yani aslında değişen bir şey yoktur. nişanlılık ve sevgililik dönemlerinin atlatılıp olayı bir neticeye bağlamaktır. kişiler arasında farklı bir şey olmamasına rağmen tonla evlilik nasıl gidiyor? ve çocuk ne zaman gibi saçma sorulara maruz kalınılır. evli değilken ki. nişan ne zaman? ya da evlilik ne zaman sorularından kurtulunulduğu sanılırken şimdi bir de bu saçma insanlar ortaya çıkar. sanki üzerlerine vazifeymiş gibi.
geleneklerdir. (başlığı değiştirmişler, evli olmanın zor tarafları idi halbuki. aynı şey mi? garip bu yetkililer)
en çadaş dediğiniz insanların evliliklerini bile geleneklerden kaynaklı sosyal roller öylesine zorlamaktadır ki, kişi kendisine yabancılaşmaktadır. yani bi bakmışsınız başınızda şal, görümcenizin, kaynınızın mevlidindesiniz.
Arkadaş sen boşanmak üzere evlenirsen, elbet bir gün boşanırsın.
Boşuna mı diyorlar; hastalıkta-sağlıkta, iyi-kötü günde diye. Evlendin mi çilesine katlanacaksın. Öyle ay ruhlarımız ayrı, burçlarımız gayrı, onu yanlış tanımışım olmaz.
Sonra evleniyorsunuz boşanıyorsunuz, nafakayla, ortada kalmış çocukla uğraşıyorsunuz.
Evlilik sağlıktır.
Hiç evlenmesen 40ına gelmeden çöküyorsun. Yalnız insan erken bunar. (bilimle ıspatlanmıs)
40ından sonra da bul birini. Hadi buldun, kafan uyar mı? 40ından sonra nasıl öğreneceksin karı-koca olmayı?
bok gibi olan bir müessese. bulaşmayın, özellikle yaşınız daha genç ise.
Annenizden gördüğünüzü ve babanızdan öğrendiklerinizi evlenince karşı taraftan beklemeyin, karşı tarafa uygulamayın.
Evleneceğiniz kızı, kendi kültürünüzden bulun.
hele ki bir avrupalıyla kesinlikle evlenmeyin.
tek nasihatım budur evliliği düşünen gençlere.
80lerin ikinci yarısı ve hatta 90ların başı doğumlular (biliyorsunuz o çift profilini) tarafından bir meziyetmiş, bir başarıymış gibi lanse edilen , yanda çıkan bannerlar gibi reklamı yapılan durumdur.
dikkat: evli olmak bir nadir olan özellik değildir.