yanlış bir sanıdır. hiçbir bilimsel bir altyapısı, mantıksal bir tutarlılığı, gerekçesi olmayan bir düşüncedir. düşüncenin temeli uyduruk birkaç kitaptan ibarettir.
bir yığın insan evrenin müthiş bir düzene sahip olduğunu düşünüyor. bunu düşünenleri çoğu da kendine atfedildiğini sandığı hikayelerin gerçek olduğunu sanmasıyla oluyor.
evrende ne mükemmel? fiziğin temeli olan kütle çekimi mi? hayır. kütle çekimi heryerde aynı değil. peki nedir? kütle çekimi aynı işte mübarek diyenler olacaktır. inceleyelim..
kütle çekim kanununa göre bir cisim kütlesine göre kendisini çevreleyen uzayı büker. bu bükme etraftaki cisimleri etkiler. etki büyüklüğüne göre cisimler etki aldığı cisimler etrafında döner. ( kütlesi ve etrafındaki etkileşimlere göre değişebilir. çarışıp kenetlenebilir yada dengede kalıp hepsi birbirine etki uygulayabilir)
kütle çekim kanununa göre yakın olan daha çok çekilirken uzak olan cisim daha az çekilir. buna göre yakın olan hızlı döner uzak olan yavaş döner. yani birşeyi ne kadar kuvvetli çekere yada iterseniz cisim o kadar hızlı hareket eder. (özet)
buna göre güneş sistemini gözlemlediğimizde, güneşe en yakın gezegen olan merkür en çok çekim kuvveti uygulanan dolayısıyla en çok hıza sahip olan gezegendir. (merkürün yörünge hızı: 47.87 km/s) öte yandan güneşe en uzak gezegen olan plüton (ki cüce gezegen olarak atfedilir. yetersiz, iktidarsız gezegencik) uzaklığın fazla olması nedeniyle çekim kuvveti az olacağından en az hıza sahip olmalıdır. (Plüton'un yörünge hızı 4.666 km/sn)
tamam buraya kadar herşey doğru herşey bir düzene göre mükemmel "dizayn edilmiş"
şimdi de evrendeki başka noktalara bakalım. mesela andromeda galaksisi..
güneş sistemimizde gerçekleşen kütle çekimi andromeda galaksisinde de aynı olmalıdır. (mükemmel bir ahenkte sonuçta. hepsi bir karara göre çalışmalı)
andromeda galaksisinde merkeze yakın olan yada olmayan gezegenler merkez etrafında belirli bir hızda hareket etmektedir.
kanuna göre yakın olanlar hızlı, uzak olanlar yavaş bir yörünge hızına sahip olmalıdır.
vera rubin yaptığı gözlemler ve araştırmalara göre durum böyle olmadığını gördü. dıştaki yıldızların bu kurala uymadığını keşfetti. güneş sistemindeki gibi olması beklenen (içteki gezegen dıştakine göre daha hızlı) kütle çekimi burada heryerde eşitti. en içteki yıldızla en dıştaki yıldız aynı hızda hareket ediyordu. yanılıyor yada burada özel birşey olduğu görememeyi düşündüğü için başka bir galaksiyi inceledi fakat aynı sonuca vardı. bir başkasına baktı yine aynı.. toplam 60 galaksiyi inceledi ve yine aynı sonuca vardı.
vera hanım yaptığı araştırmanın sonucuna vardı. fiziğin temel ilkesi olan kütle çekimi kanunu evrenin heryerinde işlemiyordu. ihlal ediliyordu.
bu da demek oluyor ki, evrende kusursuz işleyen mükemmel bir düzen yok..
işte o kanunun bile işlemediği yerler var demek ki o kanun yıldızlar içinde geçerli olsa insanlık için hayırlı olmayacak. şayet kur-an da böyle bir kanun yazmıyor ya da her yerde işliyor yazmıyor onun için tartışılması sikindirik olan bir konu. evet evren muhteşem bir düzen ve döngü içindedir. bunu göremeyen göz kalbi kararmış insanın gözüdür. allah ıslah etsin.
science, nature gibi bilimin kaynakları varken, bilimi sahte bilimcilerden; güvenilir olmayan 3, hatta 10.el olarak teologlardan ve din savunucularından masal öğrenen kişilerin genel zannı.
bana göre yanlış olan düşüncedir. yazıyı okumadığımı belirtmek isterim ama bu tarz konularda kuran'dan alıntı yapan veya "allah ıslah etsin" tarzı konuyla alakası olmayan şeyler söyleyen müslümanlar benim canımı sıkmaya başladı. abicim konu hakkında bir bilgin varsa yaz, yoksa sadece oku, sikinde değilse sola kay başka bir şeye tıkla ne yaparsan yap ama müslüman olmayan adama "allah ıslah etsin" diyorsun üstüne kuran alıntıları yazıyorsun ya komik duruma düşüyorsun.
varlık ve yokluk bilimin alanıdır. binlerce yıl önce çökmüş felsefe ya da 300 yıl önce çökmüş dinlerle bilime bakılamaz. bunların alanı değil bilim. çünkü bilimin bu alanların verdiği saçma cevapların yerini çoktan almış, kesin bilimsel açıklamalar var. bazıları 7.yy'da veya daha eskisinde yaşasa da biz 21.yy'da yaşıyoruz.
teoloji ve mantık iki ayrı alandır. bilim, deneyci mantıktır. bunları harman yapan din savunucularının boş iddiası. bilimi ideoloji gören cahil zihniyeti gözler önüne sermiştir. kaynakları teizmi, akıllı tasarım gibi safsataları savunanlar olsa gerek. sözlerinin bilimsel anlamda hiçbir hükmü yok.
sanıdan çok tersine bir dönülebilirliktir.
evrenin somut bir mekanikten çok soyut teoriler üzerinde durularak sonsuz diye nitelendirilmesine ilişkin bir çok tez ortaya ortaya atıldı.
mucizevi olarak bakıldığında allah'ın takdiri ve yüce bir dizaynla işlenmesi evrenin kitaplardan çok görsel teorilerle tanımlanmasına mahal vermiştir.
çoğu bilim kitabında evrenin mükemmel bir şekilde işlendiği yazar.
evrende, uzay boşluğu denilen kavramlara "zaman boşluğu" denilen terim eklendiğinde kütle çekim kanunu ile elektromanyetik alan hesaplamları da eklenince ortaya ne çıkar: "einstein'ın ikizler deneyi"
einstein'ın ikizler deneyi madde ile zaman arasındaki değişim öne çıkmıştır.
daha da öne çıkan kavram ise şudur: mutlak zaman ki bu olmayan bir şey.
zaman bir yere bağlı değildir. zaman bağımsızdır madde değişken bağımlıdır.
evren denilen kavramda bulunanlara gelirsek üç boyutlu modele, yani içinde yaşadığımız mevcut evrene. x, y ve z boyutları var. ve bir de t dediğimiz zaman boyutu var.
t dediğimiz zaman boyutu kusmuk gibi bir şey. ve biz bu boyutlara hapsedilmişizdir.
evrenin belli bir somut şekli yoktur. uyarsamalarla ve beyinsel sanılarla havaya fırlatılmış kusmuk gibi rastlantısal bir şekli var evrenin.
burada zamanda yolculuk adına yapılmış bir deneyin e=mc2 formülüyle olan ilgisi apaçıktır. john forbes nash'in geliştirdiği oyun teorisi de her ne kadar ekonomiyi teşkil etse de cooperative ve non cooperative kısımları da evren ile ilgili bilgiler içerir.
oyun teorisi her ne kadar ekonomi ile ilişkilendirilse de aslında teoriyi üç ayrı bölüme ayırmak gerekir.
varlık ve yokluk alanında tanrı iddiası bir açıklamadır. bilimse evrenin "yoktan", 0'dan; hiçbir tanrı ya da doğaüstü güce ihtiyaç olmadan, kuantum dalgalanmaları ve 0 toplam enerji ile, tamamen fizik kurallarıyla, kendiliğinden var olduğunu bilimsel delillerle dile getirir. bilimin açıklama yaptığı alanda, tanrı kavramı teolojik bir açıklamadır. bilim zaten kendi varlığı ile teolojik bu açıklamayı çürütmüştür. 3.el kaynak konumundaki cahillerin tanrı konusunda diretmesi inançsal, sağduyulu, duygusal ve sabit bir tutumdan ibarettir.
Bilmem kaç sikim milyon uzaklıktaki galaksilerde bozukluk olduğunu söylemek düzeni inkar etmek için yeterli bir sebep değildir. Bu bozukluk bizi etkilemiyorsa mükemmel bir düzen vardır işte. Düzen demek her şeyin mükemmel olması demek değildir. Bozuğun ve düzgünün muazzam bir şekilde ahenkli olması mükemmel bir düzendir.
idealist, a priori, teolojik olan; bilimsel açıdan hiçbir değeri olmayan açıklamaları kabul eden teoloji hayranlarını gözler önüne sermiştir. nature vb. bunları sallamaz bile, kendi cehaletlerinde kavrulur giderler. matematik, fizik formülleriyle, uygulamalı fizikle teolojiyi karıştıran sözde bilim savunucularını gözler önüne seren başlık. astroloji, simya vb. ne kadar açıklamaysa tanrı da o kadar... mistik ve spiritüel açıklamalarıyla bilimden bahsettiğini zannedenlerin olması acayip.
inandığın tanrı, gönderdiği kutsal kitapta durduk yere insanlara yalan söylemez. Tanrı bilimi de yaratmıştır. Tanrının söyledikleri bilim ile çelişemez. Kutsal kitapta belirtilen birçok bilimsel alandaki fikirleri, sözleri bilime ters. Kuranda dünya sabit, diğer tüm gezegenler yıldızlar dünya atmosferinde akıp giden birkaç cisim gibi gösterilmiştir.
Tanrı yı bilimsel olarak sorgulayıp bir yargıya varamazsın tarzındaki söylemler gerçekten şaşırtıcı.
Tanrı kitabında bilim hakkında bilgiler verip bunları bilimle durduk yere çeliştirmez öyle değil mi?
Bilim ile tanrı fikirleri çelişiyorsa bunlardan biri gerçek bir fiyaskodur.
bilimi bilim adamlarının ideolojisi olarak gören zırcahil dincilerin rezalet halini gösteren gerçek. thomas samuel kuhn'un bilim felsefesi ile buraya üç beş bir şeyler karalar ve bilime imanlarıyla saldırırlar. caner taslaman gibi kişilerin kaynaklarını okuyanlar bilir. tekilliğe lawrence krauss, michio kaku gibi birçok fizikçi, bilim adamı değinmiştir. ama bilimi 18.yy'dan takip edenlerin anlaması zor. bilimin tanrıyı sözde bilim gördüğünü bilmeyen arkadaşlar sinirlenmiştir. çelişki var zannediyorlar, ama inatla realiteyi reddediyorlar. fiziksel bir gerçekliktir tanrısız evren. tasarlanamaz bir evrendeyiz maalesef.
burada deizmin tanrısı üzerinden, "muhammed'in lah'ına", demir çağı edebiyatçılarına ait gözlem, yorum, bakışına dayalı teist tanrısını savunanlar kadar düşmemek gerek bilimden uzaklaşma anlamında.
Arkadaşlar kütle çekimi için birbirimizi kırmayalım bence, einsteine göre kütle çekimi yoktur. Einsteine inanlar beri gelsin ve konu kapansın.
Bilimsel gerçek dediğin zaten ortalama 2senede bir güncellenir, 15 senede bir kendini yalanlar, 100yılda ise neler olur aklın almaz, dünyayı evrenin merkezinde bildik biz, tüm gezegenler güneş de dahil çevremizde dönüyordu, gayet de kabul görmüştü, aksini söylemek için yüzyıllar geçmek zorundaydı,
düZensiz dedin de sanki gittin hepsini ölçtün baktın, belki bir nakış gibi düzensiz en az iki tane sistem yanyanadır ve de bir tekerrür ile bir anda düzene girmiş. Milyon tane eksik veri içinde iki veri ile çıkmış sen kime neyi anlatıyorsun. O yapbozun gerisi nerede...
Şu koca kainata kusur olarak bilim ile tevhidi ayırmaya, karşı karşıya getirmeye, birbirinin aksi gibi görmeye çalışanlar fazla fazla yeter.
bilimden uzak ortadoğu ülkesinde hala bilimi bilim adamlarının paradigmaları diye gören zırcahillerin cahilliklerini savunduğu başlık. einstein, kopernik vb. birçok bilim adamı yanılabilir. daha bunu kabul etmeden, bilimi "inanç" gören teist zihniyeti gözler önüne seren zan. bilimi genç dergisi, sızıntı, sözler köşkü gibi sahte bilim kaynaklarından öğrendikleri kesin.
"bilim neden buradayız, evrenin var olmasının amacı nedir, neden fizik yasaları vardır, neden bir şey yok olmak yerine vardır, evrim neden vardır gibi sorulara cevap vermiyor ortada var olan gerçeklere ilişkin "nasıl" sorusuna cevap veriyor bu sebeple yaratıcı kavramını bilimsel yöntem ile çürütemeyiz" diyenlere dediklerime extra olarak şunları demek isterim: "nasıl bir din dışı tanrı ya da yaratıcı ile muhatap olduğunu bilmeden bunu nasıl iddia edip ön kabullere varıyorsun. Açıklama istiyorum. Hem tanrı hayal ürünü açıklamalar, varlıklar sınıfında. Hakkında bir şey bilmediğin bi' şey hakkında nasıl bir bilgin olabilir? Onun bir şey olduğunu ya da hayalinde, zihnindeki bilgilerdeki tanımlı haliyle olduğunu nasıl bilebilirsin? Eğer "yaratıcı" ispatlanamaz dersen ispatlanamayacağını düşündüğün bir tanrı tanımına inanıyorsun demektir. Peki buna nasıl ulaştın? Bu tanrı tanımı eline nereden geçti? Sonsuz tanrı tanımı varken doğru tanrı tanımına nasıl ulaştın? Doğru tanrı tanımı olduğunu nereden biliyorsun? Bu irrasyonel bir bilgi. Bizim için 33 milyondan fazla tanrı, 10 binden fazla din var. Bunların hepsine inanıyoruz. Hepsinin de mantık dışı, irrasyonel, deneysel açıklamalarla çeliştiğini biliyoruz çünkü. Eğer sen hayal ürünü şeyler listenden kendi aklında "bilim tarafından ispatlanamaz" diye tanımladığın tanrı tanımı dışındaki tanrı tanımlarını mantıksız sınıfına atıp ve diğer hayal ürünü şeyleri de direkt çıkartıyorsan bu diyorum ki senin mantığa olan kasıtlı, irrasyonel müdahilliğin değil mi? Evet. Elinde tanrı diye bir şey yok dostum. Elinde asla bilinemeyeceğini iddia edip "bilim tarafından ispatlanamaz" diye yarattığın bir tanrı tanımı var ki mantıkla sandığından çok daha çelişik bir durumdur. Dışarıdan bir müdahale çünkü mantığa. Elinde sadece kendi zihninde tasarladığın bir tanrı tanımı var. Tanrının neden yaratıcı olmak zorunda olduğunu bilmeden nasıl yaratıcı olduğu bilgisine ulaştın ayrı bir muamma. Hani mantık bilmesem, hadi oradan buradan copy/paste ile geçinen biri olsam kabul ederdim dediğini muhtemelen. * Ama elinde sadece sonsuz hayal ürünü varlık arasından varlık hakkında açıklama veren bir hayal ürünü sınıf var. Buradan da diğer tanımları eleyip, kendi tanrı tanımına ulaşıyorsun. Ama elindeki de hayali bir tanım diyorum. Hiçbir kesinliği yok. Bunları elerken hangi bilgiden faydalandın? Bu vahiy almaktan farksız bir bilgi türü çünkü. Hani non teist olsa da. Ben olaya duygusal bakmıyorum ki dostum. Elindeki tanımdaki gibi "bilimce ispatlanamaz diğer hayal ürünü şeylerden ayrı" olan tanrı tanımı sadece kelimelerden ibaret. Ve ön kabul. Ha, biri gelir der ki: "abi vallaha anladık ama bu bilgiye vahiy olmadan nasıl ulaştın? hani bilinemezdi tanrı ama elinde onun varlığı hakkında bir tanım var. ne bu? bilimce ispatlanamaz ve bilinemez bir tanrı ki bunun var olup olmadığını bilemeyeceğimizi iddia ediyorsun", yani ben değil; en cahil adam bile zeka denen fevkalade şeyden nasibini aldıysa, mantık biliminden bir şekilde haberdarsa zekilik vardır ve mantık yürütebilir. :D Dostum şimdi sen benim dediklerimi sorgulaya sorgulaya, akıl yürüte yürüte kavra. Sonra gel bana bir şeyler de. Ezbere gelirsen akıl yürüttüğüm konuyu anlamadığını, ezbere hareket ettiğini çabucak anlarım. Bilimin bizatihi kendi varlığının mevcut olarak çürüttüğü tanrı tanımlarının hayal ürünü olduğunu kabulleniyor veya "Bilimin varlığını ya da yokluğunu ispatlayamayacağı bir tanrının var olma ihtimali olduğu, bunun bilinemeyeceği" ni iddia ediyorsan hakkında bilgiye ulaştığın bu tanrı hakkında nasıl bilgi edindin? Hem de bilime ihtiyaç duymadan. Ben diyorum ki mesele "neden" sorusu değil, var oluş hakkındaki bilimsel açıklamaları reddeden "tanrı tanımları" ve bunların kendisi birer açıklama var oluş, varlık, yokluk alanında. Ama bunlar 2 bin yıl önceki tanımlarla felsefe ya da dinlerin alanı değil. Artık elimizde deneylere dayanan cevaplar var. Ve varlık-yokluk, var oluş, insanlığın var oluşu bilimin alanıdır. Eskisi gibi değildir. Sen bana söyle, bu tanrı tanımlarından herhangi birinin doğru olma ihtimali olduğu bilgisine nasıl ulaştın?"
gereksiz yere tartışma yaratacak,insanların sinirlerinin hoplatacak, belki de mahalleden adam toplayıp kavga edilecek olayları doğuracak olan argümandır. durduk yerde milletin saatlerini çürütüp birbirlerine laf yetiştirecekleri bi başlık olacak, bi süre sonra unutulacaktır.
bir sanrının yan etkisidir. sıradaki şarkı spinoza'dan geliyor.
tanrı ile aynı şey olan doğa, kendi kendisinin ve her şeyin nedenidir spinoza'ya göre. tanrı mutlak olarak sonsuz bir varlıktır, ancak bu sonsuzluk durgun bir yücelik değildir. tanrı, kendi kendisinin nedeni olarak, kendi öz-üretimindeki deviniminde ta kendisidir. başka bir deyişle, tanrı, kendinde olan tüm şeylerin üretici dinamiğidir. hem üretilen hem de üretendir. ya da, spinoza'nın ünlü ikilisi ile söyleyecek olursak, tanrı natura naturans ve natura naturatadır, yani doğalayan doğa ve doğalanan doğadır.
hülasa, fiziksel evrenin mükemmel bir şekilde işlemediğini iddia etmek için tanrı olmak gerekir. mükemmel olduğunu iddia etmek içinse gözleri açıp, kulakları kapatmamak yeterlidir.
düzenin mükemmel olduğunu, mükemmel düzenin ustası(insanın niteliğine özgü bir kavram) olduğunu iddia edip evrenle bunun arasında analoji kuran vb. birçok mantık hatasına düşen avnileri gösteren cahil zannı.