bak şimdi sözlük elli yıl önce evliliğin, toplum baskısından kaçış olduğunu artık kabul et. ergenlik dönemlerine girmiş erkek ve kızların ortalıkta dolaşıp toplumun namusuna yönelik tehlike arz etmemesi için yine toplumun uygun gördüğü bir çözümmüş evlilik o zamanlar.
birbirini ilk defa gören iki insanın arasında nasıl bir aşk söz konusu olabilir ki ikinci buluşmaları evlilik bağı altında zifaf odasında gerçekleşsin bre dangalaklar?
kadınların eşitlik, özgürlük diye yakınmalarına sebep olan sorunlardan biri bu değil miydi? tarihin, olayları gerçekleştiği dönemin özelliklerine göre değerlendirme kuralı gereği, bu gün o evliliklerde bir suçlu da bulamıyorsunuz. ne o kızla evlenmeyi kabul eden damat, ne aileler, ne toplum o şartlar altında suçlu olamıyor. ama ortada kurban edilmiş masum bir kadın olduğu ortada.
velhasıl-ı kelam günümüze gelelim değerli uludağ sözlük dangalakları, kadınların o kabuklaşmış masum görüntülerini siper gibi kullanarak ihanetlere, yalanlara, dolanlara başvurduklarını inkar edebilir misiniz? erkekler de elbette kör değiller ve tüm bunları görüyorlar dolayısıyla iki cinsin birbirine güveni gittikçe yok oluyor. aşık olmanın, saflık olarak tanımlandığı bir dönemi yaşıyoruz ama sonsuza kadar sürmeyecektir çünkü böyle giderse insanlık paranoyaların altında ezilip hasta bir toplum olarak birbirini yok edecektir ki insan iradesi tehlikeyi görüp önlem almaya şartlanmıştır ve buna izin vermeyecektir.
(bu yazıyı bir sonuca bağlayacağım sıkı durun)sonunda bu akıl almazlığı artık kaldıramayıp 68lerin çiçek çocukları gibi isyan edecek bir nesil ortaya çıkacak ve iki cins arasında yeni bir denge kurulacaktır. ama biz bu kargaşayı, kavgayı, diş geçirmeyi, güvensizliği, ihanetleri, yalanı yaşayan nesil olacağız gibi görünüyor, ne yazık ki.
bak gittikçe yazılarımı daha da kısaltmaya başladım uzun yazı okumaya üşeniyorsunuz diye daha kısasını siksem yazamam.