yıl 1996, henüz yaşım çift haneli sayılara ulaşmamış -ya da henüz ulaşmış- bir de kardeşim var ki okumayı yeni öğrenmiş. hani ilköğretimde okulda nöbet tutardık ya numara sırasına göre. geleni gideni önümüzdeki koca deftere not alırdık. işte böyle bir olaydan esilenmiş olsam gerek kardeşimle yaptığım uzun görüşmeler sonucu odamızda 2 şer saatlik dönüşümlü nöbet tutma konusunda mutabakat sağladık. nedeni ise odaya hırsız ya da yabancı girerse onu tuttuğumuz kayıtlardan bulacaz. akla bakhele akla... lan mal senin evinin içindeki odaya hangi yabancı girecek. neyse ilk nöbeti kardeşime tutturdum tabi bu mal 10 dakika sonra damladı:
-abi ben sıkıldım.
ben bir defa gaza gelmişim kesinlikle kaytarma yok taviz yok! gönderdim bunu pohpohlayarak. arada yokluyorum bunu, bakıyorum eline verdiğim bloknota, bomboş... hiçbirşey yok. sinirleniyorum niye gelen gden yok diye. gidiyorum annemleri zorla odaya götürüyorum ki bizim ufaklığa kayıt edecek birşeyler çıksın. neyse bizimkiler saolsunlar kırmıyorlar beni hem de olayın ne olduğunu öğrenmek için şöyle bir odaya gidiyorlar. kardeşim kimlik falan istemeye başlıyor, vuruyorum kafasına:
-ne kimliği olm yaz işte. bunlar annemle babam, onlardan kimlik isteme.
ağlıyor bizim ufaklık kafasına vurdum diye. nöbet yerini terk ediyor. ben de zaten o anda okey taşlarından kule yapmayı keşfetmişim, takmıyom bile bizimkini. o basıyor gidiyor bense 12. kata ulaşmışım bile...
şimdi düşünüyorum da ilkokuldan aklımda bu tip olaylar kalmış, acaba o herşeyi uygulamaya müsait beyinlerimize daha faydalı şeyler aşılansaydı da onları uygulasak nasıl olurdu diye.