böyle bir tanıdığımız vardı. kendisi tıpta 1 sınıf okurken sevgilisiyle kaçarak evlenmiş. eşi de serserinin teki. malesef maceraları o pırıl pırıl kadının dolandırıcılıktan hapse girmesiyle sonuçlandı.
zorla bıraktırılan değil, kendi isteyen ve günümüz nesli versiyonundan söz edeceğim. Evlenmeyi karşılıklı mutlu olmak, bir aile kurmak değil de birine bağlanmak, birine itaat etmek olarak algılayan kızdır. baskı görmeyi sahiplenilmek zanneder, kısıtlanmayı sevilmek zanneder... daha da kötüsü karşısındaki erkeğin onu asla terk etmeyeceğini, asla dövüp sövmeyeceğini, böyle bir ihtimalin olmadığını zanneder. hayattaki amaçları arasında kendi ayakları üzerinde durmak, özgür olmak, bir bilim dalına, bir sanat alanına veya başka herhangi bir alana bir şeyler katmak yoktur. hayat amacı bir erkeğin boyunduruğuna girmektir.***
temennim pişman olmaması yönünde olacaktır.
Kocasıramış kız örneğidir. Okul her şeyin önünde gelir. Yarın öbür gün kişinin önüne çıkacak olanlar bilgi ve kültürünü sınamaya yönelik olacaktır. "Kocaya ne zaman vardın?" değil...
karakterinden ödün vermek zorunda kalması ve çocuğu yetişirken yeterince söz sahibi olamaması muhtemeldir. güç hayatın her alanında gereklidir. maddi ve manevi olarak insan kendini yetiştirmelidir.
okulu bırakcak çağda bir kız hayatı tanımadığı ve görmediği için, cahil sayılacak kızdır. Karşısında ki erkek ondan genelde büyük olur. Kıza kol kanat germesi, kızın kendini güvende hissetmesine neden olur. Okulu bırakın, ailesini bile sallamaz öyle durumlarda. Çünkü artık "O" vardır. "O" herşeyi yapar ve başarır! Ama kızın aklını çelen erkek bir zaman sonra mercimeğe doyar. Kız hem okulunu bırakıp, hem ailesini karşına aldığı için -almasa bile geri dönmesi zordur- öyle evinde kös kös oturur. Karnı burunundadır. E kadın hamile olduğu için adamla ilgilenmez. Çocuk doğunca hiç ilgilenmez. Adam yoldan çıkar. Her şey b.ka sarar. Genç yaşta, sağlam temeller üzerine kurulmayan bu evlilik. evlenmek için okulu bırakan kızın yüzüne tokat gibi çarpar. büyümekte olan çocuklarına: "Erkeğin yaşamış, kızın ayakları yere basanı makbuldur." nasihatları vererek ömrünü geçirir.
evlenemeyeceğim diye kendini korkuturken kendini nikah masasında bulandır. zihniyetine küfürler yağdırmak istiyorum. zaten kafası evliliğe takıksa bir an önce evlenip çoluk çocuğa karışmalıdır ve bu acelesini de anlamak için çaba harcanmamalıdır.
anneannem olsa burada şimdi ''yok kızım evladım, uğraşma yazmak için...böylesinin canı koca ister, ben anlarım...''derdi.
yazarlarımıza göre hayatı kaymış kızdır, bir daha iflah olmayacatır, kötü yola düşse bile bundan daha iyidir. yuh lan! kızın ne okuduğunu nerden biliyosun? kore dili ve edebiyatından mezun olacak da sen mi iş vereceksin? bu kızların hepsi mi doktor mühendis çıkıyor? bir sürü üniversitenin bir sürü abidik gubudik bölümü var, onlardan birinden mezun olacak da hayatı mı kurtulacak?
evlenmek için okulu bırakan bir arkadaşım hiç olmadı, yoktur heralde öyle çok fazla insan ama varsa da vardır bir bildiği.
- okulu bırakıyorum hocam.
+ niye evladım?
- evleniyorum hocam.
+ evlenirsen evlen de, okulu niye bırakıyorsun?
- e, evleniyom işteeeğğ?!
+ kızım sen bence de bırak okulu, boşuna yer kaplama.
- nası yağğne hocağm?
+ daha aklı başında kızlar vardır diyorum okumak isteyen. onlara yer açılmış olur.
- he iyi iyi.
+ hadi size mutluluklar.