bu sözü söyleyen/kullanan kişiler için, genel kanı;
argoya kaçan bir sahiplik duygusuyla, sahip olunmayan bir güzelliği yok sayma çabasından ibarettir. çünkü, onun sahipliğine boyun eğmeyen güzel olmaz. güzelin, güzelliği egosunu okşamalı ki, güzelliği kabul görsün!
halbuki bu sözü söyleyenin esas maksadı, sahip olmadığı bir güzellik hakkında, yorum yapmaktan kaçınışıdır.
güzel demez çünkü; güzel onun değildir ve onun olmasa da her güzelin mahremiyeti korunmalıdır.
aslından kaçındığı şey tam olarak güzel görmemek değildir. onun güzele güzel dememekteki esas maksadı, kendine ait olmayan bir güzele, başka gözle/kendininmişcesine/iç çekerek bakmamaktır/bakamamaktır.
edepten gelir kendinin olmayan güzele güzel dememek, aslında diyememek...
yani demem o ki; güzel görmek başka, güzeli görmek çok başka..
herkes her zaman güzel görür/görebilir. peki ya güzeli görmek de bu kadar basit midir?
boşuna mı, artık bütün kadınlar güzel oldu dersiniz?
eğer güzel bulduğu kadını arzulamıyorsa hiç bir sakınca bulunmayan eylemdir.ne var bunda.güzel bir varlığı elbette güzel diyecektir.asıl güzel bir varlığa çirkin derse onun dürüstlüğünden şüphe edilmelidir.
evli olup da başka kadınları güzel bulmaya çalışan erkektir o. çünkü artık sıkılmıştır, hergün de aynı yemek yenir mi düşüncesindedir. dolayısıyla da karşısına en çirkin kadınlar dahi çıksa yine bakacaktır her zaman da bakacaktır.
tek eşliliğe inanmayan erkektir.
tabii bu inanç sadece kendisi için geçerlidir. zira biricik eşi, değil başka biriyle beraber olmak bir erkeği yakışıklı bulduğunu belirtse bile sinirinden kudurur bu paşazade.
bu konuya salak bir hikayeyle açıklık getirmek istiyorum.
--spoiler--
annesinin yemeklerini deli gibi seven bir genç varmış.bu çocuk dışarda yemek yemeyi sevmezmiş.gel zaman git zaman olaylar bu şekilde akarken bir lokantanın önünden geçer.duyduğu koku cezbetmiştir onu ve içeri girip bi tabak yemiştir.
--spoiler--
şimdi gelelim asıl meseleye.şimdi bu, annesinin yemeklerini sevmediği anlamına gelir mi?