evlenilecek kız var eğlenilecek kız var sözüne kızların gösterdiği tepki ile aynı oranda tepki yaratmayacak cümledir.çünkü türk erkekleri o kadar kadına açtır ki her iki opsiyonu da onunla yatmak şartı ile kabul edebilirler.
evlenilecek erkekler; aşık olunacak erkekler kategorimsilerinde yer almamak temennisiyle...
allahtan yüzyılda ''ikisi bir arada'' hatta ''üçü bir arada'' ürünler revaçta..
eğlenilecek erkek --> 25 cm, 50 iq
evlenilecek erkek --> 15 cm, 130 iq
über erkek --> 18 cm, 140 iq
dalga geçilecek erkek --> 10 cm, 130 iq
looser erkek --> 10 cm, 50 iq
bahtsız erkek --> 30 cm, 150 iq
evlenilecek erkekleri anladık ta eğlenilecek bi erkek bi kadın için nasıl oluyo ?
eğer benim anladığım gibi düşünen kadınlar varsa bu nasıl bi yozlaşma ?
giyimde müzikte eskiye bi yöneliş var da ahlakta neden yok ?
(bkz: #10830708) nolu entryde yaşananlardan sonra annesiyle arası bozulan ve bu yüzden annesinin kocasını da alarak annesinin evine gitmiştir. bu duruma üzülen dur10akadarsaysonrayaz, bişeyler yapıp annesiyle barışmak istemektedir. atlar arabasına ananesinin köydeki evine yola koyulur.
kalabalık şehrin çıkış tabelasını gördüğü anda duyduğu huzur muhteşemdir. doğalgazın kokusuz hayatından, kömür kokan bacalara yanaşıldığında köyde olduğunu anlar. annesi şaşırmıştır bu duruma. nasıl şaşırmasın ki, nereden baksan iki seneyi geçmiştir yarım saatlik yolu gitmeyeli. hala kızgın olduğunu belirtir gibi açar kapıyı, görür dur10akadarsaysonrayaz' ı, girer içeri. bak daha da üzülüyor insan böyle olunca ya.
neden sonra konuşmaya başlar anne. mürvetimi göremeyecekmiş. torun sevmeye hakkı yokmuş. zaten kötü bir anneymiş. onun için günahlarının cezasını çekiyormuş. ondan sonra herzaman ki gibi dayı, amca çocuklarından örneklemelere girilir. kuzen örneklemelerine oldum olası da dayanamam. kuzenler ne kadar iyi şey yaparsa ve bu ne kadar çok duyulursa hep bir gıcık olur tersini yaparım.
-x'in gelini ne kadar hamarat.
-y'nin gelini ne kadar güleryüzlü.
-z'nin gelini ne kadar güzel.
-w'nin gelini de yatakta acaipmiş.
arkasından valla böyle bişey gelecek sanıyosun. bazen, ara diyorum yengelerden birini, iste gelini, bir hafta bizde kalsın de. annem hevesini alsın geri gönderelim.
-bak oğlum,
ahanda geliyor işte. yeni bir aday bulunmuş. valla ha da bulunmuş.
+ he anne söyle. adı ne, nerde buluşucaz. söyle de sende kurtul bende.
-adam akıllı konuş bu sefer, bak sütümü helal etmem sana.
bizim evde durumlar artık böyle. mecbur görüşülecek. aslında her görüşmede de merak duyulmuyor değil. ama bu şekilde evlilik de çok... ne bileyim, olur gibi değil yani.
+tamam anne, nerde bu kız adı ne?
-minnesota' nın bir ilçesinde öğretmen.
+hımmm kalabalık şehirden değil yani. şehir dışından...onu nerden buldunuz yaaa.
-dıdının dıdısının, dıdısının, dıdısı önerdi. çok iyi kızmış. güzelmiş de.
+hani bu sefer resim yok mu?
-yok ama internette sayfası var.
annemin bu tanımlamasına da bayılıyorum. internette sayfası var. facebook hesabı var diyemedi bir türlü. nasıl bir sayfası var acaba.
+tamam anne. gideriz görüşürüz.
bakmadım internetteki sayfasına. aradım konuştuk. uygun olunan bir güne anlaştık. minnesotanın ilçesinde herkes tanıdığı için, minnesota' da görüşmeye karar verdik. minnesota' da bir cafe bulduk orada buluşucaz. gidiyorum hocanın yanına, aklımda başka bir hoca varken.
girdim kapıdan içeri, içerisi çok da kalabalık değil. masanın birinde odaklandım yürüyorum. ama ilerlerken de ayaklarım yerden kesiliyor. böyle bişey olamaz. çok güzel lan. artık ''bir an önce kurtulayım şu görüşmeden'' düşüncesini '' ya beni beğenmezse'' endişesi alıyor.
evet yanlış masaya gitmiştim. artık ''bir an önce kurtulayım şu görüşmeden'' yeniden gelmişti.
-pardon hoca masaları karıştırdım.
+güzel kız ama değilmi?
-bilmem o kadar dikkatli bakmadım ( bakamadım. zaman mı bıraktın. hemen bağırdın.)
-aynı okuldan arkadaşım. nişanlısını bekliyor. bir doktorla evlenicek.
+hımmm. neyse merhaba bu arada. nasılsın.
-bıd bıd da zıt zıt da bıd bıd bıdıdıdıdı bıd.
aynı sorular, aynı cevaplar. kendini övmeler, yererken övmeler. hayata dair felsefeler. tutumların prim yaptığı ama asla davranışlara yansımadığı anlatımlar. falanlar filanlar. şehir dışı diyemidir nedir. çok uzun tuttum konuşmayı. gerçekten de annemin istediğini yaptım. olur mu ki diye baktım. sonra aklıma, aklımda ki diğer hoca geldi. sustum.
-sen evlenilecek erkek değilsin.
+hönk.
nasıl yaaa. nasıl karar verdin buna. ama haklı. tutar da, beyni olmayan bir adama kitle iletişim araçlarında, ''evlenilecek kız var eğlenilecek kız var'' dedirtirsen, bir gün bir kız da çıkar bunu bir erkeğe söyler.
+nasıl anladın bunu? nasıl karar verdin.
-hoşsun, iyisin. ama evlenilecek erkek sen değilsin. oynamayı seviyorsun. gözün dışarıda. kaç kere arkadaşıma baktığını sayamadım bile.
ben baktığımın farkında bile değildim. ama sanırım bakıyordum. bakarken de o hocayı düşünüyordum aslında. bütün hocalar birbirine mi benziyor ne? yok dedim. bunun altında kalmamam lazım. oyunu seviyormuşum. bunu ikinci kez duyuyordum. ikincisinden duymak daha da koymuştu. birincisinin söylemesini aklıma getirmişti. onun için koymuştu. haklımıydı acaba o aklımda ki hocanın ''aşk oyunu oynamasını seviyorsun'' demesi. geçtim hemen savunmaya.
+kaç erkekle eğlendin ki bu kararı verdin. beni, birini severken gördün mü ki hiç? nasıl bağlandığımı nasıl üzerine titrediğimi, mutlu olması için elimden geleni yaptığımı, bir nefesine, acaba beni mi çağırdı diyip koştuğumu. bunları biliyomusun ki bu kararı veriyosun.
artık sesim giderek artıyordu. aslında o kızdan başka sesimi duyamayacak olan çok kişiye bağırıyordum. aklımdaki diğer hocaya, hayatımı, emeklerimi boşa harcadığım iki kişiye. onlara duyurmaya çalışıyodum kendimi. yoksa bu kız daha beni tanımadan şerefsiz dese ne olur du ki? tanıyanlar yapmıştı bana bunun yaptığını, daha tanıma ihtiyacı duymadan yapıştırmıştı bu kızın yapıştırdığı yaftayı.
diğer masada ki kızın da nişanlısı gelmişti. güzel bir çift. evlenirler de bunlar. kalkıyordum masadan. hani böyle tüm cesaretini toplarsın, diyeceklerini bir çırpıda dersin de, karşındaki ya anlamazlığa getirir yada anlamaz ya.
''efendim''
der. senin cesaretin yeniden kırılır.
''yok bir şey'' dersin.
o an gelmişti yine. doktor bir adama yaklaşmanın cesaretiyle. terbiyeli adamdır nasıl olsa. dövmez de.
-hiç yakışmamışsınız doktor. aynı kardeş gibi duruyorsunuz.
+efendim?
-yok... hiç yakışmamışsınız dedim. kardeş gibisiniz.
eğlenildiğinin farkına varıp, çark eden kadının, erken davranarak laf soktuğunu düşünmesi sonucu sıçtığı laftır. ne erkek ne de kadın evlenilecek ve ya eğlenilecek diye sınıflandırılamaz.
cebi boşaltılacak, duygularıyla oynanacak, piç edilecek, köpek edilecek ve süründürülecek erkek vardır; sevilecek erkek vardır. hangisini yapacağınız size kalmıştır.
bunun gerçek olduğunu savunan hatunlar için sanırım
eğlenilecek adam, komik olsun, biraz serseri olsun uğraştırsın, iyi de sikici olsun.
evlenilecek adam, cebi kalın olsun, yüzüne bakılacak kadar olsa yeter, iyi koca iyi baba olabilsin.
iyi baba iyi koca olabileceklere piçleri tercih edip, e ebenizin amı dedirtirseniz o efendi adamları bulamazsınız hatunlar. sikici kocalarınız iş arkadaşlarına bilenir, arkadaşlarınıza hallenir ki arkadaşlarınız da sizin gibiyse boynuz şölenleri yaşanır. gerçi öyle tipitiplerin evlenip anne olmaları, toplumun yeni bireylerini doğurup büyütmeleri filan... karaktersiz insanın çok olduğu toplum bitmiştir, okeyi beklemeden ıstakayı devirmelidir.
hırslandım lan. neyse geçti sakinim. aman bana ne kim ne bilirse o boku yesin, afiyet olsun.
dibine kadar doğrudur. mesela gönül eğlendirmelik öylesi adamlar vardır ki "kaşar" damgası vurmaktan alıkoyamazsın, tamamen eğlenmeliktir o, daha fazlası değil.
yanlıştır. evlenilecek erkek diye bir şey yoktur. kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadının zaten evliliğe ihtiyacı yoktur. eğlenilecek erkek sayısıda seçici bir kadın için çok fazla değildir. bulunduğu zaman işini görüp geldiği yere geri postalamak lazım gelir.
"erkek" i kategorize etmek başlı başına bir hata zaten. erkek işte.