ayağının serçe parmağını sehpaya vurmanın bir level üstüdür bu hacı. yani -ben aykut olarak söylüyorum, benim için o tarz bir acıydı işte.
eskiler bilirler. buraların dutluk olduğu zamanlar, yıl 2009 falan. o zamanlar üniversitedeyim, boş zaman çok, sözlükte yardırıyorum. uzak mesafe ilişkisinin bir başka avantajı işte. o dönemlerde akşam 9 gibi msn açılır, gecelere kadar sevgiliyle muhabbet edilir, sonra sözlüğe sarılırdı tarafımca. bu dönemlerde atılan ilişkinin temeli bir gün kaçınılmaz son ile; evlilik ile noktalandı. hanım bursalı olunca, bir de üstüne öğretmen olunca yaz tatillerinde Kayseri'den bursa'ya ailesinin yanına gider mütemadiyen. gidince de insan gibi gitmez hani, minimum 1 ay.
yine böyle bir eğitim öğretim yılının sonları. hanım son hazırlıklarını yapar, yıl sonu törenlerinden sonraki güne uçak biletini alır. günler hızla geçer, tören yapılır, ertesi gün hanım yolcu edilir ve büyük özlem duyulan bekar hayatına hızlı bir giriş yapılır. bekar arkadaşlar hafta sonları eve çağrılmakta, maç izlenmekte, rakılar içilmektedir. tabi bu süreçte eve onlarca insan girip çıktığı için evi 1 hafta sonra bok götürmeye başlar. bu süreç hanımın geliş süresine bağlı olarak değişmekle birlikte; genelde 40 gün civarı sürer. hanım geldikten sonra yaklaşık 1 hafta boyunca çamaşır suyu kokusu evden eksik olmaz. bir akşam işten eve dönülür, hanım yatak odasındadır:
vendetta: ben geldim.
hanım: hoşgeldin. delilleri seninde görmen için hiç yerinden oynatmadım. vendetta: ne delili ya? ne oldu, hayırdır?
hanım: bak (bu sırada elinde siyah kırışık bir şey göstermektedir), yatak odasındaki makyaj masamın altında ne buldum? vendetta: çorabımı mı buldun? ne o?
hanım: tayt. vendetta: eee. ne olmuş yani? çıkarıp atmasaydın oraya bir hışımla.
hanım: heh. işte bende tam öyle düşündüm. bu kadar kırışmış durumda olması, bu taytın acele bir biçimde çıkarıldığını gösteriyor. vendetta: olabilir. her zamanki dağınıklığın işte.
hanım: hmmmm... dağınıklığım? işte sorun tam olarak burada başlıyor. bu tayt bana ait değil. vendetta:....
hanım:...
uzun bir sessizlik ortama hakim olur. tuttuğun takımın formasını büyük bir hevesle alırsın da halı saha maçına gidersin ya, sonra 2. dakikada ilk golü kalende görüp o kıyamadığın formanın üstüne yeşil ayraçı giyersin ya, tam o ruh halini yaşıyordum işte o an. mutlu ama üzgün. mutluluğumun üstüne yeşil bir ayraç gibi çökmüştü o kara tayt.
vendetta geçmiş 40 günü düşünmektedir. eve başka bir kız girmediğinden emindir. en azından kendisinin eve kız getirmediğinden emindir. ancak bu süreçte eve girip çıkan, alkollü gecelerin finalinde yer yokluğundan abazaya bağlamış arkadaşların bu ihaneti yapma ihtimali düşünülür. acaba alkollü gecelerin sabahında işe gidilmişken evde uyuyan arkadaşlardan birisi eve kız arkadaşını mı çağırmıştır diye düşünülmeye devam edilir. uzun bir süre düşünülür...
vendetta: hayatım saçmalama, o tayt senindir.
hanım: bu bana olmayacak kadar küçük. belli ki kısa boylu birinin. yine de senden hiç beklemediğim için giymeyi denedim. tabi ki bu kadar kısa bir şeyi giymeyi başaramadım.
vendetta: (gluk)
hanım: kim bu kadın? vendetta: valla bilmiyorum.
hanım: evimize giren kadının kim olduğunu bilmiyor musun? hayat kadını mı getirdin bir de evimize? vendetta: ne hayat kadınısı ya... benim bu tayt ile hiç alakam yok hayatım. valla billa bak.
hanım: tamam. açıkla o zaman evimizde bu taytın ne gezdiğini. vendetta: güzeeeelll.
en azından bir açıklama sıçma şansını yakalamıştım. zaman kazanmak için aklıma gelen ilk kelimeyi uzatarak söylemiştim. ağzımı yaya yaya, gözlerimi yukarıya odaklayarak 'güzeeeelllll' diyebildim sadece. 'güzeeeellll' dediğim an eşim bana bakakaldı. o kadar bir bildiğim varmış tınısıyla söylemiştim ki bu kelimeyi, imkanım olsa ben bile bana bakakalırdım. Hatta bir ara gerçekten 'ulan bir bildiğim mi var acaba?' düşündüm. sonra baktım aklıma bir bok gelmiyor, ihtimaller üzerinden gitme seçeneğini seçtim.
vendetta: valla biliyorsun, bekar arkadaşlar geldi gitti bir kaç kez, onlardan birisi kız arkadaşını getirmiştir belki.
hanım: bana herşeyi düzgünce anlatana kadar seni görmek istemiyorum. lütfen bu odaya bu olayı anlatmaya karar vermeden girme bir daha.
günler günleri kovalamaktadır. hanımın yokluğunda eve gelen bütün arkadaşlar aranır, kimse olayı üstlenmez. 'olum biriniz bu olayı üstlenin, yengeniz boşayacak beni' edebiyatına başlanır. emir isimli bir arkadaş ile olay üstüne planlar yapılır. yalanlar hazırlanır. gün içinde hanım aranır, akşam herşeyin açığa kavuşacağını, emir ile eve gelineceği belirtilir.
emir isimli arkadaş hazırlanan yalanları sıralamaya başlar:
emir: ya bak yenge, sen kayseri'de olmayınca bende şehir dışından kız arkadaşımı çağırdım.
vendetta: tüh sana ibne herif. neden bana haber vermiyorsun?
emir: haklısın vendetta, uzak mesafe ilişkisi yenge, en iyi siz bilirsiniz bunu.
vendetta: ptüh sana hayvan herif. insan bir söylemez mi? senin yüzünden evliliğim bitiyordu.
emir: işin buralara geleceğini tahmin etmedim. özür dilerim.
vendetta: tüh sana öküz herif.
emir: durum bu yani. vendetta durumu anlatınca çok üzüldüm. ben sizi daha fazla rahatsız etmeden gideyim.
arkadaş yolcu edilirken hanım ile sarmaş dolaş kol kola daire kapısına kadar gidilir. tam arkadaş gidecekken:
hanım: aaa, emir dur bir saniye. bari vereyim krize neden olan taytı. sen verirsin kız arkadaşına tekrar.
vendetta: (kaş göz ederek) tabi tabi, al götür taytı emirciğim.
tayt verilir. mutlu günler tekrar gelmiştir. formanın üstünden ayraç çıkmıştır. mutlu mesut geçen bir haftanın sonunda bir akşam yemek esnasında hanımın telefonu çalar. konuşma esnasında 'tabi tabi gelin.... kahve içeriz... vendetta yorgun değil bekliyoruz.' gibi kelimeler seçilir. hanımın öğretmen arkadaşlarından birisi kocasıyla birlikte kahve içmeye gelmek istemektedir. sofra beraberce toplanır. misafirler gelir. kahveler içilir. gecenin ilerleyen saatlerinde misafirler yolcu edilirken bir anda:
hanımın arkadaşı: ya hocam, dönem sonunda törenlere gitmeden önce sizin eve gelmiştik ya. ben burada üstümü değiştirirken taytımı unutmuşum. onu verebilir misin?
hanım: aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa! vendetta: (hanıma sinirli biçimde dönerek) neeeee?
karı koca şaşırma tepkisinden sonra bir anda susulur.
hanım: ehie. ehehe. ne taytı yaa? ben tayt görmedim evde.
hanımın arkadaşı: ama o gün burada çıkardım ben onu. sonra almadım yanıma diye hatırlıyorum.
hanım: ehheheh. ben yarın sabah bakayım. bulursam getiririm. aslında gitmeseniz mi? noldu hayatım? niye bana sinirli bakıyorsun? emir diye bir arkadaşın vardı senin, o ne yapıyor?