yağmurlu bir sonbahar gününde dışarı çıktığında elini sımsıkı tutan bir hanıma sahip olacak kocadır. şanslıdır. iki yanında iki minik evlatla var ya ne şanslıdır o...
ziyankar adamdır. her gün çiçek getireceğine o parayı bana versin ya da biriktirip işe yarar bir şey alsın mesela en pırıltılısından bi tek taş filan. lan ben böyle adamın ağzını yüzünü kırarım. bir değil iki değil her akşam ne bu böyle. işin bokunu çıkarmaya lüzum yok. o çiçekler kaç para lan! onun yerine ben kaç farklı ayakkabı veya kıyafet alırım. tamma çiçekçiler de kazansın da bizim enayinin sayesinde çiçekçiler köşeyi döndü. bu tür şeyler arada bir olmalı. o zaman tadı çıkar. her gün her gün olmaz. hem onca çiçeği götümüze mi sokacaz nereye koyacaz her gün gelen çiçeği? hastane odası mı ev?
boşa para veriyordur efendim. çiçek getirme işini standart hale getirdiğinden artık her gün belli bir miktar parasını çöpe atmasının yanısıra çiçeği de zebil ediyordur kendisi. çünkü artık çiçek etkisini yitirmiş, alışkanlık haline gelmiştir eşinde. çiçek gördüğünde şaşırmıyor, sevinmiyor, ay kocam beni seviyor demiyordur. gel gelelim bu beyimiz bir akşam çiçek getirmesin kıyametler kopacaktır.
lafın özü, eğer çiçekçi değilse söz konusu koca çok yanlış bir yola girmiştir. geçmiş olsun.*
eğer çiçek getirmenin anlamlı olmasını istiyorsanız arada sırada getiriniz efendim.