bugün

"on adımda evlilik" şeklinde özetlenebilecek kavram. şöyle ki;
1- aşk
2- şaşkınlık
3- farkediş
4- hayal kırıklığı
5- isyan
6- uyanış
7- kabulleniş
8- vazgeçiş (pes ediş)
9- beklentisizlik
10-örseleniş
o cocukları filminde demet akbağ a göre
sabah akşam cilveleşilen bir müessese ne kadar ciddi olabilir ki?
aşkı kesinlikle öldürdüğüne inandığım eylem. şöyle ki flört döneminde sevgiliyi en şık haliye tanırsınız. siz de ona kendinizi iyi tanıtmak* için elinizden geleni yaparsınız. sevgiliyle bulusmadan önceki ayna karsısında geçirilen onlarca dakika, kullanılan parfümlere giden bi dolu para, konusurken kasılmak en az üç kere düşünmek falan filan. e sonra ne olur, aynı evde yaşamaya başlarsınız. bilirsiniz ki bu überinsan sizin donlarınızı çoraplarınızı yıkamaya başlayacak, salonda çamaşırlıkta çamaşırlarınız yan yana duracak, televizyınun karsısında göbekte çekirdek kabuklarıyla birlikte uyuya kalacaksınız hatta en kötüsü onun tuvaleti kullanmasından sonra siz de o tuvaleti kullanacaksınız.
"köleliğin bilinen en son formu."
game over yazısıyla tişörtlere de konu olmuştur.
doğru adam ya da kadını bulduktan sonra güzel olan oyundur. evcilik oyunu.
insan iki kişi olmak için sever, üç kişi olmak için sevişir, kendine yabancılaşmak içinde evlenir.
ruh eşini bulmak kadar kolaydır...
hayatın boyunca o zorlu arayışı tamamlayıp ( mükemmeli bulduğun an ) yeni bir dünyadaki okyanusta yelken açma eylemi.
artık çiçekçi yerine bakkala daha sık gidersiniz...
kadın ile erkek arasında kurulan koalisyon hükümetidir. Bu hükümette eli güçlü gibi görünen erkek, evlenme kurumunun ve bu işin parlementosu olan evin cumhurbaşkanı olarak atanır. kadın ise tüm önemli bakanlıklar olan başbakanlık, içişleri ve dış işleri bakanlığı görevlerini erkeğin cicim ayları diye tabir edilen yumuşak karınlı zamanında alması sonucunda hükümeti tek başına kurar. bundan sonra erkek bizdeki demokratik sistemde olduğu gibi cumhurbaşkanı görevini sadece onay ve veto işleri için kullanır. kadından yani hükümetten gelecek olan teklifleri değerlendirir iraz geç de olsa cevaplar lakin bu cevaplar kadın tarafından ikinci defa önüne getirildiğinde seve seve onaylar.
evlilik aşk ve sevginin alışkanlığa dönüşmesinden kaynaklanan bir durumdur.sevgililer bir süre sonra kavga bile etseler birbirilerine çok alıştıklarından birbrilerinden kopmak istemezler. evlilik bir anlamda seçiş bir anlamda vazgeçiştir. zaten her seçiş bir vazgeçiş değilmidir ki?
(bkz: her gün kurufasulye yemek)
evlenmek insan doğasının bir yasası, gerçekliği gibi sert ve korkutucu ki zaten öyle. sevmek, mutlu olmak adına yapılan bir hayat devamlılığı gibi bir sürü bir sürü tanımları vardır gider bunlar böyle ama gerçekten korkutucu olan şudur ki evlenmek kişinin kendi bilincinden feragat etmesi, basit bencilliğini bile yaşayamaması, fikirlerini uzlaştırması zorunluluğudur. mesela aile ile birlikte, aile dediğimde 2 çocuk ve eşinizden ibaret, kendinizi bastırarak davranışlarınıza dikkat etmez misiniz? şimdi diyeceksiniz zaten hayatta böyle değilmi diye, ne yani hayat böyle diye insanın doğal bir davranışını yaşayacak kadar özel alanı olamaz mı? ancak tabi bunlar göz önüne alınarak yapılırsa evlilik olur falan derseniz, o da zaman içinde bu yönde sivrilecektir.
bakınız evlatlarım, evililik bir aldatmacadır. bakın şimdi; bu aslında saçma bi duruma karşı saçma bi kanundan çıkmış bir mevzu. göya hakları koruyorlar. müritlerim arasında dahi bunu yüceltenler var. evlilik kararı alınca daha üst level ilişki aşamasındayız sanıyorlar bu tipler. ama öyle bişi yok tabi hala normal insanlarsınız sizler. tabi göya üst level ya normalde kavga edip ayrılacakken sürdürmeye çalışan gösteriyor iki taraf da kendini. neyi sürdürmeye çalışıyorsunuz allasen? yok çalışmıyorum dese biri, öbürü diyo sen beni yüzüstü bıraktın. karman çorman oluyor iş artık. buradan da anca mahkeme ile çıkılır çünkü suçlu aranıyor.

üreme bakanlığı kurmak lazım evlatlarım. başına da neandertal hocanız olarak geçmeye adayım. kiminiz saçmaladığımı düşünebilirsiniz sanki hocanızın saçmaladığını daha önce görmüşlüğünüz varmış gibi. çözüm arıyorum farkında değilsiniz. üreme bakanlığı kurulmalı çünkü evliliğin tek gerekçesi çocuk işte. çocuk yapma sertifikası da yapsınlar hatta. madem herkes çok meraklı buna her şeyin kursu sertifikası var en önemli şeyin niye yok? kavga dövüş yaşıyor, suç işliyor, tecavüz ediyor tip bunları bi de evlendirip üretmeye çalışıyolar. kafasızlığın daniskası.
kimi nerden yaptım bu hatayı der kimi daha önce neredeydin der .
irlanda asıllı ingiliz yazar Bernard Shaw, ihtiyarlık yıllarında evinin bahçesiyle çokça uğraşıyordu. Bir gün karısını ziyarete gelen yaşlı bir hanım, onu elinde çapa, iki büklüm görünce tanıyamadı. Gözlüklerini düzelttikten sonra:
"Günaydın bahçıvan efendi," dedi.
"Siz Shaw'ların yanında ne zamandan beri çalışıyorsunuz?"
"Kendimi bildim bileli"
"Verdikleri ücret sizi geçindiriyor mu?"
"Yalnız yiyeceğimi veriyorlar."

Yaşlı kadın, bahçıvanın bu hâline acımış olacak ki:
"Eğer benimle çalışırsanız, size yiyecek ve giyecekle birlikte yeterli aylık da verebilirim" diye bir teklifte bulundu.

Bernard Shaw:
"Teşekkür ederim, bayan. Ne yazık ki ben, Bayan Shaw'a ömür boyu bağlıyım" diyerek bu teklifi geri çevirdi.

Yaşlı bayan biraz da kızarak:
"Ama bu tutsaklıktan, kölelikten başka bir şey değil" dedi.

Bernard Shaw ise, gülerek:
"Hayır sayın bayan" dedi. Biz buna 'evlilik' diyoruz."
kağıt üzerindeki müessese.
devletin ve toplumun sahitligine ihtiyac duyulan iliski.
Temeli tek eşliliğe dayanan, 2 kişinin birlikte olduğunu ilan eden bir kurum.. Kutsal diyorlar..
en güzel tanimi asagida yapilmistir.

--

Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..
17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum aynı zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor.
Evliliği toplumun dayattığı şekilde yaşamamaktan...
Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine yada en azından eşit olması bunların sadece ikisi...

Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına "höt" dediğinde oturmalı kadın...
Ya da yumuşatıyorlar; efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum felan) küçük olmalıymış yaşı...
Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı....
Eşim benden 2 yaş büyük; ne "höt" dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü...

Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, "oo Can bey kapmışınız çıtırı" esprilerine muhatap dahi oldum.
Eşim 3 üniversite bitirdi; ben bir taneyi 9 senede bitirdim..

Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım...
Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran...
Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, Ben dinlerken o konuştu 17 sene.

O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklısın bitanem..." dedik,
Öfke bitip fırtına durulduğunda "ama bir de böyle düşün" de dedik fikrimizi savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..

Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama...
Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"...
Ve güvenin ardına saklanmış bir "saygı" vardı daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...
Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık...

Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bir gece, misafir odasında...
Gece yarısı kapı açıldı, eşim "ne yapıyosun burda?" diye sordu kapının eşiğinden, "uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle...
Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... "kay yana" dedi daracık yatakta.
"ne yapıyosun?" dediğimde "benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim" dedi...
Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...
Ve bence doğrusu da bu...
Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç..

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41'inci çift olacaktık o listede...

Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Ne de olsa bizim oyunumuzdu, oynanan...
Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...
Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...
Sadece gönlünüzden geçtiğince...
Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun;
"...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına.
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana..."

-- *
günümüzün en büyük ve köklü yalanlarından,kandırmacalarından biridir.
kimler evlenir; birbirlerini çok seven insanlar, neden evlenir;bir ömür mutlu mutlu yaşamak için.
efendim misal bunun sevişerek evlendiğini söyleyen türüde mevcuttur,gerdek gecesini tütsülüyen türüde ama lakin sonuca bakmak gerekir birkaç yıl geçer türlü türlü bahanelerle birbirinden uzaklaşan,gün geçtikçe daha az dokunan bi süre daha geçtikçe mecbur kalmadıkça dokunmayan,bir müddet daha geçtikçe sadece çocukları için konuşan bir müddet daha geçtikçe tek ortak özellikleri aynı evde yaşamak olan iki insan kalır geriye. Aldatma mevzuularına girmiyorum bile o zaten işin olmazsa olmazıdır yapılan kişi tarafından her zaman türlü izahatı mevcuttur. Hep demişimdir evlenince ne olucak milyonlarca mutsuz insan topluluğunda 2 çift çoğalacak...
günümüzde yitirdiğimiz her değer gibi sıkça dejenere olan aile kurumu.

aynı zamanda aklıma bir fıkrayı getiren güzide kurum.

dursun temele sormuş
-oğlum temel sen bu kadınla niye evlendin?haçan hiç ortak noktanız yok daa.
+dursunum olmaz olur mu, biz aynı gün evlendik!

ve çoğu zaman hiç ortak noktaları olmayan iki farklı insanın aynı evin içinde beraber bir hayatı paylaşmasını sağlayan kurum evlilik.
mortgage sistemi gibi birşey. bir evleniyorsun bedelini ömür boyu ödüyorsun.
hiç bir mantıksal yanı olmayan sadece toplumsal açıdan yapılması uygun olandır.
evlilik bazı insanların toz pembe hayallerle para, yakışıklılık ya da bunun gibi evlendiği kişide değişebilecek şeylere önem vererek ve bu şeylerin kendisini mutlu edeceğini zannederek girdiğikleri çıkmaz bir sokaktır aslında bilinsizce evlenen kişiler için.

bazı kişiler için ise hayat yolunda yoldaş olarak seçtiği, mutluluğu seçtiği kişinin varlığı ile yaşayabileceğini bilen. hayatta, kendi isteklerinin olması ile gerçek mutluluğa ulaşamayacağını, aksine sevdiğini mutlu etmekle gerçek mutluluğu yaşayacağını bilen, aile kurmak isteyen, baba ya da anne olmanın mutluluğunu ve yükünü taşıyabileceğine inanan, mutluluğun seks yada para ile elde edilebilecek şeylerde olmadığını anlamış, evleneceği kişiyi buna göre seçmeyen, düzenli bir hayat yaşamak isteyen insanların girdikleri, yönünü kendilerinin belirledikleri, mutluluk ışıkları saçan lambalarla donatılmış sonsuz huzurun sokağıdır da bazı kişiler için...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar