onunla aynı günde doğmaktan mutlu olduğum türk seyyah. evvelden beri soranlara "evliya çelebi ile aynı günde doğmuşuz." derdim. çelebi kadar olmasa da gezmeye çalışıyorum. adam 400 yaşında, dört kere açıp okuduk mu yazdıklarını, yoo.
Dünya gezgini, insanoğlunun dostu, riyâsız Evliya.* Medrese öğrenimini istanbul´da tamamlayan Evliya Çelebi, müzik ve yazı dersleri almış, hafız olmuş, şairliğe özenmiş ve birçok el sanatlarında hüner kazanmıştı. Arapça, Farsça ve Rumca bilirdi.
Sesi de güzel olan Evliya Çelebi, 1630´da, bir Kadir Gecesi, Ayasofya Camii´nde mukabele okurken, Sultan IV. Murat´ın, dikkatini çekmişti. Maiyetiyle camiye gelen Sultan, sesine hayran kaldığı bu genci sormuş, hakkında bilgi almıştı. Silâhtar Melek Ahmet Paşa´nın da aracılığıyla musahip olarak sarayda hizmete alınmasına irade buyrulmuştur.O günden sonra dört yıl süreyle sarayda padişah musahibi olarak kalmış, sonunda sipahiler zümresine katılarak, 1640 yılında meşhur seyahatlerine başlamıştı.
Evliya Çelebi, kendi anlattığına göre, daha 19 yaşındayken, istanbul civarında, yürüyerek dolaşmadık yer bırakmamıştır. Gezip gördüklerini, o tatlı sohbetinde anlatırken, oturup bunları yazmak aklına gelmiş ve o günden sonra bütün hâtıralarını kaleme almaya başlamıştır. işte, ünlü Seyahatname'si böylece doğmuştur.
Artık, Evliya Çelebi için bütün kapılar açılmıştır. Askerî seferler, resmî görevler, elçilikler onun için tam bir fırsattır.
Evliya Çelebi 70 yılı aşkın bir hayat yaşamış ve bu ömrünün 50 yılını seyahatlerde geçirmiştir. Üç yüz yıl önceki Osmanlı imparatorluğunun hemen bütün şehirlerini ve kasabalarını gezen Çelebi´nin, yabancı ülkelere de bol bol seyahat ettiği, ünlü Seyahatname'sinden öğrenilmektedir.
Gittiği başlıca yerler şunlardır: Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır, Girit, Hicaz, Macaristan, Transilvanya, Moldavya Potonya, Avusturya-Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya ve iran.
Dolaştığı yerlerin âdetlerini, yaşayışlarını, çarışı pazar bütün binalarını, ünlü kişilerini, tarihçelerini ve lisanlarını kendine has, samimî üslubuyla ve pek meraklı bir biçimde incelemiş olan Evliya Çelebi´nin zaman zaman hurafe, efsane ve mübalâğalara da geniş bir şekilde yer verdiği görülür. Zaten bunlar, onun eşsiz eserine bambaşka bir renk katmıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, bu üslûp üzerine köy, kasaba, şehir devam eder, bazen at üstünde, bazen gemiyle, ülkeler aşılır. Bir macera romanı gibi, okuyucuyu sürükler. XVII. yüzyıl tüm yaşantısıyla Evliya Çelebi´nin ekranında görünür.
Bu büyük eser, başka milletlerin de dikkatini çekmiş, üzerinde birçok incelemeler yapılmış, 10 dan fazla yabancı dile çevrilmiştir.
Artık Dışişleri, Kültür Bakanlıkları, türk tanıtma fonları biraraya gelip harekete geçmek zorunda.. yerel yönetimler, üniversite ve kültür insanları da katkı sağlamalı.
avrupa konseyi parlamentosunun girişinde yeni bir sergi açıldı. 21inci yüzyılın en önemli kişilikleri arasında leonardo da vinci ve gandinin yanı sıra bir de türk büyüğü var. haberde geçen türk büyüğü evliya çelebi. http://galeri.haberturk.com/galeri/index/402672/1/12#galeri
avrupa konseyi'nin 21. yüzyıla yön veren en önemli 20 kişiden biri olarak seçtiği, fakat kendi memleketinde ''seyahatname''si m.e.b' nca mühtehcen bulunup toplatılması istenen, dünyanın büyük gezgin ve yazarıdır. o değil de, bu seyahatname bugün ortaya çıkmış değil, yıllar yılı müstehcen bulunmamış, 100 temel eser arasında girmiş de, şimdi mi birilerini dürtmüş. akıl alır değil.
istanbulda doğduğu şeklindeki yaygın kanının beni kahrettiği, kütahyanın zeryen mahallesi iki kapılı konakta doğduğu tespit edilmiş, kütahyalı, kütahya doğumlu büyük seyyah, ünlü türk büyüğü.
Doğum tarihi 10 Muharrem 1020'dir, yani 25 Mart 1611 olarak tespit edilmiştir. Unkapanı'nda doğmuştur. Büyük seyyahımızın bu hesapça gelecek yılın mart ayı sonunda 400. doğum yılını kutlamamız gerekir. Bu kutlama evliya Çelebi gibi bir milli anıtımızı anmak için boynumuzun borcu olsa da ne yazık ki bu konu ile ilgili yapılması planlanan bir hazırlık yoktur. Üniversitelerde sempozyum yapılması, ptt'nin pul bastırması ve fatih belediyesi'Nin heykel çalışmasına girmesi şık olurdu.
çağdaşlarının evliya Çelebi'yi tanıdıkları ama pek okumadıkları anlaşılıyor. Günümüzde de kendisinden yılmaz Öztuna gibi ustalıkla yararlanan tarihçiler dışında daha çok yerel tarih yazanlar evliya çelebi'ye bakmışlardır.
evliya çelebi hakkında Küçümseme ve cahillik ne yazık ki günümüzde de devam etmektedir. 10 ciltlik seyahatnamesinden çok yalan yanlış aktarılan anıları ile tanınmaktadır. (Erzurum'da damdan dama atlayan kedinin donması gibi) Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan bu 10 ciltlik dev eserin ilk cildi 17. yüzyıl istanbul'unun sosyal bir tarihidir.
evliya çelebi'nin yetenekleri ise bunun çok ötesindedir. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi bu yeteneği daha çok batılı ve kafkasyalı osmanlı tarihçileri ve türkologlar keşfetmişlerdir. O, küçümsenen yolculuğu boyunca en başta bütün imparatorluk coğrafyasını gezmiştir. 1640 yılında ve 29 yaşındayken aniden gittiği Bursa ile başladığı yolculuğu 50 yıl boyunca sürmüştür. Bu arada 22 de sefere katılmıştır. Geç yaşta evlendiği söylenir. mezarının yeri ve ölüm tarihi de bilinmemektedir. Büyük ihtimalle Mısır'da ya da istanbul'da ölmüş, bir ihtimal de Viyana seferinde düşmüş olasılığı vardır. Ne olursa olsun ayrı bir cilt teşkil eden Mısır seyahatnamesi müthiş bilgilerle doludur. Arapça dışında pek çok batı diline çevrilmiştir.
Kendisinin girit hakkındaki bilgileri de olağanüstüdür. Ada'nın hemen fethinden sonra gördüğü girit muhtemelen o zamanlarda eski Miken medeniyetinin kalıntılarını daha iyi barındırıyordu. Evliya çelebi Girit'in parlak devrinin halkı için "Bunlar ecine kavmidir, ifrikiye'den gelmişlerdir." der ki mısır'ı işaret eder. Günümüzde bilimadamları giritlilerin mısır'dan geldiğini kuvvetle ihtimal dahiline almışlardır.
Türklerin seyahati hiç sevmediği bir dönemde Tuna havzasını, kırım ve kafkasya'Yı, Mısır, suriye ve lübnan'ı, anadolu ve rumeli'yi karış karış gezmiştir. Savaşları, celali isyanlarını kalemiyle tespit etmiş, her sınıf halkla hatta haydutlarla dahi konuşup seyahatnamesine almıştır.
Son derece uzmanlaşmış kulağı sayesinde duyduğu diller hakkında son derece ilginç bilgiler vermektedir. Bugünkü kafkas dillerinin uzmanları onun kafkasya seyahatnamesi gibi kayıtlarına çok şey borçludur. Seyahatnamesini batı dünyasına tanıtan ünlü avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer -purgsall olmuştur. Chicago üniversitesi'nden Robert Dankoff gibi bilimadamları hayatını evliya çelebi'ye vakfedenler vardır.
Türkiye'nin çok geç olmadan, kendi insanımız adına yabancı bir ülkede kurulmadan evliya çelebi adına bir enstitü kurması gerekmektedir. O zamanının acun firarda'sı değildir ama national geographic ile rahatlıkla kıyaslanabilir. Bizler gibi içinden fazla seyyah çıkarmayan bir millet için çok ayrıcalıklı bir dahidir.
Türk, gezgin. Gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yapmıştır.
Evliya Çelebi b.Derviş Mehmed Zillî istanbul'da Unkapanı'nda doğdu, 1682'de Mısır'dan dönerken yolda ya da istanbul'da öldüğü sanılmaktadır. Babası Derviş Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubaşıydı. Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip istanbul'un Unkapanı yöresine yerleşmişti. ilköğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış öğrendi. Musiki ile ilgilendi. Kuran'ı ezberleyerek "hafız" oldu. Enderuna alındı, dayısı Melek Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Sultan IV. Murad'ın hizmetine girdi.
Evliya Çelebi'nin geziye karşı duyduğu ilgi, çocukken babasından, yakınlarından dinlediği öykülerden, söylencelerden ve masallardan kaynaklanır. Seyahatname adlı yapıtının girişinde geziye duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece düşünde Peygamber'i gördüğünü, ondan "şefaat ya Resulallah" diyecek yerde şaşırıp "seyahat ya Resulallah" dediğini, bunun üzerine Peygamber'in ona gönlünün uyarınca gezme, uzak ülkeleri, görme olanağı verdiğini yazar. Bu düş üzerine 1635'te, önce istanbul'un bütün yörelerini dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640 dolaylarında Bursa, izmit ve Trabzon yörelerini gezdi, 1645'te Kırım'a Bahadır Giray'ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı, savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645'te Yanya'nın alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa'nın yanında görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa'nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan'ın, Gürcistan'ın kimi yörelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı'nı mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu nedenle Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648'te istanbul'a dönerek Mustafa Paşa ile Şam'a gitti, üç yıl o dolaylarda gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Kaynakların bildirdiğine göre, Evliya Çelebi'nin gezi süresi 50 yılı kapsar.
Evliya Çelebi'nin gezilerinin oldukça geniş bir alanı kaplaması iki bakımdan önemlidir. Birincisi Osmanlı imparatorluğu'nun komşu ülkelerle olan ilişkilerini yansıtması, ikincisi insan başarılarına ilgilendirir. Bu geziler yalnız gözlemlere dayalı aktarmaları, anlatıları içermez, araştırıcılar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak sağlar. Seyahatname'nin içerdiği konular, belli bir çalışma alanını değil, insan düşüncesinin ürettiği bütün başarıları kapsar. Bu özelliği nedeniyle Evliya Çelebi'nin yapıtı değişik açılardan bakılarak değerlendirilir.
Üslup bakımından ele alındığında, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlı toplumunda, özellikle Divan edebiyatında yaygın olan düzyazıya bağlı kalmadığı görülür. Divan edebiyatında düzyazı ayrı bir yaratı ürünü sayılır, şiir gibi ağdalı, ayaklı-uyaklı bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneğe uymadı, daha çok günlük konuşma diline yakın, kolay söylenip yazılan bir dil benimsedi. Bu dil akıcıdır, sürükleyicidir, yer yer eğlenceli ve alaycıdır.
Evliya Çelebi gezdiği yerlerde gördüklerini, duyduklarını yalnız aktarmakla kalmamış, onlara kendi öznel yorumlarını, düşüncelerini de katarak gezi yazısına yeni bir içerik kazandırmıştır. Burada yazarın anlatım bakımından gösterdiği başarı uyguladığı yazma yönteminden kaynaklanır. Anlatım belli bir zaman süresiyle sınırlanmaz, geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Bu özellik anlatılan öykülerden, söylencelerden dolayı yazarın zamanla istediği gibi oynaması sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeş zamanda geçen iki olayı, yerinde görmüş gibi anlatır, böylece zaman kavramını ortadan kaldırır.
Seyahatname'de, yazarın gezdiği, gördüğü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, başlı başına birer araştırma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasında öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, dernek, eğlence, inançlar, karşılıklı insan ilişkileri, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları önemli bir yer tutar.
Evliya Çelebi insanlarla ilgili bilgiler yanında, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapılarından da söz eder. Bunların yapılış yıllarını, onarımlarını, yapanı, yaptıranı, onaranı anlatır. Yapının çevresinden, çevrenin havasından, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlılık getirerek çevreyle bütünlük kazandırır.
Seyahatname'nin bir özelliği de değişik yöre insanlarının yaşama biçimlerine, davranışlarına, tarımla ilgili çalışmalarından, süs takılarına, çalgılarına dek ayrıntılarıyla geniş yer vermesidir. Yapıtın kimi bölümlerinde, gezilen yörenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen ünlü kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerinden ayrıntılı biçimde söz edilir.
Evliya Çelebi'nin yapıtı dil bakımından da önemlidir. Yazar, gezdiği yerlerde geçen olayları, onlarla ilgili gözlemlerini aktarırken kullanılan sözcüklerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araştırmalarında, sözcüklerin kullanım ve yayılma alanını saptama bakımından yararlı olmuştur. Kimi yabancı kökenli sözcüklerin söyleniş biçimi halk ağzına göredir. Bu da dilci için bir yöre ağzının oluşumunu anlamaya yarar.
gereksiz yere mübalağanın bokunu çıkarmış kişidir. yok efendim erzurum o kadar soğukmuş ki damdan dama atlayan kedi donarmış yok ezan sesi bilmem kaç gün sonra duyulurmuş. tamam soğuk bir memleket anladıkta bu kadar da değil be kardeşim. neyin peşindeydin?