Zaten puding gibi statik bir şeyle evrenin genişlemesini örneklendirmen olayı özetliyor. Puding örneğini bir yerlerden aparlamış olduğun o kadar bariz belli ki puding örneğini evrende yer kaplayan cisimlerin karanlık madde üzerinde birbirlerine etkileri için kullansaydın bu anlaşılabilirdi. Fakat sen kalktın evrenin genişlemesi için kullandın.
Durağan birşey genişleyen birşey için nasıl örnek olarak verilebilir bre ampul.
sanırım ama emin değilim. cosmos ya da kosmos ile evren farklı şeyler. evren, cisimlerin olduğu ve sınırları cisimlerin bitişiyle biten bir hacim.
kosmos ise var olduğunu düşündüğün her şey. şimdilik boşluk değimiz kısımda dahil.
bu tanımlar doğru ise evren, kosmos un içinde genişliyor.
şimdi baktımda tanımlara kosmos ile evren aynı şey gibi duruyor.
öyleyse o sonsuz boşluğa yeni isim bulunmalı. e bu benim aklıma geldiğine göre isim babası ben olayım hatta ismi hemen koyayım. pilotmont.
kimene lan. benim aklıma geldi istediğim ismi veririm. bundan sonra pilotmont diyeceksiniz oraya.
bak hem mantıklı da mont nedir böyle kapsayan bişey di mi. e tamam işte her şeyi kapsıyor.
pilot kısmı da yönlendiriciliği temsil ediyor. her şeyi orası yönlendirmiyor mu?
hadi şimdi ağzımız alışsın hep bir ağızdan, pilotmont.
hadi bi daha, pilotmont. *
muhtemelen evren, diğer trilyonlarca evrenle birlikte büyük bir uzay havuzunda oradan oraya yüzüyor. bizler de burada " aslında uzayın dışı böyle, yok amuha goyum aslında böyle" diyerek kavga ediyoruz :D
edit : teorik fizikçi leonard susskind bir belgeselde ; fizikçiler olarak doğa yasalarını matematiksel temelde anlıyoruz. fakat bunları günlük dilde ifade ederken zorlanıyoruz demişti. fizikçiler ; evrenin dışı yok, bir şeyin içinde de değil dediklerinde " nasıl bir şeyin içinde genişlemiyor ?" diye soruyoruz.susskind in dil ile ifade etmekte zorlanıyoruz dediği şey tam olarak bu bence. bunun matematiksel yolla izahı, en net izah olacaktır.ne kadar üzümlü kek örneği verilse de pek uymuyor diye düşünüyorum. sonuçta üzümlü kek de mekan içerisinde. genişleyen uzay ile genişleyen kek hamuru arasında analoji kurulmak isteniyor olsa da uzayın benzersiz olması bu analojiyi pek sağlıklı kılmıyor.
Bir balon düşünün. Üfledikçe genişleyen. Büyükçene bir balon olsun bu. Kabaca böyle tabir edelim. Hah işte o balonun içinde genişliyor. Bir zemini var. Müsade edildiği yer ve zamana kadar da genişleyecek bu balon. Taa ki bir iğne gelipte bu balona batıncaya kadar. Battığında iğne, boooooooommmm. Kıyamet kopacak. Yıldızlar dürülecek. ışıklar sönecek. Herşey dümdüz olacak. Akla şu gelebilir hemen; bu nasıl olacak? Böyle devasa bir âlem nasıl olurda bir anda yıkılır da yokolur? Bu sorunun cevabı bu âlemin nasıl yaratıldığında gizli. Hatırlayın kûn (ol) emriyle bir anda (big bang) oluvermişti herşey. Yine biranda yokolacak. Başladığı gibi. Alemde Herşey aslına rücû eder. Edecek.
Edendim bu konuyu bundan tam iki bin küsür sene önce yaşamış romalı şair ve filozof lucretiusda düşünmüş ve şu fikri ortaya atmıştır.
iki ihtimal var; evrenin sonu yok ve evrenin sonu var. ikinci ihtimal ele alalım: evrenin sınırındaki duvara bir ok atarız. ok duvara saplanırsa evrenin gerçekten bir sonu var demektir. ama bu aynı zamanda o duvarın üstüne çıkıp bir ok daha atabiliriz demektir. bu ok için de aynı iki ihtimal geçerli olur. bir duvara saplanmazsa sınır yok, saplanırsa sınır var demektir. eğer bir duvar daha varsa bunun da üstüne çıkılıp tekrar bir ok atılabilir. öyleyse evren sonsuzdur.