14-15 yaşlarındayken korkusu yüzünden gece 2-3'e kadar uyumadığım durumdur. hırsızların gece değil, sabaha karşı geldiklerini öğrendiğimde ise işler daha da boka sarmıştır. bu yüzden yatağımın yanında beyzbol oynamak amaçlı bir sopa ve kullanmaktan son derece tedirgin olabileceğim bıçak da bulunmaktadır. Gelen hırsız kesinlikle imha edilmeli, ölmese bile öldürülmekten beter edilmeli. Çünkü eve giren hırsız, kameralara kendini net olarak belli etmiş olsa dahi, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır. Ama eğer hırsızı öldürürseniz suçlu sizsiniz.
Eve sizin haberiniz olmadan davetsiz misafir girmesidir. Geçen gün başıma geldi, herif ben uyurken eve girmiş, laptop vardı masamda, içinde dünya kadar okul belgem vardı aksi gibi yedeklememiştim de. Onu almış ve yastığımın altından telefonumu almış. işin garip tarafı olay 13.00 ve 16.00 arasında oluyor. Artık iyice tadı kaçtı bu olayların. Polisi çağırıyoruz, hesap soruyor. Vay efendim benim uykum neden ağırmış, bu olay da bir iş varmış(?) Malınıza sahip olun arkadaşım. Polise filan güvenmeyin, bir halt yaptıkları yok. Formalite icabı geliyorlar, bir bok yapmadan gidiyorlar. Yani demem o ki arka sokaklardaki gibi olaylar zinciri beklemeyin. Gelir, parmak izi alırlar. Aldıkları yeri bok içinde bırakıp giderler.
insanı o evden soğutan ve kafasına evi satması gerektiği düşüncesini sıkı sıkıya sokan kötü bir durumdur. eğer hırsız siz evde yokken girmiş ise yapılabilecek en güzel sey önce polisi aramak ve kapıyı polis eşliğinde açmaktır. (içeride neyle karsılasılır bilinmez) daha sonra şikayetçi olup vakit kaybetmeyin olay yerinin evi toz duman ettikleri yetmiyormus gibi hırsızı da bulamıyorlar.
Siz evdeyken hırsız girmişse ve bunu farketmişseniz baş ucunuzda bulunan sopa yada kesici alet ile süzülerek ışıkları yakmadan hırsızı avlamaktır. haydi rasgele.
Önce yatak odasına girmesini bekliycen ve girdiği an ağzına burnuna çakmaya başlayacaksın. Sonra sandalyeye bağlayarak önce kulaklarını sonra parmaklarını koparıcan. Nerden baksan 15-20 yıllık huzur depolarsın.
hırsız desem değil, eve girdi desem o da değil ama şöyle bir şey yaşamıştım; balkondaki çamaşırlıktan iç çamaşırlarımı çalıp, kalan eşyalarımı bırakmıştı. ne yapacaksa artık !!
Eve geldim, abim apartmanın dış kapısında oturmuş bekliyor, "olum san dimas hırsız girmiş lan dedi. Çıktık baktık, dış kapı parçalanmış, babamın çantası didiklenmiş, sandık açılmış, ev dağıtılmış... Lakin pek salak hırsız bey, gözünün önündeki tabağın altındaki 10TL'i (o zaman iyi para) görmemiş, ya da almamış. Polis çağırdık, parmak izleri doldu her yer fakat dediler ki bunlar polis memurlarına ait. Hırsız pek zekiymiş pamuklu eldiven kullanmış. işte yeni çelik kapı aldık, öyle bir anımızdır.
polisin hiç umurunda olmadığı hadise. kendi güvenliğinizi kendiniz alacaksınız yoksa, sadece alınan parmak izleri ve ananızın bacınızın, karınızın ya da kızınızın dağıtılmış eşyalarını yıkamak ve toplamakla başbaşa kalırsınız. orospu çocuğu sizin mahremize girmiştir ve elleriyle her yere , her şeye dokunmuştur. O anda ah bir karşıma çıksaydı, bende burada olsaydım dersiniz ama iyi ki olmamışsınızdır. çünkü karşılaşma halinde katil olma olasılığınız %90'dır. moraliniz bozulur ve bir daha o evde yaşamak istemezsiniz. Polis gelir sırıta sırıta ifadenizi alır, parmak izlerinizi alır ve bir daha haber almazsınız. Gidenler gider. Güvenliğiniz için en büyük çare eve alarm taktırmaktır.
emekli emniyet amiri anlatmıştı.. uyandınız ki birileri evde dolaşıyor. çekmeceleri dağıtan birisini gördünüz ve başına sert cisimle vurdunuz.. polisler geldi.. dediniz ki "bu hırsız evimi soyuyordu.. bende vurdum indirdim" işte o zaman;
selamunaleykum metris, hayırlı günler ulucanlar, merhaba sincan. demek zorunda kalırsınız. öleceğinizi bilin yine de "hırsız" demeyin ifadenizde. eğer evinize hırsız girdiyse, hırsızla boğuşma, hırsızı yakalama, yaralama gibi olaylar vuku bulursa, ifadenizde hırsızı nitelerken asla "hırsız" demeyin. eğer hırsız derseniz sizin başınız belaya girer.
şüpheli şahış, katil, beni öldürmeye geldi, düşmanımdı, vs. vs. ne derseniz deyin, neyle yaftalarsanız yaftalayın(mümkünse susun. hiçbirşey bilmediğinizi söyleyin) ama hırsız demeyin. hırsızlık bu ülkede suç olmadığı için ve siz de onun hırsız olduğunu; hırsızlık için eve geldiğini bildiğinizi, buna rağmen ona zarar verdiğinizi kabul etmeniz anlamına geliyor.
hırsızlar zararsız, yalnızca ortalıkta açıkta bıraktığınız eşyaları çalan insanlarmış meğer.
az önce başımıza gelen olay. iki günlük tatile çıkılır dönülür, kapının önüne gelinirken güzel bir uyku hayali kurulurken aha, o da ne? elde anahtarınız var, var olmasına var da kilitler nerde? hayatınızda yaşayacağınız en berbat hislerden birini yaşamaya başlarsınız. kapı kapalıdır ve iki soru vardır kafanızda, içeri girdi mi, girdiyse ne götürdü. polis gelir, kapıyı 1 saatlik uğraşlar sonunda açar çilingirin karşı yakada iftarda olması sebebiyle. daha sonra içerilere bakılır, götürülecek pek birşey yoktur zira ziynet eşyaları bankada, mobilyalar da zatenn sigortalıdır. fakat ev biraz dağıtılmıştır. olay yerinin gelip gitmesiyle 1 saat içinde daha sağlam kilitler takılır, oda toplanır, ahali hiçbirşey olmamış gibi odalarına dağılır.
sadece apartman yöneticisi olmanın getirdiği aidat toplama görevi vesilesiyle sadece 300 lira zarara uğranmıştır. bir nevi ucuz atlatılmıştır.
sene 2006, bahar taze çiçek kokan rüzgalarıyla evin içinde dolaşıyor. o zamanlar bir bilardo salonumuz var, şiddet dolu bir aile olduğumuzdan değil ama ıstakaların bir kaç tanesi evin giriş kapısının arkasında duruyor (nedenini hala bilmiyorum) bizim aile baykuşvari bir hayat sürer en erken 00:00 sularında esnemeye başlar 01:00 gibi çayın altını kapatırız. saatler 23:00 falan, hırsız kapıda kırıp çırıp tıpırt seslerle kilidi açmaya uğraşıyor. bu sese kulak veren aile bireyleri sanki daha önce anlaşma yapmışçasına parmak uclarında ses çıkarmadan kapıya yürüyor. evdeki 5 bir birden silahlanıyor, 4 ünün elinde bilardo sopasının dibi (ıstaka altı) birinin elinde tava (tavanın kimde olduğunu söylememe gerek yok sanırım) herkes sinan çetin'in şu kayıpları, küsleri birleştirdiği programın kapısına bakan tipler gibi gözlerini dikti kapıya. kapı açılır ve hırsız 5 saniyelik bir şoka girer o arada babamın "destur ya allah!" nidası atmasa da ilk darbeyi vurmasıyla hırsızın kafasını tutarak merdivenlerden road runner'ı kıskandıracak bir performansla kaçması hala aklımdadır. bizim eve girmek avrupa birliğine girmekten daha zor olabilir...
Annem kurabiye yapıyordu, evde soğan kalmamış. ''Kızım gidelim de anneannemlere soğan alıp gelelim'' dedi. Ben Ekin'le birlikte giderim dedim, annemi dinleyip zaman kaybetmek istemedim ama annem birlikte gidelim deyince ısrar etmedim. Yarım saat sonra evden çıktı, anneannemler misafirliğe gitmişti. Kapıyı açtık ki ne görelim, çekyatların altına, tuvalet kağıtlarına kadar her şey yerlere saçılmış. Hemen çıktık evden kapının önüne, ben baston aldım elime korkuyla. Derken bir atlama sesi duyuldu, arka bahçenin duvarından atlayıp kaçmış hırsız. Yani biz geldiğimizde daha evdeymiş. Polis çağırdık. Tam içinde para olan çantayı silktiği anda gelmiş olacağız ki hiçbir şey alamadan gitmiş. Cüzdan içine bakmaya bile fırsatı olmamış. Şikayetçi oldular dedemler. iki gün önce de aynı sokakta yalnız yaşayan bir dedenin evine girip kombisini çaldılar. Evet, geceleri uyuyamıyoruz artık korkudan.
son zamanlarda iki kez girmistir, sonradan bulunan bir cep telefonu ve 50tl çalmıştır. ama bir daha girmesin diye kapıyı falan değitirmek 3000tl ye mal oldu.
bu pazar günü başımıza gelen hadise. evde olmadığımız esnada olmuş olması insanın yüreğine su serpse de, türkiye'de işlerin öyle dizilerdeki filmlerdeki gibi olmadığı gerçeğini tokat gibi suratımıza ekleştirmiş durumdur.
eve gelip camı açık bulduğumuz, yerde çamurlu izlerin olduğunu farkettiğimiz anda evden çıkarak polisi çağırdığımız gece yarısı, eve 12 tane polisin doluşup "ne ayak izi yeaa, halının deseni değil mi o(yuh)?" , "playstation'ı eşiniz mi oynuyo? at yarışına falan da düşkün mü? kumar borcu var mı?" "sen şimdi bu karını aldatıp kızın takılarını da sevgiline hediye verdiysen söyle bizi uğraştırma." gibi bizi dumurlardan dumurlara sürüklediği olaydır aynı zamanda. bej rengi bir halının üstündeki ayak izinin yeni olmadığını savunabilecek vizyona sahip türk polisinin bizi sürüklediği buhran için teşekkür ediyorum hakikaten. eve girememek psikolojisini bir yana bırakarak, böyle bir şey olduğunda polisin gidilecek en son yer olduğunu da acı şekilde anlamış bulunuyoruz.