belki aşık olarak, belki görücü usulü yapılan resmi sorumluluk müessesesi ile gönül ve kafa birliği varlığından dolayı bir arada oluş arasındaki farklılıklardır bunları sempatik ya da antipatik yapan.
evlendiğin insanla zorunluluktan dolayı beraber yaşıyorsan bunda hayat arkadaşlığından sözetmek imkansızdır. ve dışarıda bunları gözlemlemek, söyleyemediklerini bülbül gibi ötmelerini görmek demektir. "biz biz değiliz, tıpkı kesik süt gibi aynı kapta ayrı ayrıyız" derler de dilleri farklı söyler.
aşk ilk günki tazeliğini koruyabilir mi bunu deneyimlemedim ama iyi bir arkadaşsanız içinizde bir yerin onun için kıpraşması sürer diye düşünüyorum. tabii bunun oluşması için özen göstermek, birbirine saygı duymak gerek.
evliliklerde gerek kadın gerek erkek insanı eşini kendine mecbur, çantada keklik hissettikçe bu saygı zamanla azalıp yoklara karışabiliyor. kendine mecbur bir eş olarak değil hayat arkadaşı olarak bakıldığında kaybedilmek istenmeyen diğer yarın olur zannımca.
kendine maddi olarak yeten insanın eksikliğini hissettiği şey, kendisini anlayan bir yürek ve başını omzuna koyup dertleşmek, bazen sohbet etmek, gülüp eğlenmektir. herkesle olabilen bu eylemin en büyük farkı kendisini anlayan yürekle yapılmasıdır.
bilmiyorum derdimi anlatabildim mi ama demem o ki hayat arkadaşı olarak görün eşim dediğinizi. ya da arkadaş olamamışsanız hayat arkadaşı olamayacağınızı, kopuk birliktelik yaşamaktan öteye gidemeyeceğinizi bilin istedim. aşk belki ilk günki gibi kalmaz ama arkadaşlık ve dostluk o aşkı kemikleştirir diyorum.