EVREN 12 milyar yıl önce big bang olayıyla tarihlenir ve oluşum aşamasında nükleer bir reaktöre benzetilir. evreni oluşturan maddenin big bangle tespit edildiği ve dünyada mevcut madde açılımının tüm evren için geçerli olduğu düşünülürdü. atom altı parçacıklar evreni. nötron ve protonların evreni. bu evrenle ilgili bilinen bir gerçekte ifade edilemeyen büyüklüğü idi. habel teleskobu ile çekilen tek kare resimde on binlerce galaksi yer alıyordu. samanyolu galaksisini ışığın aşması binlerce ışık yılı sürüyordu. bilinen ve ışığı ile tespit edilen maddenin içinde ve hemen yanı başında, habel teleskopu sayesinde ikinci ve tanımlanamayan bir madde daha tespit edildi. tespitinin tek delili ışık kırılmalarıdır. evrende ışık kırılarak yol alabilir. galaksilerin, gezegenlerin ve yıldızların etrafından dolaşır. aynı şekilde bilinen bir maddesel hacim olmayan boş adledilen evren içinde de ışığın kırıldığı tespit edildi. ışığı kıran aydınlık ve bilinen maddenin yanıbaşında ona iskelet görevi üstlenmiş bir madde olduğu tespit edildi. adına kara madde denildi. ışık etrafından dolanıp geliyordu ama kara madde hem maddeyi çevreliyor hem de onun içinden geçiyordu. üstelik bunu yaparken kütlesinin uyguladığı çekimle evreni bir arada tutuyordu. kara madde yıllarca yapılan araştırmalara rağmen ne elde edilebildi ne de yapısı açığa çıkarılabildi tam bir sır ve bu sır evrenin yüzde 23 ünü kaplıyor. maddesel evren ise evrenin sadece yüzde 4 ü, milyarlarca ışık yılı büyüklüğünde bir alanda insan aklına ve dünya maddesel gerçekliğine paralel seyreden yüzde dört geri kalan bilinmezlik. işte burda yeni bir keşif ve yeni bir şok bekliyordu bilim adamlarını. ainstein ın izafiyet teorisini doğrulamak için geliştirdiği teorilerini evrene tatbik ettiği zaman keşfettiği ve tam bir saçmalık olarak keşfinin boyutlarını kavrayamadığı yeni bir bilinmezin insanoğluna göz kırpışı. yanılmıyorsam 2002 yılında nasa ve çok geniş bir bilim adamı topluluğu, evrenin büzüşme yani daralma tezlerini kanıtlamak amacıyla büyük bir hesaplamanın startını verdiler. sona erdiğinde tam bir şok yaşadılar. çünkü tüm veriler evrenin genişlediğini gösteriyordu hem de çok hızlı bir şekilde. hata yaptıklarını düşünerek tekrar tekrar hesapladılar ve sonuç yine aynı idi. evren düşünülenin aksine genişlemekte ve tüm bilinen maddesel evren hızla birbirinden uzaklaşmaktaydı. maddelerde büyüme söz konusu değildi. galaksiler, gezegenler, yıldızlar kütlelerinde hiçbir değişiklik olmadan birbirinden uzaklaşıyordu. kara madde, maddeyi bir arada tutucu bir güce sahipti. tıpkı bir topu çeviren insan gibi, evrendeki her şeyi yörüngesinde tutuyordu. ama bu kara madde çekimini devre dışı bırakan ve üst güç haline gelen bir bilinmez daha olmalıydı. işte kara maddeyi alt eden ve tüm maddeleri ivme kazandırarak ileri doğru fırlatan bu güce kara enerji denildi. bu enerjinin varlık kanıtıda kızıla dönme teoremi ile açıklandı. ortaya çıkışı, hiçbir şekilde maddesel orijini bilinmesede bing bang sürecinde ortaya çıktığı ve bing bangin baş aktörü olduğu belirtilerek geçiştirildi. evrenin genel yapısı ele alındığında bu kara enerji tüm evrenin yüzde 73 ünü kapsamaktadır. elimizdeki verilere dayanarak söyleyebileceğimiz tek gerçek, evrenin sadece yüzde dördünü maddesel kanıtları ile çözebildiğimizdir. geriye kalan yüzde 96 tam bir muammadır. buna rağmen 5 duyu bilimin esası olarak alınmakta ve 5 duyu ile algılanamayan herşey reddedilmektedir. evrenin yüzde 96 sı yukarıda da ortaya koyulduğu üzre 5 duyu ile algılanamaz. kara madde, maddelerin içinden geçerken;dünyayı tam manası ile milyarlarca kara madde delip geçmektedir. nereye gizlenirseniz gizlenin tam bir kara madde yağmuru altındasınız ve bedeninizin içinden her saniye milyarlaca kara madde parçacığı geçiyor ve bunu maddenin yapı taşlarına sahip olmayan gizemli bir madde yapıyor; madde de aynı dinamiklerle kara enerjinin içinden akıp gidiyor. yani kara enerjinin, kara maddesi de maddenin ta kendisi. ancak kara enerji, maddeye hükmeden asıl güç. aklınızın alamıyacağı büyüklükte galaksileri evrenin sınırsız büyüklüğü içinde akıllara zarar bir hızla savurabiliyor ki, maddelerin kendi arasındaki çekim gücü ve kara maddenin maddeye 6 katı bir kütleyle uyguladığı çekim gücüne rağmen bunu yapabiliyor. duyum ve algı eşiğinde mutlakı ve evreni sorgulayan insanın ne büyük bir gaflet içinde olduğunu izah etmek için, bugüne kadar aklın zirvesine çıkmış insanların yaşadığı şoklar yeterli olmalıdır. işin ilginç bir boyutuda evrenin paralel bir yapısına sahip olan insanında, beyninin sadece yüzde 3 ünü;o da maksimum; kullanabilmesi ve tıpkı kara madde gibi, açıklanamaz bir madde ötesi şuurla kuşatılmış olmamız ve bunun yanında maddeye ve bilinmeyen şuura rağmen, ölümle açıklamaya çalıştığımız yaşam sürecini tıpkı kara enerji gibi savuran bir başka enerjinin varlığı, yani insan kendi bilinmezlerine tıpkı evrenin bilinmezlerine vakıf olamadığı gibi vakıf değil. evrende hem yaşamsal dinamiklerde hem de maddesel boyutta o kadar çok bilinmez var ki, insanı daha ne gibi süprizlerin beklediğini asla bilemeyiz. evrendeki madde ötesi boyutları bilimle açıklayamasa da kabul eden bilim otoritelerinin kendi bilinmezlerine gözlerini ve şuurlarını kapaması ise ayrı bir gizem. neden madde boyutunda atomlarla ve atom altı parçacıklarla izah ettikleri varoluşun yanlışlığını kabul ederken, insanın maddesel izahını da aynı şekilde çürüten açıklanamazlarına rağmen, insanın metafizik boyutunu kabul etmiyorlar. ya da tam tersi kabul ediliyorda, sıradan insana maddesel temeli yıkmamak adına bunlar açıklanmıyor mu?