geçen bir arkadaş aklı sıra bilimsel verilere dayandırıp ateizmi çürütmek ve akıllı tasarımı kanıtlamak için enerjinin korunumu kanununu sav olarak göstermiş ve enerji yokluktan oluşmaz yahut yok edilemez demiş.
adı üstünde "enerjinin korunumu" olan bu kanun "yokluktan enerji üretilemez"i değil de toplam enerjinin değişemez olduğunu anlatır.
zaten evrenin toplam enerjisi, bilimsel verilere bakarsanız "0" dır. evet koca bir "0".
her enerji oluştuğunda kendi negatifini, her madde oluştuğunda da kendi anti maddesini oluşturur demek oluyor bu.
şimdi akıllarda bir soru işareti daha oluştu elbette; enerji maddeyi nasıl oluşturdu?
bu da e=m.c^2 formülünden gelmekte ve enerjinin maddeselliği yahut maddeye dönüşebilirliğini ifade etmektedir.
0= (-1) + (+1)
bilim diyor ben değil.
edit: herkes olan aklı ile olduğu kadar yazıyor işte, benimkinden yarım sayfa seninkinden 1 satır çıktı.
olabilecek durum. şöyle bir şey var: evren tesadüfi bir kuantum dalgalanmasından oluşmuş olabilir. özellikle kuantum dalgalanmaları ve belirsizlik konusu burada üzerine düşülmesi gereken bir konu oluyor. bu görüşün ileri sürdüğü en önemli şey ise evrenin çok ama çok küçük bir enerji ile yaratılabileceği gerçeği. daha teknik konuşmak gerekirse kütleçekim alanının negatif enerjisiyle böyle bir evren yaratmak mümkün. üstelik bu durum termodinamiğin 1. kanunu da çiğnemez. yani bir kütleçekim alanının kütleçekimsel potansiyel enerjisi, az önce de bahsettiğim gibi negatif bir enerjidir. Bütün kütleçekimsel potansiyel enerji, evrendeki bütün diğer enerjilere eklendiği zaman sonuç sıfır olabilir.
ayrıca bahsi geçen "hiçlik" kavramı bildiğimiz hiçlik kavramınadan öte bu görüşte madde-anti madde eşitliğine tekabül eder ve bu eşitlik bozulup simetri kırıldığı için şu an her şey vardır. dolayısıyla da big bang teorisi özünde çökmüş olur ve evren sıfır noktasından değil de planck zamanı diye tabir ettiğimiz 10 üzeri eksi 43 saniye itibari ile başlar. bu zaman birimi kuantum mekaniğinde birim zamana tekabül eder ve kuantum fiziği zamanı ve diğer herşeyi kuantize bir şekilde, yani parça parça olarak ifade eder. kuantum mekaniği ise henüz tamamen anlayamadığımız bir konu olduğundan mütevellit şu an bu konuda tıkanmalar yaşanması çok doğal. öyle ki kuantum mekaniği bize cep telefonlarını ve bilgisayarları hediye ederken kendisinin nasıl böyle olduğuna ve nasıl işlediğine bir cevap vermez. yani kuantum da neden sorusunu sormak yasak gibi bir şeydir çünkü sorduğumuzda ortaya anlam veremediğimiz bir çok şey çıkıyor. şu an odanda aniden bir dinazorun oluşmasına benzer ilginç şeyler dönüyor bu dünyada yani.
bu sadece bir takım fikirlerden yalnızca biri tabii ki. bunun dışında daha bir çok ileri sürülen ve belki de sürülebilecek fikirler var ve olabilir. bu konuda meraklısına john gribbin'in çoklu evrenler isimli kitabını okumasını tavsiye ederim.
o evreni yoktan var edendir (en'am-101) big bang teorisi 1400 yıl öncesinden kuranda geçiyordu o zaman hiç kimse böyle birşey olduğunu bilmiyordu ee ne olsada allah yarattı bu evreni hepimizden daha iyi biliyor vesselam.
var olması mümkün değilmiş gibi görünen bir durum. tekililik denen kavrama bakınca evrenin bir noktadan sonra artık fiziksel yasalarla açıklanamadığını görürüz. buna göre; o zamanda artık her şey duruyor, zaman kayboluyor, hacim kayboluyor, kütle kayboluyor. her şey kayboluyor. hiçliğe dönüyor da denebilir.
peki böyle bir durumda nasıl hiçlikten bir evren var oldu deriz?
öncelikle hiçlik bizim algılayabileceğimiz ve tezatını oluşturup açıklayabileceğimiz bir kavram değildir, bunu bir anlamak lazım. hiçlik içinde hiçbir potansiyel olmayandır. böylece budan çıkan sonuç bir tanrıya çıkıyor gibi.
hiçlik içinde bir güç barındırmazsa bir eylem gerçekleştirmez ve böylece dünyayı bir eylem gerçekleştirebilecek( yani bir güç ortaya çıkaracak bir potansiyeli olan varlık olması gerekir ki bu da tanrıdır) varlık gerekir.
ancak durum böyle değildir. bir kere burada olan fiziksel yasaların dışında olan bir alan için buranın fiziksel yasaları ve mantık yürütme şekli uygulanamaz. o artık buraya ait, buranın yasalarıyla şekillenmiş bir şey değildir. o yüzden bildiğimiz her şeyi unutup, bu hiçlik kavramına öyle yaklaşmak lazım.
mesela bu evrenin yasaları ve mantığı içinde bir şey yapalım. ne olsun?
masa.
bizim bir masayı yapabilmemiz için öncelikle bir materyal lazım( yoktan var edemeyiz çünkü) sonrasında onu bir araya getirecek ara parçalar falan filan. bunu da yapabilmek için bir varlık lazım.( biz) yapabilecek bir akıl da lazım. ( yani bizim aklımız)
işte tüm bunlardan yola çıkarak biz evrenin yasaları içinde bir masa varsa bunu yapan birinin var olduğu sonucunu çıkarırız çünkü bir masa kendi kendine bu evren yasaları içinde oluşmaz.
haa evrimcilerin tesadüf mantığı çok ayrı konudur, onların dedikleri de zaten yoktan var oluş falan değil.
şimdi, bu mantığı kırdığımıza göre bir daha soralım, hiçlikten bir varlığın meydana gelmesi için onu var eden bir gücün olması veya aklın olması veya materyalin olması gerekir mi?
bence gerekmez, bu yüzden hiçlik çok önemli ve öyle yabana atılacak kavram değildir.
mesela bir örnek verelim bunla ilgili, big bancılar evrenin dışında hiçlik olduğunu söyler ve evrenin genişlediğini de söyler.
peki mantıken bakarsak, bir genişleme olması için dar bir alanın diğer geniş bir alana doğru açılması gerekmez mi? oysa evrenin dışında boşluk falan yoktur, hiçlik vardır. ( yani hiçbir şey yoktur)
işte bizim mantığımıza veya kendi dünyevi algımıza göre bu, bu evrenin fiziksel yasalarıyla mümkün değil. ancak atlanılan nokta evrenin dışı dediğimiz kısımdan sonrası bir fiziksellik, mantık barındırmaz.
hiçlikte bir madde genişleyebildiği gibi, bir evren de çıkabilir. bunda mantıksız gelen hiçbir yan yoktur.