kavuşamazsan aşk olur. evlilik değil, sevgililik ilişkisi bile garanti içeren, güvenli ve huzurlu bir ortam buldu mu aşkı öldürür. çünkü aşk çatışma, gerilim ister, engeller olmalı, kavuşmak için verilen mücadele olmalı. öyle sinemaya, tatile gitmekle, bi iki sevişmekle aşk yaşanmaz. o bambaşka bişey, bu nedenle yaşanan birçok ilişki aşk değil zaten. evlilik tabiki aşkı öldürür, ömrünün sonuna kadar tamamen senin olduğunu bildiğin bir insana nasıl aşık kalırsın, aşk yaşayacam diye evlenilmez, düzen huzur ve aile kurmak istiyorsan evlenecen.
Her gün aglamalar, kavgalar, sık sık küsmeler ve "yok, iletişim bile kuramıyoruz artık.konuşmayalım bari" gibi sözlerin çogalması ile kendini gösteren korkunç durumdur-aşk evliliklerinde, özellikle daha hassas olan taraf için depresyon sebebidir.
yanlış önerme. evlilik değil aşkı öldüren, insanların sıkılması. sadece en fazla 6-7 sene sonra evleniyor sevgililer. 10 seneden sonra da sıkılıyorlar. bu yüzden evlilik aşkı öldürüyor diyorlar. yok yani sanırsın evlenmeyen kişilerde ömür boyu aşk içinde yaşıyor.
doğru insan ya da yanlış insan olarak bir ayrımın olmadığı durumdur. evet evlilik aşkı öldürür. aynı evde yaşamak zordur çünkü, bir kişi ile her şeyi yaşamak zordur, meşakatlidir. hem onu hem sizi çok hırpalar. beklentileriniz arta, tahammülünüz azalır.
aynı anda uyanıp aynı anda uyumak gibi aptalca beklentileriniz olur. tabii ki demek istediğim hassasiyetten uzak bir ilişki değil, ama kişisel tercihlerin tümünü birlikte almak her mevzuda hem fikir olmayı beklemek ve karşındakine de bu fikri dayatmak mutsuluk için atılacak sağlam adımlardır. gerçi erkekler bu tarz bi ilişki algısını da rahatça kendi lehlerine çevirme becerisinde de olabilirler. bu da bu fikrin kötü yanı olsa gerek.
yanlış bir söylemdir. bunları genellikle ne aşkı ne de evliliği tanıyan şahıslar söyler. insan hayatı iniş ve çıkışlarla doludur. evlilik, iki şahsın gerek kendi hayatlarında gerekse birlikteliklerinde yaşayacakları olaylar tarafından "sınava tutulan" bir birlikteliktir.
işin çok iyidir, evlenirsin, birşey olur, işlerin bozulur, iflas edersin. lüks hayat yaşıyorsundur, hayat standardlarını aşağıya çekmek zorunda kalırsın, eğer "eşin" bu durumunda seninle birlikte olmayı sürdürürse, aslında senden zengini de yoktur. evlenirsin, çocuk olur, tutar kansere falan yakalanırsın, eşin seni desteklerse ölecek bile olsan "mutlu" ölürsün. tutar eşin kansere yakalanır, ne biliim arabayla giderken önüne bir adet öküz çıkar zbaammm diye çarparsın eşini tekerlekli sandalyeye mahkum edersin. sen o zaman onunla olan birlikteliğini sürdürüyorsan, demek ki onu seviyorsundur...çocuk olur, çocuk tutar, gerizekalı doğar, hiçbir şey yapılamaz.
evlilik "hayatta bir ata oynamaktır"...o at herhalde ki her yarışını kazanamayacaktır. ama o at "senin atın" dır. evlenmediğin zamansa, genellikle hovarda tiplerin başına gelen de budur, yaşlanınca yakışıklıklarından eser kalmayacaktır, ve o insanlar bir ihtiyarlar evinde yapayalnız ölürler. o da şanslılarsa...şansları yaver gitmezse, sokakta da ölebilirler.
sevgili dediğin seni her an terkedebilir, seni aldatabilir, senden gizli ilişkiler yaşayabilir. sevgililik "kirada oturmak" gibi birşeydir. evlilikse "ev sahibi" olmaya benzer. doğrudur, kirada oturduğun evden de çok memnun olabilirsin. ama o eve sahip olmaksa bambaşka bir duygudur.
aşk dediğin, insanların birbirlerine olan bireysel yakınlık hissidir. evlendiğin zaman, işin içine ödenecek faturalar, çocuğun okul masrafları, komşularla ilişkiler, kavgalar gürültüler, kısaca "hayatın tamamı" dahil olacaktır. bildiğiniz üzre, "paris"e üç günlüğüne geziye gitmekle, gidip paris e yerleşmek arasında muazzam farklar vardır. o halde "sevgililik" le evlilik arasındaki fark, böyle de kıyaslanabilinir. ben mesela paris´i çok severim, ama oraya gidip yerleşecek donanımım yoktur.
evlilikteki "öncelikler" le sevgililikteki öncelikler çok farklıdırlar. mesela evlendiğin zaman karın uçaktan korkuyo diye, almanya´dan türkiye´ye tutar arabayla gelmek zorunda kalırsın, sevgiliyken, icabında sevgilini eker, kendin türkiye´ye uçabilirsin. bunu karına karşı yapamazsın, çünkü devamı vardır o işin ve "tilki kürkçü dükkanına mutlaka geri dönecektir"...
evliliği, sevgiyi, aşkı, dostluğu, arkadaşlığı modern dünyanın insanları abluka altına almiş olduğu tüketim çılgınlığı bitirmektedir. bu insanların birbirlerinden sıkılmalarini klasik anlamda heyacanlarini kaybetmelerinin bahanesi olmaktadir. insanlarin fiziki anlamda sürekli tüketim halinde olmasi popüler kültürün egemenliği manevi anlamda da ilişkilere yansımış ve saçma sapan modern cümleler kuran bireycikler türemiştir.
evlilik aşkı öldürmez, alışkanlıklar aşkı öldürür. monoton ilişkiler ve renksiz hayatlar aşkın en büyük düşmanı olduğu gibi flört safhasında dahi aşkı bitirebilmektedir.