film kendi başında değerlendirildiğinde güzel olabilir, iyi çekilmiş olabilir, duygu etkileyici bir biçimde izleyicye verilmiş olabilir.. olabilir de olabilir..
ancak a moment to remember(hatırlanacak bir anı) nın uyarlaması olması ne kadar güzel olursa olsun kızdırıyor insanı. bir şey de özgün ve güzel olsun, orjinal olsun... lütfen rica ediyorum.
fragmanı izledim de, bazı sahneler birebir aynı gibi.. yuhlar olsun size.. adam alış replikleri yazmış resmen, insan sadece konuyu benzetir falan o da değil. ama yine de izlemek istiyorum sözlük. merak işte, nasıl çekmişler diye. ,izledikten sonra yazacağım entry de görüşmek dileğiyle..
Özcan Deniz'in parası var. Eğer isteseydi Güney Kore filminin senaristine telif ücreti ödeyerek bu filmi yine yapabilirdi. Hem bu sayede film olsun, kendisi olsun daha saygın bir konumda olurdu. Ama Özcan Deniz filmi yaptığı yetmiyormuş gibi bir de senaryoya imzasını atmış. Bu iletişim çağında bir güney kore filminin bilinmeyeceğini düşündü sanırım ama ayıp etmiş. Film daha vizyona girmeden lekelendi. Özcan Deniz'in TV Programlarında madara olması da cabası. Türkmax'taki Heberler programında Mehmet Ali Alabora kendisi ile oldukça dalgasını geçmiş:
"A Moment to Remember" adlı güney kore filminden bire bir adapte edilmesine rağmen senaryosunun Özcan Deniz'e ait olduğu belirtilen "Evim Sensin" filmiyle ilgili sis perdesi aralandı. Konuyla ilgili iddialara açıklık getiren Özcan Deniz söz konusu Güney Kore filminden esinlenen bir senaryo yazmadığını Güney Kore yapımı filmin senaryosunun bizzat kendisine ait olduğunu açıkladı. Park Chan Wook, Kim Ki Duk, Joon Ho Bang gibi Güney Koreli yönetmenlere ve Güney Kore sinemasına desteğini sürdüreceğini söyleyen Deniz, ayrıca kısa sürede kült bir klasiğe dönüşen Old Boy adlı Güney Kore filminin senaryosunun da kendine ait olduğunu ve yakın bir zamanda onun da yerli bir adaptasyonunu yapacağını sözlerine ekledi."
ünlü sinema eleştirmeni demet akalın taraından çok beğenilen bir film. kendisi twitter' dan şöyle bir twit paylaşmış:
"Tebrikler çok güzel resimler, kurgu, oyunculuk, duygu... her şey mükemmel güzeldi. özcan deniz Çok ağlattın ama değdi."
bu şahsiyet beğendiyse ben daha da türk filmi izlemem. kendisi the artist filmi için "Ne biçim film bu, siyah-beyaz, paramı verin." gibi mükemmel bir yorum yapmıştı. hatırlatayım dedim.
kız yaralıdır- erkek havalı
kız farketmiştir- erkek havalı
kız aşık olmuştur- erkek soğuk kanlı
kız sevmiştir- erkek ağırdan
kız evlenmiştir- erkek dur bakalım
kız telaşlenmıştır- erkek ağız burun kırmıştır
kız hastalanmıştır- erkek soğuk kanlıdır gene
kız ölmektedir- erkek karımı bırakmam ulan demektedir
kız ölmüştür- erkek havalı
özcan deniz in yönettiği filmde oynayacağı rol bu kadar olur. bolywood tarzı saç kesimi ve o garip havalı kendinden emin duruşunu filmin başından sonuna kadar abartılı ve narsist bir şekilde sunmuştur. kısaca kendi kendini tatmin etmiştir. açıkçası fahriye evcen gayet güzel iş çıkarmış ancak oldu bitti gitti olarak gelişen olayların akışında ve özcan deniz in karizmatik ağır abi duruşu altında etkisini yitirmiştir.
seyirci neyi hissedeceğini hazmedemeden bir başka olayın içerisinde bulmaktadır. yani seyirci gülsün mü ağlasın mı sıçsın mı karar veremeden bünyesi iflas etmiştir. ya benim gibi gülme krizine girmiş ya da yanımda oturan kızcağızlar gibi 2 kutu mendil bitirmişlerdir.
ya tamam hani sanat zaten özgürlüğü barındırıyor, herkes film çekebilir (gerçi kimse böyle her filminde aşırma yapmaz ama) falan tamam da benim için sinemada kırmızı çizgi özcan deniz'dir arkadaş. özcan deniz filmi de izlemeyivereyim, izleyemediğim binlerce film varken henüz. hayır sonu yok.
la bir kaç gün öncesine kadar evleri yeniden dekore eden bir program daha zannediyordum. öğrendim ki, özcan deniz filmiymiş. asosyallikte level atladıysam demek ki.
özcan deniz' in yönetmenlik ve oyunculuk yaptığı filmdir. bu filmi izlemeden önce, fahriye evcen' in oyunculukta iyi olduğunu düşünürdüm. lakin o ses ney laaann... onlar nasıl kezban tavırlar aman yarabbi... özcan deniz, bir marangozu canlandıracaktır güya. aman efendim kasılmalar kasılmalar, ağır çekimde yürümeler, bıyık altından hafif gülümsemeler... bir raf kırışı var, ev yıktı zannedersiniz. egoları kadraja sığmamış yani.
