evlilik mi insanı hapsediyor? evlenmeyin arkadaşlar o halde.
ve evlilik hapsediyorsa ve bu bir cinsin dertlendiği bir şey olacaksa, bağışlayın, elbette kadın cinsiyetini bağlar daha çok. kadın ilk zamanlar ne denli hapsolduğunun farkına varamayacak kadar hapistir üstelik.
biraz tarihsel sosyoloji persektifi, lütfen...
aslında istediği her andır.
özgürlük derken? diye sorulması gereken erkektir öncelikle.. ben bilerek ve isteyerek evlendim ama yine de kendime ait bi yaşam alanım olsun diyen erkekse karşılıklı güven olgusunu yerleştirebildikten sonra haklı erkektir ki aynı hakka kadın da sahiptir.
ha yok ben evliliği özgürlüğümün kısıtlanması olarak görüyorum diyorsa ne bok yemeye evlendin diye kendisine sorması gereken erkektir.
evden çıkarken parmağından yüzüğü çıkartıp cüzdanın herhangi bir köşesise koyduktan sonra eve dönünceye kadar ki her andır. o yüzüğün o kadar ağırlığı vardır ki orda, parmakta durduğu sürece özgürlükle pek anlaşamazlar.
evliliği aşk ve sevgi olarak değil, özgürlüklerini elinden alan bir kurum olarak gören erkekler ve kadınlar oldukça, kolay kolay bulunamayacak olan anlardır.
bir şeyi görev icabı yapmak zaten hayattaki tüm hevesi söndürür.
eşine aşık olmasa da "o benim çocuklarımın anası" diyerek onu konumlandıran erkek, tam da açlığın ne olduğunu, şükretmenin ne olduğunu kavramayarak, sadece sevap ve görev için oruç tutan insanlara benzer.
hiç bir an değildir, tuvalette huzur bulduğunu düşünse de eşi dalar içeri ve hadi geç kalıyoruz diye makyaj yapmaya başlar yada çamaşırları makinaya atar. evli adamın özgürlük neyine ki zaten..
iş gezisine çıktığında telefonun çekmediğine, hatların yetersiz olduğuna inandırdığın andan başlar, taa ki telefon çekesiye ve hatlar yerine gelesiye kadar. ayrıca, 'ailen özlemiştir, hayatım' diye, bayramda, seyranda gönderdiğiniz vakit. sevinç gösterisini abartıp, çok zıplayıp da kafayı tavana vurmayın yalnız. arada nefes almak iyi gelebilir.