üç kuruş para için çalışmak ve sonucunda işverenin seni köle gibi kullanması ve en sonunda da entry girmeye bile fırsatın kalmaması durumu. güzel tarafı ise,felsefik konuları düşünecek zaman kalmıyor....
diğer bir versiyonu daha bulunmaktadır; evden okula, okuldan eve. kız istemeye giderken işe yarayan bir durumdur.
-evladım diye söylemiyorum, 24 ayar altın gibidir oğlum benim. içkisi yok, sigarası yok, gözü dışarda değildir. evden işeeeeeeeeeee, işten eveee.
bir başka versiyonu için : evden okula, okuldan işe, işten eve şeklinde olanı da vardır. artık ne üçgenidir bilinmez ama mekik dokunduğu kesindir. sosyal yaşam sıfırın altında yerlerde sürünür. rutin bir hayattır. arada ulaşımınızı sağladığınız toplu taşıma araçlarında yaşadığınız "action"lar dışında pek bir şey yaşanmaz.
evli ve çocuklu portresi çizen şahsın içinde bulunduğu durum. delikanlılık dönemi bitmiş ayakları her zamankinden yere sağlam basan, sorumlulukları artmış kendilerine bakmakla yükümlü bulunduğu bir eşi ve dünyalar tatlısı bir kızı vardır artık. ay sonu doğalgaz, su, elektirk faturaları içinde cebelleşmeyi bekler umarsızca. pazar günlerini iple çeker. arkadaşları dışarı çıkıp iki tek atmak istediklerinde "mesaideyim çalışıyorum" ya da "kaynanama gidicez" gibi cevaplar verir. o artık hayatın en zor kısmında, gençlik zamanlarındaki hovardalıklarından, serseriliklerinden, gece gezmelerinden elini eteğini çekmiş evinin direği olmuştur.
bunlar fi tarihinde bi arkadaşla sohbetten.
--spoiler--
- kapitalizm böyle hacı
+ nasıl
- yav işte insanları devamlı çalıştıracak, kazandığından fazlasını harcamaya zorlayacak işte.
+ eee yani?
- yanisi yemek için çalışacaksın, çalışmak için yiyeceksin.
+ sonuç
- siyaset, sanat, kitap, fikir skinde olmayacak, eve gidince tek derdin kafayı yastığa koymak olacak, düşünmeye bile üşeneceksin. gerçi aklına bile gelmeyecek.
+ bu mudur?
- he kamil he..
--spoiler--
şimdi mi? ibnelik kapitalizmde mi bilmiyorum ama giderek o moda giriyorum sanki.
anlatacak hiçbir şeyi olmayan, sıkıcı, köle hayatı süren bir insacığın günlerini üzerinde geçirdiği doğrusal çizgi. bu insancığın hayatı ya evde ya işte ya da bu ikisi arasında bir yerde son bulacak muhtemelen. en mutlu olduğu yer belki evi olacak, eve varmak için saatleri sayacak, acele edecek yolda belki, kimselere takılmadan evine ulaştıracak ayakları. belki de evde mutlu olmayacak, mutsuz bir duraktan başka mutsuz bir durağa geçecek her gün. geçtiği yollarda kendisine bir arabanın çarptığını hayal edecek ya da mutsuz iki nokta arasında bir sarkaç olmaktan kurtulmanın ruhunu nasıl hafifleteceğini düşünecek, kimbilir belki de evi ile işi arasındaki hiçkimsenin kendisini özlemeyeceğini hatırlayacak.
ev ile iş arasında geçen bir hayat... hiç ölmeyecek bir insanın trajedisini yaşamak, üstelik basit çok basit bir insan olarak.
gayreti ve çalışkanlığına hayranım. ömrüne 134 film sığdırmayı başarmış bir film makinesi.
evden işe işten eve giden, bir olayı, bir hikayesi olmayan insanlardan olmadığı için buraya ekledim kitaptaki bu pasajı. hayalleri olan insanların anlatacak hikayeleri de olur.
evden işe işten eve insanın yaptığıdır. iş zevkli olsa tek sorun uykusuzluk olsa bile bir süre sonra ne yapıyorum ben denir para da harcanmaz normal hayata çıkınca da şaşırırsın.