Bazı eşler buna o kadar bağlıdır ki kocasının parmağında görmeyince kıyameti koparırlar. Bizim bir akraba var yenge nerede senin yüzüğün deyince kayboldu dedi adam resmen uçan tekme atacaktı kadın. Garibime yakışmıyordu da bari Osmanlı tuğralı olanlarındana izin ver vicdansız yenge.*
kafa kadar elmas yerine minik birkaç tane değerli taşın bile iş göreceği söz yüzüğüdür.
elmas yerine safir, yakut gibi renkli olan 'evladiyelik' yüzükler daha güzel, daha anlamlı bence.
büyük ihtimalle tektaşım olsa ben de takmam. incesinden bir alyans yeter de artar; önemli olan evliliğinin, sözün sağlamlığı taşın büyüklüğü ya da fiyatı değil.
bir ara acaba camdan mı olsa yüzüğüm diyordum. çünkü hayallerin sınırı yoktur* sonra 2 günde kıracağım aklıma geldi.
neyse tektaşımı kendim alıcam zaten.
sevgili domestik ev hanımı; o yüzükler çok kolay bir şekilde yapılabiliyor. malzemeleri toplarsan sen de yaparsın. satın alma, kendim yaptım demek daha güzel*
geçen sene eşime evlenirken 1 tek bir de 5 taş olmak üzere toplamda 24 bin tl civarında para verip yüzük aldım. alyansları da atasaydan 500 er liraya aldık. gel gör ki pırlantaları takmıyor sadece alyansını takıyor. evlilik yüzüğü popüler kültürün bize itelediği bir şeydir...
Kesinlikle evliliğin mührüdür. Sol tarafa takılmasının bir hikayesi vardır. Bilim insanlarının araştırmalarına göre Kalp damarlarının geçtiği damarlardan bir tanesi de sol yüzük parmağından geçer. işte bu yüzden alyansın oraya takılması kalbimdesin daima anlamını taşır. Güzel bir nişanedir.
sevgili sözlük, son bir kaç yıldır sözlükler aleminde ''bilgi verici entry'' yerine girilen, sözlüklerin kuruluş amacına aykırı olarak saçma sapan sikimsonik atarlı entryler girildiği için, birazdan genel kültür olsun diye yazacağım ''evlilik yüzüğü'' hakkında ki entryim her zaman ki gibi ve tıpkı diğer sevgili yazar dostların siklenmeyen bilgi içerikli entryleri gibi benzer bir şekilde kimsenin umrunda olmayıp, popüler kültürün kendilerine sunduklarıyla yetinerek bunlarla hayatlarını idame ettiren kişilerce kaale alınmayacak.
bu ufak sitemkar pasajdan sonra gelelim evlilik yüzüğü ile ilgili asıl yazmak istediğime;
evlilik yüzüğü başı ve sonu olmayan sonsuz aşkı temsil etmektedir dolayısıyla yuvarlak ve içinin boş olması bundan kaynaklanır. ilk yüzük hadisesi antik mısırda papirus adı verilen kağıdımsi nesneleri insanlar parmaklarına takmaya başladıklarında hayatımıza girmiştir.
lakin, günümüzde kullanılan yüzükler roma döneminde gücü simgeleyen ''demirden'' yapılarak bugünlere kadar gelmiştir. ilk olarak demirden yapılan yüzükler zaman içerisinde altın ve gümüşten yapılıp insanların bugün kullandığı son halini almışlardır.
elbette evlilik yüzüğünün değeri, romalıların yüzüklere kattığı anlamdan gelmektedir. romalılarda yüzük;
ebedi aşkın simgesi ve aidiyeti simgelemeye başladığında bugün kullanılan ve lavabo kenarında unutulduğunda büyük bir sorun hasıl olmasını sağlayan evlilik yüzüğü ve evlilik yüzüğünün insanlar üzerinde ki etkileri ortaya çıkmıştır.
peki gelelim evlilik yüzüğü neden sağ elimizde ki yüzük parmağına değilde sol elimizde ki yüzük parmağımıza takılıyor?
bunun cevabı tekrar roma döneminde gizli. o dönem insanlar sol elimizde ki yüzük parmağında ki damarın direkt olarak kalp ile bağlantılı olduğu düşündüğü için aşk ve aidiyeti simgeleyen evlilik yüzükleri sol elimizin yüzük parmağına takılmaktadır.
elbette günümüz bilim ve teknoloji çağında yüzük parmağımız ile kalbimiz arasında direkt bağlantılı olan bir damarın olmadığını söylesede, asla görülmeyecek boyutta ''aşk damarı'' adı verilen bir damarın yüzük parmağımıza kalbimizi bağladığını söylenir.
işte sevgili sözlük,
evlilik yüzüğü, yüzük parmağı ve kalplerde hasıl olan aşk kombinasyonu bu şekildedir. iyi pazartesi sendromları sözlük görüşmek üzere.
kökeni antik mısıra kadar dayanan, bağlılık sembolüdür. ayrıca diğer insanlar tarafından evli olduğunuzun anlaşılmasına yarayan bir işarettir. genelde sol ele takılır ama kültürel farklılıklara göre değişebilir.
yüzük parmağı dediğimiz, dördüncü parmağa takılır. sebebi ise; antik mısırlıların dördüncü parmağın üzerindeki damarların direk kalbe gittiğine inanmalarıdır.
binlerce yıl öncesinde başlayan bir gelenek bütün dünya'da hala uygulanıyor. hem de dil, din, ırk gözetmeden.