Günden kasıt dünya günü olarak mı yoksa farklı bir gün çeşidi mi ? Veya gün olarak geçen kelime aynı zamanda dönem/çağ gibi anlama da gelmekte. Gün olarak çevirmeyen mealciler de mevcut. Bu işin tefsiri de var.
Kuranda böyle geçmiyor güzel kardeşim. Gözünüzle okursanız bunu anlayabilmek kolay aslında. incilde 6 gün olarak geçer ve kaçıncı günde neyin yaratıldığı yazar fakat incili okursanız saçmalıklar vardır örneğin ışığın ışığın kaynağından önce yaratılması gibi. Bilimlede çelişir bu durum 6 günde yaratılamayacağı. Kuranda ise güzel kardeşim 6 gün diye geçer fakat yevm kelimesi köküne inersen 6 uzun gün yani 6 dönemde yaratıldığı anlaşılır. Kuranı Kerim kolay kitaptır, anlaşılır ve çok şey öğretir fakat siz Müslümanım diye ortalıkta gezenler nerenizle okuyorsunuz cidden bilmiyorum. Araştırın lan biraz Allah beyin vermiş.
Ne bileyim ya 6 günde yaratılmış falan ama sen tek nefeste tüm evreni yok edebilirsin. Tek nefeslik evrenin kaç günde yaratıldığı pek de mühim değil galiba, sanırsam, herhalde.
Allah'ın katında zaman kavramı dünyevi kavramın dışındadır. Biz dağları yeryüzüne direkler olsun diye diktik ayetinde de dağ ve direk benzetmesini tartışabilirsiniz mesela.
gerizekalı mısınız kardeşim o dünyanın ikisi dördün içinde zaten 8 ediyor demiş bir de. ha bir de ufak bir sorun var sana kuran diye incil kakalamışlar haberin olsun.
Mahiyetini Allah'ın bildiği günlerdir. Gün kavramı kur'an'da izafi farklı kullanımlara da konu olabilmektedir, örneğin mearic suresi'nin 4. ayeti incelenebilir.
yaratılış 6 değil 7 gündür.
7. günü kutsar, insan ile kendi arasında özel bir gün olarak belirler. bir taraftan da deyim yerindeyse "şöyle bir bakar tadını çıkarır... dinlenir!"
aynı yanlış tuhaf için geçerli. herkes 40 gün diye bilir. yağan yağmur 40 gün kadardır ama tuhaf 1 yıl 3 hafta falan süren bir olaydır.
Allah’ın Katında Bir Gün Dünyadaki Kaç Güne Eşittir?
Bu iddiada Kuran’daki iki ayette geçen zamana dikkat çekilmiştir.Ayette geçen süreler farklı olduğu için çelişki olduğu iddia edilmeye çalışılmıştır. Ayetler şu şekildedir:
”Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”
(Hac Suresi, 47)
Burada Allah katında bir günün insanların saymakta olduğu bin yıl gibi olduğu bildiriliyor. ikinci ayet şöyle:
”Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler, ) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.”
(Secde Suresi, 5)
Burada bildirilen ise işlerin bizim saymakta olduğumuz bin yıl süreli bir günde Allah’a yükseleceğidir. Burada dikkat edilecek nokta olaya konu olan şeyin “iş”ler olduğudur. Yani yükseldiği söylenen “iş”lerdir. Üçüncü ayet ise şöyle:
”Melekler ve Ruh (Cebrail), O’na, süresi elli bin yıl olan bir günde
çıkabilmektedir.”
(Mearic Suresi, 4)
Burada ise “meleklerin ve ruhun” ona elli bin yıl süreli bir günde çıkabildiği bildirilmektedir. Şimdi
önceki ayette dikkat ederseniz yükselen “iş”lerdir. Bunlar bin yıl olan bir günde çıkarlar. Son ayette bahse konu olan ise yükselme işini yapanlar ise “melekler ve ruhtur”. Yani iki farklı sürenin söz konusu olması iki farklı nesneden kaynaklanır. Birincisinde yükselen “iş”lerdir. ikincisinde ise “melekler” ve “ruh”tur. Burada şunu sorabilirsiniz, bizim için bir gün nasıl “işler” için bin yıl ve “melekler” için 50 bin yıl sürer? Burada da zamanın izafi olmasıyla ilgili bir gerçek saklıdır. izafiyet teorisi bize zamanın da izafi olduğunu söyler. Bir cismin hızı arttıkça onun için zaman yavaşlar. Bu teorik ve deneysel olarak da ispatlanmış bir gerçektir. Buradaki ayetlerde:
“sizin için 50 bin yıl olan bir günde çıkar” ifadesi ile zamanın izafiliği anlatılmaktadır. insanlar için geçen süre 50 bin yıl iken, farklı durumda, örneğin son derece yüksek hızda hareket eden birisi için bu sadece bir gün olacaktır. Melekler 50 bin yıl olan bir günde çıkarlarken, işlerin ise bin yıl süreli bir günde çıktığı ayetlerde bildirilmektedir. Allah katında bir gün bizim saydığımız bin yıl gibidir. Fakat meleklerle ilgili ayette ise farklı bir şey anlatılıyor. Yüksek hızla hareket edildiği düşünülürse zamanın dünyaya göre daha hızlanacağı açıktır. Yani iki ayette farklı şeyler anlatılmaktadır. Burada vurgulamak istediğimiz nokta zamanın izafi olduğunu göstermek ve hareket edene göre zamanın yeryüzündeki zamana göre farklı işleyeceğidir. Yoksa meleklerin belli bir yönde ve 3 boyutlu Evren’de hareket etmesi gibi bir iddia yoktur. Farklı bir boyutta
ve yönde de hareket ediyor olabilirler. Bir de burada meleklerin sürekli Allah katına çıkıp çıkmadıkları sorulabilir. Buna da Kadir suresi’ndeki ayetler cevap vermektedir.
”Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler.”
1. Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günlerden bir gün bin sene gibidir (Mücahid).
2. Kıyamet günlerinden bir günün uzunluğu, dünya günlerinden bin sene gibidir. Bu âyet hakkında şöyle bir yorumun da uygun olacağı kanaatindeyiz: Bu âyette Yüce Allah, müşriklerin aceleciliklerine karşılık, kendisinin Sabûr ve Halîm olduğunu bildiren böyle bir ifade zikretmiştir. Yani buradaki bin yıl ifadesi Allah’ın sabrından ve hilminden kinaye olup acele etmediğini, onları hemen cezalandırmadığını ifade etmektedir…
Gerçekte Allah için zaman söz konusu değildir. O, zamandan münezzehtir. Geçmiş, gelecek O’nun için şimdiki zaman sayıldığı gibi, bütün zamanlar da O’nun için bir ân gibidir.
Meâric suresindeki âyet ise, kâinatta bir günü elli bin gün olan uzay ve zaman boyutlarının varlığına işâret edildiği gibi, âyet meleklerin göklerde katettikleri mesafelerle de ilgili olup, elli bin yıllık uzun mesafeyi bir günde katettiklerini bildirmekte, meleklerin süratine ve Allah’ın mülkünün genişliğine işaret etmektedir.
1-8 milyon yıl süren gezegen oluşumları, hala evren hakkında bilmediklerimizin olması, milyonlarca süren yıl evrim varken kimse masalları sallamaz. 6 günde yaratmışmış. keşke her şey o kadar olsa. fizik, kimya bilmesem bile inanmazdım. bu kadar kolay olamayacağını düşünürdüm. bilimin her keşfi zaten dini çürüttükçe çürütüyor. birkaç yüzyıl sonra din gibi mutsuzluk ve cehalet kaynağı şey ortada kalmayacak ve çok da güzel olacak.
daltaban bir vahşi güneşin doğup battığının geçtiği zamanı sayabildiği için tüm evren için bunu geçerli bir ölçü sayar bu geri ilkellikle her şey hakkında atıp tutar. biri sürü cahil sürü de birilerinin böyle ben peygamberim bana vahiy geldi saçmalıklarına kolayca inanacağı ölçeceği düşüneceği karşılaştıracağı sorgulayacağı bilgi olmadığı için en zeki üç kağıtçı karizmatik kimse o bunlardan faydalanıp kitleleri sömürmeye başlar. bu bir zaman sonra kültür olur bu ben tanrıdan el aldım bana şunu dedi bunu dedi diyen palavracılar en sonunda ölüp gittiği için sonradan gelenler birileri tarafından kitlelerin kandırılabildiğini görüp bunun daha şeytanca daha da ileri seviyede sömürmek için o hataları da rötüşlayıp düzeltip ama o kitleleri de ürkütmeden çok aykırı şeyler de söylemeden o kitleleri tekrar eline alır. bu dar coğrafyalarda hep aynı yere din geldi iddialarının bütün hikayesi budur.
müslüman olan zaten inanıyor buna ve inanmak zorunda.
dinsiz veya kafir birinin kafa yorması yahut sikindirik varsayımlar üzerinden fikir yürütmesinin hiç bir anlamı yoktur, kaşarlıktan başka.
Aslında konu inanç olunca kesin bir şey söylemek imkansız çünkü inanç çok esnek bir şekilde yorumlanabilen bir kavram. Herkesin yorumu farklı olabiliyor. Eğer ki direkt normal anlamı ile alınırsa evet çelişir. Yorumlamak kişiye kalmıştır. "Tanrı'nın zaman dilimine göre 6 günden bahsediyor." deyip dünyanın oluşumundaki ve dünyadaki milyarlarca yıllık sürece uyumlu olarak da yorumlanabilir, bu cümlenin normal anlamına göre anlaşılması gerektiği dolayısı ile çeliştiği yorumu da yapılabilir. Kimisi bilime uyumlu olan yorumu "Tanrı'nın ne söylediğini anlamak" olarak görür, kimisi ise çelişmesin diye "kıvırmak" olarak görür. Sadece bu konuda değil, din-bilim arasındaki her konu için geçerli tabii ki. Bilimsel değil tamamen öznel bir konu olduğu için kişiye kalmıştır ama "Bu yoruma göre çelişir, şu yoruma göre çelişmez." denilebilir nesnel olunacaksa.
kaynak: evrim ağacı
