aklı fikri sikinde olan, kadının sacından tahrik olan yobazların yeni saçmalatması. sapık olduğunuzu bu kadar belli etmeyin yav, evlatlık edindiğim kıza göz koyabilirim ben öyle eşşekoğlueşşek bir adamım deyin biz sizi anlayalım.
peygamberimizin de evlatlığı vardı deyip karşı gelenler için gelsin. süleyman ateş'in "gerçek din bu" kitabından iki paragrafı buraya aktarayım (copy paste değil alın teri).
"islamdan önce evlad edinme adeti vardı ki buna tebenni denir. yabancı bir çocuğu evlatlık almak isteyen adam, halkın önünde, o çocuğu evlat edindiğini söyler, artık o çocuk onun öz oğlu sayılırdı. onun adıyla çağırılır, baba ile oğul arasındaki hukuki işlemler onlar arasında da geçerli olurdu. birbirlerine varis olurlar, baba ile oğul arasındaki nikah yasakları, bunlar arasında da kurulurdu."
bu noktada araya gireyim. baba oğul denmiş ona taktım da.. niye baba/anne kız denmiyor. sadece erkek evlat mı ediniliyordu acaba. neyse.. daha sonrasında ahzab suresinin inmesi ve evlat edinme şeklinin değişmesi üstüne şu paragrafla devam ediyor.
"evlatlık geleneği kaldırılınca bundan doğan hukuki sonuçlar da kalkmıştır. artık evlatlığın karısıyla veya onun, kendisini evlat edenin kızlarıyla, teyze ve halalarıyla evlenme yasağı da kalkmıştır. ancak kaldrırılan şey, bu miras ve evlenme hükümleridir. evlatlığın gerçek evlat hükümlerine tabi olmayacağı bildirilmiştir. ama bir kişinin bir çocuğu sevip ona evladı gibi muamele etmesi yasaklanmamıştır. fakat bu sevgisi, onunla kendisi arasında mirasçı olmak, evlenme yasağı gibi şeyler doğmasına neden olmaz."
yani islam öncesi arap toplumunda evlat edinilebiliyor, o evlat mirastan pay alabiliyor, gerçek evlat yerine konabiliyormuş. islam bunu değiştirmiş. süper.. cahiliyye döneminin sapkın ve yanlış bi uygulaması daha islam'ın devrimlerinden biriyle çöpe atılmış. ne harikulade.. biz zındıklar göremiyoruz işte n'aparsın..
görünen o ki bu konuda doçent ismail karagöz e yüklenilmiş. ama internette ve ya ilmihal kitaplarında ne kadar araştırma yaparsanız yapın, aynı sonucu göreceksiniz. islam dininde böyle bir kural var, bir kez daha söylüyorum! yani "alkol kullanmak çok saçma, böyle bir kural varsa alın o din sizin olsun, ben yokum" demekle ne farkı var.
koskoca doçentin aslında dini ne derece yanlış yorumladığının sorunudur bu.
dini yanlış yorumluyor diyorum ki kimse kalkıp ben doğru yorumladım diyemez, ancak bu tip ilahiyatçılarda sıklıkla gözlenen şu problem vardır ki, o da islam dininin günümüz anayasalarda vs. geçen tüm kanuni olguları karşılayacak bir görüşü olduğunu, her şeyin, tüm sorunların çözümünün aslında kuran-ı kerimde varolduğunu iddia etmeleri ve öyle görmelerinden ortaya çıkıyor bu tip sorunlar.
şimdi doçentimizin savına göre, evlat edinme sorununu doğuran olay, mirasın çocuğa devredilecek olması dinen caiz değilmiş, bunun bence nedeni islam dininin miras olgusunu ayrıntılı bir şekilde anlatması evlatlara ne kadar pay düşer, eşe dosta kardeşe ne kadar pay düşer bunu anlatması, ancak bunun dışındaki kişilerden bahsetmemesi ve bu nedenle doçentimiz tarafından aile dışındaki kimselere veya aileye sonradan katılanlara verilmesi uygun görülmemiştir. bu doçentin yorumu ve tabiki bize göre yanlış bir yorum. bunun yanlışlığını ortaya çıkaracak en başlıca neden, hz. muhammed'in birden fazla evlatlık çocuğunun bulunması, eski arapların bir geleneği ve islamiyette de devam eden süt evlat geleneği bunu yanlışlar. nitekim süt kardeşlere de miras bırakılmış, özevlattan ayırt edilmemiştir yüzyıllarca.
doçentin karşı gelmesindeki ikinci neden buluğ çağına geldiğinde kişinin evlatlık çocuğuna ilgi duyabileceği imiş. e ulan biz bu korkuyla yaşayacaksak, yeğenimizin, akrabamızın vs.nin yanına yaklaşamayız, hatta doçentin savına bakarsak öz çocuğumuza bile yani evlatlığı geçtik özçocuğumuza da buluğ çağına girdiğinde ilgi duyabiliriz, bunun duracağı bir nokta yok ki?
nitekim akpçi yazarlar ve imam hatipli kimseler bu son ek'den sonra eksi yağmuruna tutabilir, ancak söylemeden edemeyeceğim imam hatip, tarikat evi vs. çıkışlı ve profesör doçent olabilmiş kimselerde din konusunda bu belli başlı basit mantıklardan bile aciz hükümler belirtebildiğini, üstelik bunu kitap edebildiğini ve ayrıca desteklerinin bulunduğunu görmek, artık bu din konusundaki köhne anlayışımıza biraz kilit vurmamız gerektiğini gösteriyor.
din hakkında ne kadar çok düşünülürse, o kadar aykırı düşüncelere girdiğimizi gösteriyor doçentin görüşleri, nitekim dinde aşırıya gitmeyin canlar.
niye?? niye bu söz söylenmiş hiç düşündünüz mü.. tamam atasözü illa ki açık manasının altında bi mecaz içerir ve bu cümlenin dediği bi nevi yasak olanın ama el altında ve ulaşılabilir olanın çekiciliğinden dem vurmaktır. ama örnek olarak neden baldız denmiş peki..
cevabı basit. düşünün, her kadının örtündüğü, erkeğin sokakta kadın sureti göremediği, evlenme yaşına gelince annesinin oğluna hamamdan kadın beğendiği çağları düşünün. hatta öyle ki o zamanlar randevuevlerinde (şekerpare filmini seyredenler hatırlayacaktır) sadece parasını verip boşalıp çıkmıyordu insanlar, muhabbete gidiyorlardı, öncesinde sohbet ediyorlar, şarkı türkü eğleniyorlardı. çünkü yasaktı bu. erkek kadın beraber zaman geçiremiyor, konuşamıyor, hatta birbirlerini göremiyorlardı bile.
işte baldız lafı burdan çıktı. çünkü artık evli olduğunuz kadının ailesi sizin de aileniz olmuştu. tamam şu örnek verdiğim çağda baldız da sizin yanınıza örtünerek çıkardı ama o çağ değişmiş olsa da o zamanın kemikleşmiş adetleri toplumda yer etmişti. belki artık o kadar kapanmıyordu kadınlar ama hala erkekler kadınlarla sohbet edemiyor, aynı çatı altında kalamıyordu. baldız ise erkeğin ulaşabileceği bi yerde oldu bu sayede. başka kadınlarla tanışması, konuşması toplumun taaa o eski zamanlarından kalma yasaklarla engellenmiş adamın baldızıyla aynı çatı altında kalması mümkündü. o yüzden baldızdı bu örnekteki.
bunun peki konuyla ne ilgisi var. aslında anlaşılmıştır kastım. işte evlatlık da o eski zamanlarda erkeğin kadının birbirlerini göremedikleri zamanlarda farklı cinsiyette insanların aynı çatı altında (hem de arada evlatlık mefhumu olduğundan o en eski yıllarda bile kapanma olmadan) kalmalarına imkan sağlıyordu. hayatında tek cinsel beraberliği karısıyla olmuş adamın evlatlık kızına da sulanmasına imkan sağladığından islam da kestirme yoldan buna "caiz değildir" dedi geçti.
miras bırakmanın caiz olmaması da zaten islam'ın ne kadar sermaye birikimine önem veren bi yapılanma olduğunun (ki çok daha ayrı ve uzun bi konudur o) basit sonuçlarından biriydi.
aradan yıllar geçti, bugün artık kadın ve erkeğin arasında cinsellik de olmadan sohbetlerin edilebildiği, aynı çatı altında iş arkadaşı, sınıf arkadaşı ya da sadece arkadaş olarak bulunabildikleri yıllar geldi. ama bu kural değişmedi. niye değişsin ki..
dindarın amacı allah'ın nizamını yeryüzüne hakim kılmak değil midir.. zaten şu an erkeğin kendisine helal edilmemiş kadınlarla aynı yerde olmasıyla günah işliyoruz biz islama göre. şu üstüne konuştuğumuz fetvaya savunma getirenler aslında bilinçaltlarında (ya da üstlerinde bilemem onu) o eski düzene geri dönmek, erkeğin kadının ayrı yaşamlarını tekrar yürürlüğe koymak istiyorlar. ve bunu sekteye uğratabilecek bi evlatlık sürecine de karşı geliyorlar.
kendi açılarından mantıklılar, ona bi şey demiyorum. sadece başka tartışma ortamlarında kendi dinlerine inanmayan insanları ahlaksızlık, sapıklık vs ile etiketlemeye çalışmasalar hiç bi derdim olmayacak. bi de insanlığı bu eski ve ilkel görüşlerden kurtarmaya çalıştığımızda "sussana sen" demeseler..
müslümanlıkla hiç haşır neşir olmamış bir kişiyi islamın tüm insanları potansiyel sapık olarak gören bir din olduğu sonucuna ulaştırabilecek enteresan hükümlerden biri.
arap ekini çok ama çok geride kalmış ve çürümeye yüz tutmuş bir yaşam biçimidir.*. zaten dinlerden başka hiç bir tinsel olgu(resim, yazın, heykel, devlet...) ortaya çıkartamamış arap ekini üzerine kurulmuş bir dinin insan düşüncesine sığmayacak çarpık ve sapkın şeylerle dolu olması kaçınılmazdır.
dinin mimarı olan hz. muhammed çocuğu yaşındaki biri ile evlenmesi bu coğrafyadaki insanların kadına bakış açılarının yanlışlığını en güzel ortaya çıkartan örnektir. kaldıki köleliği sıradanlaştıran bir sisteme sahip kuran ve islam dini yetim ve öksüzleri, muhtaçları ihtiyaçları doğrultusunda kullanmayı normal; bunun aksi olarak muhtaç olanları kendileştirmeyi ise büyük bir günah olarak görür.
evlat edinmenin günah olması islam dinin doğduğu coğrafya ve zamanın dinamiklerinin yansımalarıdır. bu dine göre bu yasak sıradandır.
Diyanetin bile islamin yasakladigini kabul etmekte zorlanarak kismen topu taca atmaya calistigi, tam bu haliyle ak ruh kara ruhun kendini gun gibi acik ettigi konu.
Bu konuda son olarak evlât edinmeye temas etmek gerekir. islâm hukukunda kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukukî bir-takım sonuçlar doğuran bir evlâtlık kabul edilmiş değildir. Şu anlamda ki, evlât edinenle evlâtlık arasında bu ilişki sebebiyle bir mahremiyet doğmaz. Aynı şekilde evlât edilenin aslî nesebinin zayi edilmesi ve evlât edinenlerin nesebine kaydedilmesi ve buna bağlı olarak evlât edinenle evlâtlık arasında tek veya çift taraflı bir mirasçılık ilişkisi de yoktur. Şu kadar var ki Osmanlı uygulamasında kimsesiz çocukların evlâtlık adı altında ve hiçbir hukukî sonuç doğurmaksızın hayır se-ver kimseler tarafından bakılıp büyütülmesinin örnekle-rine de rastlanmaktadır. Şer'iyye sicil defterlerinde oldukça çok sayıda bu tür evlâtlık (tebennî) kaydına rastlanmaktadır. Bunların şer'iyye sicillerine geçmiş olması mahkemece nafaka takdiri sebebiyledir. Mahkeme tarafından takdir edilmeyen nafakalar, harcayan kimse bakımından bağış sayılıp geri istenemeyeceğinden böyle kimsesiz birisini evlât edinenler gerektiğinde çocuğu geri isteyecek olanlara karşı ileri sürmek üzere mahkemeye nafaka takdir ettirmeyi müstekar bir uygulama haline getirmişlerdi. Osmanlılar'da karşımıza çıkan evlâtlık uygulamasında islâmiyet öncesi Türkler'deki ev-lâtlık uygulamalarının kalıntılarını görmek mümkündür.
Günümüzde gerek kimsesiz çocukları sırf hayır yapmak için bakıp yetiştirmek amacıyla, gerekse çocuğu olmayan ailelerin kendi çocukları gibi büyütmek üzere evlât e-dinmeyi arzu ettikleri görülmektedir. Öteden beri muhafazakâr aileler, çocuğun büyümesiyle ortaya çıkacağı düşünülen mahremiyet sebebiyle bu uygulamaya pek sıcak bakmamaktadırlar. Bununla birlikte toplumda kimsesiz ço-cukların büyütülüp iyi bir ortamda yetiştirilmesinin de çocuğu olmayan ailelerin evlâtlık edinmesinin de yararları açıktır. Böyle olunca, iki yaştan küçük çocukların -neseplerinin korunması, anne ve babalarıyla irtibatlarının sağlanması kaydıyla- evlâtlık edinilip emzirilmesi ve böylece süt mahremiyeti konumuna çıkarılması, bu mümkün olmadığında bile mahremiyetle ilgili dinî kayıt ve şartlara uyularak bu yolun işletilmesi mümkün görünmektedir.
--spoiler--
Nesebi kaybetmemek evlat edinmede mumkun. Gelelim mahremiyet konusuna. Mahremiyet bir kabuldur. "Kisinin annesi-babasi, oglu-kizi, dedesi-ebesi, kardesleri, teyzesi, amcasi, halasi, dayisi, yegenleri ile nikah dusmeyeceginden bu kisiler namahrem degildir" denirken insanlarin bu yakinlari ile zaten iliskiye girmeyecegi, bu kisilere yan gozle bakmayacagi varsayilir. yani temelinde varsayim vardir. Bu kisilerin namahrem olmamasi kendi basina ensestin onune gecmez, cunku akraba ile cinsi munasebetin kurulmasi sadece norm ile engellenebilir, teknik ya da fiziksel bir engel yoktur. Olmamalidir dersiniz ve olmaz. Bu varsayimi ve normatif yargiyi evlatliga genisletmek ile durum cozumlenebilecekken, bastan yasak koymak tam arap toplumunun sapkinliga temayulu karsisinda yapilacak is. Nitekim islam hukukuna dogmatizmden siyrilabildigi olcude arap adetlerinden serbesti saglamaya calisan osmanli, yukarida anlatildigi gibi bu duruma esneklik getirmis.
Su dakikaya kadar anlamadigim bir laf vardi; s*ke surulecek akli olmamak diye; "aman ileride ustune atlarim" korkusuyla evlat edinmemek de varmis. Demek ki oraya da akil surmek gerekebiliyormus. akil ya hu, akil...
poposundan hastalık uyduran bazı kimseler farkında değiller mi acaba etrafa yaydıkları pislikle bazı insanları hasta ettiklerinin. çok fazla türk filmi izlemiş arkadaşlar evlatlık alınan çocuğun durumu öğrenince geçireceği travmadan bahsediyor. evet evet çok fazla izlemişler. şöyle açıklayayım, bunun da bir çaresi var; çocuğu gerçekten sevmek ve durumunu ona küçük yaşlardan itibaren yavaş yavaş anlatmak. çok gerekirse psikolojik yardım almak. çözüm dinen caiz değil diye onları piç diye nitelendirip, yapan büyütsün demek değil, birsürü çocuğu serseriliğe, orospuluğa mahkum etmek değil. yardım etmek, sevmek çözüm.
(bkz: evlat edinmenin iyi bir şey olması)
evlatlığının eski karısıyla evlenenebilenlere yasak olan durum. zaten köken de bu olsa gerek.
la yoorum anlayın artık; sizin dininiz, yasağınız, ibadetiniz, içmemeniz size, kalanı bize. bu ayrımcılık, bölücülük değil.
iki lafın ikisini de siz diyorsunuz: dinime göre günahsa, beğenmeyen çıksın gitsin dinden diyorsanız, okey diyoruz byee..
hani lekum dinikum veliye din.
arada 18.1 yaş fark olsa da medeni kanun bu hakkı tanımış. istemeyenin bacasından yetim çocuk atan mı var? evlatlık alan da ya senin dininden değil, ya da günahım neyse razıyım diyen dindaşın. başka ihtimal var mı?
şu işe bak, fetvalar havada uçuyor. demagojinin üstadları sahnede. aynı ağababalarının ''asıl içki içmeyene mahalle baskısı var'' dediği gibi.
şunu kafanıza sokun. eğer bir insan, arasında 18.1 yaş fark varken aldığı bebeği büyütüp sonra da ona sulanabiliyorsa, bu ''insan'', öz çocuğuna da aynısını yapar.
sevgi neydi hacı fışfış? emekti deel mi. ama verdiğin emeğin tahsilatını veledinin bedeninden yapacaksan,
cennetine kadar yolun açık ola.
islamiyetin evrensel değil yerel bir din olduğunu hatırlamak gerekiyor. insanlar yaşadıkları toplumlardaki ahlaki değerlerden etkilenerek hareket ederler, ki bir köyden bir başkasına 3 günde gidilebildiği bir dönemde muhammed'in de olayları kendi çevresine göre yorumlaması, çevre şartlarından etkilenmesi son derece normal. muhammed'in tüccar olması ve bu sayede arap toplumunun dışına çıkabilmesi de bir noktaya kadar etkileyebiliyor bunu ancak.
arap toplumunun cahiliye olarak adlandırıldığı o dönemde kadınların birer cinsel objeden farkı olmadığını biliyoruz. e bunun önünü almak için de paranoyaklığa varan kısıtlamalar getirilmesi o dönem için konuşulursa normal olabilir. asıl mesele de burada zaten, bu o dönem ve dönemin arap toplumu için caydırıcı olabilecekken mantığın bu derece gelişebildiği bir dönemde ve de iletişim olanakları sayesinde hızla yayılabildiği bir dünya'da töre, din gibi katı kuralların artık teker teker yıkıldığı ve insanların mantıklarıyla hareket etmeyi ön plana almaya başladığı zamanda dinlerin de iddia edilen ebedi gerçekliği artık ortadan kalkıyor. bunu savunma biçiminden de anlamak mümkün. daha doğrusu savunamama biçiminden demeliyiz. ne deniyor? islam bu, beğenmeyen siktirsin gitsin. veya; bakın mantığınızı öne koyuyorsunuz ama dinden çıkıyorsunuz, taş olursunuz, cehennemde cayır cayır yanarsınız...
gelişmeye tamamen kapalı ve kendini yenileyemeyen her ideoloji için bu geçerlidir. 1400 yıl öncesinin ideolojisini 1400 yıl sonra mot-a-mot uygulamaya kalkmak ise haliyle aptalcadır. mesele evlat edinmenin dine göre günah olması ve islamiyetin tüm insanlığı sapık olarak gören paranoyaklığı değil, mesele bu ve bunun gibi birçok konuda dine göre mi, akla, mantığa göre mi hareket edileceği meselesidr.
tamamen uydurmadır. muhtemelen zamanın birinde miras bölüşümünü engellemek için üfürükçü hocalardan birinin götten üfürme yalanıdır. böyle bir iddayı savunan adamın da aklından şüphe ederim. bırakın semai dinleri taşa tapan adam bile kimsesiz kalmış bir çocuğu sahiplenip, onu sokakların pisliklerinden koruyup, eğitim almasını sağlayıp, geleceğini de garatiye almak ve mirasından sebeplendirmek için nufusuna geçirmenin günah olduğunu savunmaz.
din işleri yüksek kurulu üyeliğine geitirlmiş adam diyorki evlat edinmeyin. yani koruyup gözetmeyin. bilader tinercilere mi ortaksın yoksa kapkaççılara mı?*
edit: bir çocuğun bakımını üstlenmek ona para vermek değildir. topluma kazandırılmış bir birey olarak yetiştirmek için evine alıcaksın, aile ortamı yaratıcaksın ve eğer varsa öz evlatlarından da ayırmıycaksın. o zaman o çocuğa faydalı olunur. yoksa ver parayı büyüsün. sonra allahım ben çocuk büyüttüm bana 4 tane şarışın huri lütfen demekle iş olmaz. tefeci de her ramazan fitre zekat dağıtıyor.
tanım ayağına mecburen islam dedik de, hangi dinde kardeşim? biz otomatik olarak islamı referans almak zorunda mıyız? tek dişi kalmış medeni kanuna ne oldu? başlamayın %99'u müslüman türkiye edebiyatına.
bu sorunun en temiz, en akıllııca yolu buda'ya atfedilen bir lafın izinden gitmek:
''eğer bir söz aklınıza uymuyorsa, size saçma geliyorsa; benim söylediğimi iddia etseler bile inanmayın''
tıpkı hadis ayıklarken terazinin kur'an olması gibi. ama tek farkla; burada terazi, akıl, mantık, vicdandır.. bunlar yoksa, işin içinde bunlar olmadıktan sonra hangi dine inanıyorsanız, varın ona başvurun..
hala laf, söz, lakırdı, fikir, düşünme ve ifade etme hürriyeti varken; benimle zerre ilgisi olmasa bile düşünebildiğim her konuda olduğu gibi bu konuda da fikrimi söylerim. olayın bebeklikten besleyip büyüttüğü çocuğa art niyetle bakabilme sevimliliğini, asaletini es geçip konuya gireyim:
madem dinin kuralı bu ve beğenmeyen dinlemesin; ben almayayım. size bu yasaklarla bir ömür mutluluklar. azıcık aklım ağrısız vicdanım*.. oh be!. ne kabir azabı, ne cehennem korkusu.. ancak bebekken alıp büyüttüğü velede art niyetle bakabilme potansiyeline sahiplerinlerin gidebildiği cennet de sizin olsun.
hay sizin mahremiyetiniz tam ortasına.... demek istiyorum artık. nüfusunun %99.9 unun( yine 'onların' iddiası) müslüman olduğu bir ülkede ensest in alıp başını yürümesi de sizin gibi üçküru her daim şeyinde olan insansılar yüzünden. mahremiyet yüzünden evlatlık alınması dinen caiz değilmiş. kız evlatlık büyüyünce öyle olur böyle olur. ulan sizin gibi sapıkların evlat edindiği çocuklara sarkıntılık yapmasına gerek yok! siz zaten bizzat kendi kanınızdan gelen kendi çocuklarına tecavüz ediyorsunuz. allah müslüman aleminin ikiyüzlülüğünü bilmişte yasaklamış sanki evlatlığı. eğer tabi kuran da gerçekten yasaksa evlat edinmek. ülkemizdeki ensest in boyutları akp milletvekillerini bile korkutmuş. açıklayamayız babası, abisi, amcası, dayısı tarafından tecavüze, sarkıntılığa uğrayan kızların sayısını diyor milletvekili. ülkede infial olur diyor.
iğrençlikte son nokta. işte dinin yozlaştırılması denen şeyde tam olarak bu. bu tarz beyanatlar insanları islama yakınlaştırmak bi kenara uzaklaştırır. ondan sonra islam yanlış anlaşılıyormuş! doğru anlatın o zamanda millet öğrensin!
din dogmadır beğenmeyen inanmaz diye atlayacağım mevzuya; ama kendi fikirlerimle (islamiyet i savunmak zorunda hissetmek/#3958170) ters düşeceğim. o yüzden kırıp bacağımı oturuyırum sessizce.
- Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı (ahzab suresi 4.ayet)
- Babası olmadığını bildiği halde, kasten birine ,Bu benim babam diyene Cennet haram olur (Buhari nin bildirdiği hadis i şerif)
okuduğumuzu anladık mı?
(bkz: haluk dede sorularınızı yanıtlıyor)
din adamlarinin ve sozlukteki fahri din adamlarinin uzerinde ahkami kesip son noktayi coktan koydugu mevzudur. ote yandan herkesin gunahi kendinedir. kendine, nefsine guvenemeyen baktigi buyuttugu cocuga yarin bir gun yan gozle bakarim abdestim bozulur diyenler evlat edinmez, keske her gunah boyle olsa da cehennemde cayir cayir gururla yansam diyenler isterse gider bir yada daha fazla edinir.