efendim yıl 1952. dediğiniz gibi eteğimi kıvırıp çıktım evden. iskoçların istiklal caddesi sayılabilecek bir yolda geziyoruz minnoşlarım yani arkadaşlarımla.
neyse efendim lafı fazla uzatmayayım bir bara girdik viski içiyoruz. malt iskoç viskisi. tabi biraz etkilenmişiz efendim şuh kahkahalarım yan masalara taşmış. yan masada kibar ve centilmen sandığımız ablalar "ne o yavrum viski çarptı galiba" diyerek centil olmadıklarını belli ettiler. bu durum yine benim gibi taze birer erkek olan arkadaşlarımı da fazlasıyla müteessir etti.
yinede olayın üzerinde fazla durmadık içmeye devam ettik. fakat o bakışlar bizi ziyadesiyle korkutuyordu. zira arkadaşım ismail'in eteği fazlaca sıyrılmış tüm bakışları üzerine çekmişti. yinede erkekliğimizden ve beyefendiliğimizden ödün vermeden bir kaç kadeh daha içtik ve kaktık.
efendim zordur iskoçya' da erkek olmak. her zaman her şey sizin suçunuzdur. teşekkürler efendim ay bacaam.
namus iki bacak arasında olmadığı için karışılmaması gerekir. toplum olarak meraklıyız zaten kimin ne giydiğine. yarın entari giyen araplara, sarık takan afrikalı ve hintlilere de karışalım.
gene de çok kısaltmamasında fayda var gerçi. tamam namus iki bacak arasında değil ama lütfen.. bizim de bir göz zevkimiz var.
işini bilen cevval bir kızımız tarafından önce dünyanın en mutlu erkeği yapılıp daha sonra kullanılmış bir mendil gibi bir kenara atılması olası erkektir.