12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda önümüze gelen anayasa değişikliklerine Türkiye demokrasisini daha ileriye götüreceğine inanarak destek veren bizler 13 Eylül 2010 tarihi itibarı ile “evet ... ama takipteyiz" diyoruz.
Takibinde olacağımız çok şey var. Başlangıç noktamız referandum sürecinde ve öncesinde sıkça gördüğümüz özeleştiri eksikliği. Bu bağlamda muhafazakâr medyayı acilen göreve davet ediyoruz.
Türkiye'de demokrasi, tarafların sadece kendi demokratik haklarına sahip çıktığı sürece değil, başkalarının haklarını da savunduğu sürece gelişecektir. Sadece yaşamak ve insanca yaşamak hakkına sahip olmakla yetinmeyip, aynı zamanda yaşatmayı ve insanca yaşatmayı da öncelikli görev edindiğimiz zaman Türkiye'de insan hakları garanti altına alınacaktır.
Biz daha fazla insan hakları ve demokrasi istediğini söyleyen muhafazakâr medyayı ve insanlarımızı bu konuda üstlerine düşen vicdani sorumluluklarını üstlenmeye çağırıyoruz. Muhafazakâr medyada daha çok özeleştiri görmek istiyoruz. Muhafazakârların kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, her tür haksızlığa karşı seslerini çıkarmalarını bekliyoruz. Bugüne kadar yaşadığımız (Sivas katliamı, Ramazan'da oruç tutmayanların tartaklanmasi gibi) örneklerden hareketle bu konuda alınacak çok yol olduğuna inanıyoruz.
Referandum sürecindeki “demokratikleşme” ve “hukukun üstünlüğü” vurgusunun önümüzdeki dönemde atılacak adımlara yansımasının takipçisi olacağımızı hatırlatıyor ve muhafazakâr medyayı Türkiye'nin daha demokratik ve özeleştiri sahibi bir toplum olması yolunda daha fazla görev almaya davet ediyoruz.
Referandumda Evet diyenlerin de hayır diyenlerin de boykotçuların da sözün özü, gerçek demokrasi, insanca yaşam diyen herkesin destek vermesi gereken girişimdir.