aşağıdaki gibi yapmayı düşündüğüm evlenme teklifidir.
mutlu bir beraberlik sonucu artık o ana gelmişsiniz ve sevgilinize hayatınızı birleştirmek istediğinizi söyleyeceksiniz.
teklifin yapılacağı yer ve zaman için alternatifler olabilir.
sevgilinizle başbaşa el ele tutuşurken,
futbol maçında devre arasında sahanın ortasında,
arkadaş çevresi ile toplanılmış bir akşamda,
kokain bırakma seansında çemberin ortasında,
vb. değişebilir.
beklenen o an geldiğinde göz göze bakarsınız.
ve dilinizden şunlar dökülür.
Senden önce yıllarım, boş bir hayatmış.
Aşkın yalnız dünyamda, deprem yaratmış.
Alev gibi şu sevdan, gönlümü yakmış,
Ellerinle bir tas, su verir misin?
.
Dünyaya kör oldu, seni gören gözlerim,
Dilimi düğümledi, söylenecek sözlerim, * Ayakta duramadım, tutmuyor ki dizlerim, * Sevdiğim benimle, evlenir misin ?
çok para harcayarak görsel şölen sunup gösterişli bir evlilik teklifi şüphesiz ilgi çekebilir.
fakat benim düşüncem, karşınızda bu anı hayatında sadece bir kere yaşamayı uman ve bu ana o kadar önem veren bir insan varken, bu teklifi kendinizden, içinizden bir şeyler vererek sunmanız, o anı çok daha değerli kılacaktır.
kimisi için zekanın sınırları zorlanarak bulunması şart olan, kimisi için sade ve romantik olması kafi olan, evet ya da hayır gibi net cevabı olan, hayata yön verecek sorudur.
birbirimizi çok iyi tanıyoruz asla sana sırt çevirmedim. sende öyle
bana güvendin destek verdin.
beni bilirsin işte.
hala "senden bir cacık olmaz" demiyorsan
oldukça masraflı olan durumdur.
hatta iyi olsun diye uğraşırsanız neredeyse küçük çaplı nikah masrafına denk gelir.
aşamaları:
karar verme ve ufak çaplı alışveriş.
tek taş:
ne olacak altı üstü bir yüzük diye geçmeyin.
yok parlaklığı, yok karatı, yok altı yok içi derken en masraflı kalemdir.
hele "taş görünsün, mikroskop gerekmesin" derseniz, ülkenin döviz durumu göz önüne alındığı zaman minumum(!) 1500-2000 dolar arası bi para gözden çıkıyor.
takım elbise: özel gün aman iyi giyinelim diyerek, çarşının karışması devam ediyor.
iyi mekan: hem klişeden uzak olsun, hem güzel olsun; hem özel bi güne denk gelsin derseniz...
uğraş babam uğraş...
konuşma: ne desem, nasıl özel olsa...
nasıl klişelere bulaşmasam, nasıl ikna etsem, nasıl unutlmaz olsa...
derken yine saçlar beyazlama yolunda koşar adım gider.
bunların yanında ufak sürprizler aman o zamana kadar belli etmeyim derken iş zorlanır da zorlanır.
bütün bunları gördükten sonra sadece kızın bulunması yetmiyor diye düşünüyorsunuz.
doğru çünkü daha bu işin başlangıcı adetler devreye girmedi çünkü.
kız isteme, söz, nişan, düğün, balayı...
çocukları pistten alalım!
damat ve arkadaşları...
halay.
geçmiş olsun.
yine de bence tarihte en güzel olan behzat ç.'nin savcı esra'ya yaptığı "evlensen ya benle" dir.
izmir de asansör denen mekanın üstündeki restoranda güzel bir yemek ve iyi bir şarap eşliğinde güneşin batışının izlendiği saatlerde yenmesi gereken halttır.