererek 'yol gapalı gardaş sağdan dön' diyecek ve evrenin sonunda ne olduğunu öğrenemeden geri döneceksin.
özetle insanın başına ne gelirse ya meraktan ya yaraktan gelirmiş fazla kurcalama boşver.
kastedilen evrenin sonunun görsel anlamda nasıl bir şey olduğu ise cevabını bulmak için ardışık sayıların toplamında kullanılan gauss yöntemine benzer bir metot kullanmak gerekir. yani sayıları oturup 1'den 100'e kadar saymak yerine ufak bir formül içeren çok daha kısa bir yoldan sonuca ulaşmamız lazım. yani evrenin sonuna kadar yolculuk etmeden sonunda ne olduğunu bilebilmemiz lazım. bu kısa yol ise karadeliklerden geçiyor. karadeliklere baktığımızda aslında evrenin sonunun tıpatıp aynısını görmüş oluruz çünkü bildiğimiz uzay-zamanın sona erdiği yer başka bir deyişle karadeliğin olay ufkunun başladığı yerdir. yani evren, içerisinde oluşturduğu karadelikler ile kendi sonuna dair yakalamamızı istediği enstantaneler yaratır. evrenin sonu hayal edilmesi güç bir nokta anbean uzay-zaman dokusu ile dolmaya devam ederken bir yandan da yakınımızda bir yerlerde onun sonu ile karşılaşırız. dolayısı ile karadelikleri anlamak aynı zamanda uzay-zamanın tümünü ya da onun yokluğunu anlamanın da bir yoludur.
cevabını asla öğrenemeyeceğimiz soru. evren ışık hızında genişliyor ve biz asla bu hızı geçemeyiz. ışık hızına ulaşsak bile evren 13.7 milyar yıldır genişliyor.