70 yaşlarında bir amcayı tanıyorum.
40 yaşlarında oğlu ölmüştü.
Şöyle bir cümlesi çok dokundu:
Eskiden köpek gibi çalışırdım ağır işlerde çalışırdım canım çok acırdı. Fakat uyuyunca dinlenince geçerdi. Fakat bu geçmiyor. Uyuyorum, uyanıyorum geçmiyor. Nereye gitsem benle...
Hiçbir kelimenin anlatamayacağı bir acı , hem fiziksel hem ruhsal hissedilen ve hep içinde kalan bir yara.Bu acıyı yaşamadan önce , mübalağa yapmak için ne kadar rahat kullanırdım bu iki kelimeyi...Aylarca karnında taşıyorsun kendi canından vazgeçip ona can vermek için elinden geleni yapıyorsun, sonra melek olup gidiyor.
kimsenin anlayamayacağı bir acı.
adet, gelenek, görenek vesaire nedeni ile çocuğun ayakları ebeveynlere yıkatılır imiş. meftanın yıkanışında.
anne babaya nasıl bir eziyettir, nasıl bir kıyımdır...
bir babanın günler sonra sözü...
-ayakları hala ellerimde... hala minicik...
sanırım bundan iyi tanım olamaz.
her şehit haberinde aklıma sadece bir kadın gelir. çaprazımızda oturan komşu feride teyze. ilkokula gidiyordum belki oğlunun şehit haberi geldiğinde, hayal meyal hatırlıyorum. sonra duramadı buralarda taşındı. gecen sene yazın balıkesirde karşılaştık dedikleri, duyduklarım doğruymuş. akıl sağlığını kaybetmiş.
evine uğradık. fotoğraflarını gördüm. nasıl güzel bembeyaz genç bir çocuk. tam o gün yine şehit haberi vardı. televizyonda haberi duyunca odada ki tüm eşyaları dağıtmış. oğlumun adı küçücük bir parka verildi dedi. ağzımı açıp tek kelime edemedim.