Yakın bir zamanda içinde olmak istediğim müssese.
Yukarıdaki lisa garcia adlı yazarımız evlenmeden önce yaşanılan beraberliklerde toplumun bakış açısını ( uludağ sözlüğe bakmak bile yeterli ) çok güzel değerlendirmiş, buna değinmeden geçmek istemedim.
Gelelim bana: toplumun ne dediği umurumda değil, benim hesabım sadece yukardakiyle. Yabancılar da bile uzun bir birliktelikten sonra ya da çocuk olduktan sonra dini ya da resmi bir evlilik olabiliyor. Önemli olan evlilikte sana adımı attıracak kişidir. Kimse boşanmak için evlenmez. Bu benim evleneceğim, hayatımı paylaşacağım, " ben " olmaktan çıkıp " biz " olacağız dediğiniz anda neden olmasın. Evlilik: sevdiğin kişi ile aile olmak, beraber bir hayatı paylaşmak, çocuk sahibi olmak ve onları güzel bir şekilde büyütmek, yetiştirmek ve en önemlisi her daim yanında, yanı başında bir hayat arkadaşının varlığını bilmek ve hissetmektir. Bunun için de merhametli, sevmeyi bilen, yüreği güzel insanlarla karşılaşmak umuduyla.
hayat arkadaşlığı durumunun din ve devlet tekeline alınma durumu. kurumsallaşma da denebilir. tarihsel açıdan yalnızca bir ahd, özgür bir erkekle mal sahibi olan başka bir erkek arasında yapılan antlaşma.
nafaka korkusundan olmasa hemen evlenme teklifi edebilirim ama güvenemiyorum.
ilk başlarda en çirkef, en kezban kadın bile iyi huylu görünebilir. güven probleminden öte toplumsal cinsiyet eşitsizliği var. kadın hep güçsüz ve zayıf kalıyor nedense.
feministlerin dediği gibi 117 yıl sonra iş hayatında kadın ve erkek eşitliği sağlansa bile nafaka verilmeye devam edilecek. niye? çünkü cinsî içgüdülerimiz değişmeyecek. hipergami puf olmayacak.
Tüm kriterlerime uyan biri olursa evlenirim ya hep ya hiç bakış açısıyla baktığım için de ilişkilerim kısa sürüyor onun dışında sırf evlenmiş olmak için evliliğe uzağım bu yüzden çevremin baskılarını savuşturmakla uğraşıyorum şu sıralar.
'kimsenin bakıcısı olmak istemiyorum' dediğimde 'kimseye sen bakmayacaksın, sana bakacaklar' cevabını aldığımdan beri 'Aman allah yazdıysa bozsun' diyorum.