Eğer evin küçük oğlu olmuşsanız ve çöp atmak ve bakkala gitmek bir zamanlar en önemli görevleriniz olmuşsa -ki benim öyleydi- yalnız değilsiniz. Biraz uzun ama, hadi bakalım...
Anneler kesinlikle çocuklara istediklerini yaptırmak konusunda şu gezegenin görüp görebileceği en başarılı insanlardır. Bunun için en sık kullandıkları iki yöntem vardır. Bunlardan birincisi şudur. "istediği bir şeyi sanki çocuğu da istiyormuş gibi gösterme"
Bu yöntemin sadece ismine bakarak, yöntemden hiçbir şey anlamadığınıza adım gibi eminim. Hatta lisede matematikçinin konu anlatırken tahtaya yazdığı "her x reel sayılardan reel sayılara tanımlı bir kümenin elemanıdır bik bik" tarzı abuk sembollere bakarkenki o "bi b.k anlamadım ne diyo bu mına koyiim" ifadesi bile oluşmuş olabilir yüzünüzde. Bir örnek versen artık diyorsunuz haliyle. Evet örnek vereceğim ama emin olun bu örnek, matematikçininkilerden çok daha anlaşılır olacak.
"istediği bir şeyi sanki çocuğu da istiyormuş gibi gösterme"ye örneğim şudur.
Bizim evde bu her zaman olur. Annem bir kek yada pasta benzeri bir şey yapar. yaptıklarını üzerinde "kafeda" yazan kocaman birer fincan altlığına koyar,biz televizyon izlerken abimle ikimizin ayağına kadar getirirdi. Sonra da bana doğru dönüp "oğlum bir kola al da pastayla beraber içersiniz" derdi. işte can alıcı repliklerden birisi buydu. Ve ben şimdi anlıyorum ki o "pastayla beraber içersiniz"in anlamı "oğlum sabah erkenden kalktım saatlerce temizlik yaptım. yetmedi üstüne bir de bu pastayı yaptım. zaten pasta da kuru kuru gitmiyor. canım da öyle bir kola çekti ki, hadi git bi kola al gel." şeklindedir. tabi o zaman bunu farkedemediğimden "ulan hakkaten de kuru kuru gitmiyor" deyip alırdım kolayı. şimdiki aklım olsa annem istiyor diye koşa koşa gider alırdım o ayrı.
uzun bir örnekle açıkladığım bu ilk yöntemden sonra şimdi gelelim ikinci yönteme yani esas konumuza.
pazar sabahı... diğer bütün sabahlardan farklı olarak, babamın evde olduğu, ailecek kahvaltı yapabileceğimiz tek günün sabahı... sırf bunun için pazar günleri hep özeldir bizim için. önemlidir.
Hafta içi sabahları erken kalkmak, benim için tam bir işkenceydi. Ama Pazar sabahları "tsubasa" başlayacak diye 6'da kalkardım. tsubasanın dünya yörüngesine kadar zıplayıp, "Houston, i have a problem" dese bile kimsenin garipseyemeyeceği o yükseklikten vurduğu rövaşatanın tam kale çizgisinin üzerinde kendi etrafında büyük bir hızla dönüşünü yarı şaşkınlıkla ve yarı "lan bi siktir git" tavrıyla izler, tam o anda ekranda beliren "to be continued" yazısını da görüp üzülürdüm. Aklımda hep "acaba bu top çizgiyi geçecek mi? Nankatsu bu maçı da kazanabilecek mi? Roberto piçi orada ne arıyor? Tsubasa'yı brezilya'ya götürürse bu takımın hali ne olur?" gibi soruları bırakarak biterdi tsubasa.
Sonra gaza gelir, odamdaki ağzına kadar bilye ile dolu olan yarım litrelik pet şişeden bir tane bilye alıp, salondaki halının üzerinde parmaklarımla maç yapardım. Bu sonucunu kendim belirleyebildiğim anlamsız maçtan sonra tekrar televizyonun karşısına geçer, diğer çizgi filmleri de izlerdim. Ama hiç birisi tsubasa'dan aldığım o "heyecan dolu şaşkınlık" hissini veremezdi bana.
Saat 9 gibi tam yeniden uykuya dalmak üzereyken annem belirirdi kapıda. "oğlum, evde ekmek yok, hadi bir ekmek al da gel" derdi, aldırış etmezdim. Bunu tekrar tekrar söyler ama sonucu değiştiremezdi. Sonra ne yapacağını çok iyi bilen annem o anahtar sözleri söylerdi. "hadi oğlum, hadi yavrum, hadi evimizin erkeği..." Bu "evimizin erkeği" sözü evimizin en küçük erkek çocuğunu -yani beni- en çok gaza getiren şeydi. işte o anda aldığım gazla "ne zaman bozuk para kavanozundan parayı aldım, ne zaman merdivenlerden üçer beşer indim,ne zaman dolabın en arkasındaki ekmeği seçtim,ne zaman babam uyanmasın diye zile basmayıp kapıyı iki kez tıkattım." Hiç hatırlamazdım. Annemin bu ikinci yöntemi, benim babamın yanına giderek "baba, hadi kalk kahvaltı hazır." Diyip onu uyandırmam ve sofraya oturmamızla o mutlu Pazar kahvaltılarına dönüşürdü. Ve annemin ekmeği bölerken "ekmeği de evimizin erkeği aldı." sözleriyle yüzümde beliren kocaman gülümseme... Sanırım bu gururla karışık gülümsemeler benim en mutlu anlarımdı.