Gök kubbede tüm ihtişamıyla arz-ı endam eden güneşin üzerine katran dökülmüşçesine söneceği, yıldızların silinip gözlerimize zifiri karanlığın çökeceği, tünelin sonundaki ışığı görmeyi beklediğimiz an yeryüzünün allah'ın nuruyla aydınlanacağı, ay'ın tövbe bismillah götümüzün lobları gibi ikiye yarılacağı, baldırların açılıp fırsat bu fırsat diyen ateistlerin bi kenara çöküp şakır şukur 31 çekeceği ve ellerinin oracıkta hamile kalacağı, amel defterlerimizin yüzümüze bir tokat gibi vurulduktan sonra elimize verilip dul komşularımızla yaşadığımız tüm maceraların gizli kamera görüntüleri olarak üstte kırmızı nokta rec yazısıyla mahşere kurulan dev ekrandan yayınlanacağı mahşer günü aklıma gelip bir anlığına kafayı üşütünce kendimi Hazerfen Ahmet Çelebi sanıp camdan aşağıya atlamışım geçen gün. neyse ki cübbem paraşüt görevi görüp düşüşümün şiddetini azaltmış ve rüzgar beni geriye doğru savurmuş da kendimi alt kat komşum aysun hanımın balkonunda bulmuşum. ben bunların hiçbirini hatırlamıyorum arkadaşlar, yehova'nın görgü şahitlerinin yalancısıyım...
velhasılı işte her şey böyle başlamış, gözlerimi açar açmaz bana doğru bakan memeleri görünce öldüm sandım da ilk uçakla cennet'e gönderilip yıllardır hayalini kurduğum hurilerimin kucağında üzüm yiyerek cehennem çukurunda kuyu kebabı yapılan ateistleri izleyeceğimi düşünüp o anın mutluluğuyla kendimden geçmek üzereyken hemen yanıbaşımdaki memelerin sahibinin aysun hanım olduğunu fark edince o hışımla belinden kavradığım gibi kendime çekip dudaklarının tadına bakmaya başladım... oracıkta yıllar önce yapmam gerekip de bir türlü yapamadığımı bu sefer yapmak üzereydim ki salih başında kalpakla kafkas dansı yaparak içeriye girdi.
salih: hee macellan, beğenemedin mi kaltak karı? napıyonuz lan burda ooo sweet kiss fıçı fıçı all night long yeahhh.
etuuu: salih açıklayabilirim bak durum hiç gördüğün gibi değil aysun hanımın içine cin kaçmış onu çıkarmaya çalışıyordum.
salih: hadi lan ordan şerefsiz oral yoldan cin mı çıkarılır? aysun hanımınki tescilli ama sen de az orospu değilmişin he. neyse ben karaoke bara gidiyom. etu sen de takke tak bak bu karıdan her türlü hastalık bulaşır. babayyy.
etuuu: iyi de başımda takke var zaten. heeeee vay amk...
aysun hanım: etu beycim hadi biz devam edelim. nerde kalmıştık ayy yerim senin dudağını ben nasıl öpüyordu az önce hanimiş benim etuşum hanimişşşş.
etuuu: lan bırak zaten hevesim kaçtı. çek o kirli ellerini de takkemden. kırmızı oje sürmüş beni azdıracak aklı sıra. yetişin komşular diye bağırırım tüm mahalle toplanır şimdi. hem dul karısın, senin başın yanar kimse gelip de etu dul karı s.kmiş demez dul karı etu'ya saldırmış derler ahahahha.
kendimi aysun hanımın memelerinden kurtarır kurtarmaz az sohbet muhabbet çevireyim de keyfim yerine gelsin diye soluğu kahvehanede aldım. mahallenin ihtiyarları yine her zamanki gibi büyük bir dikkatle okey ve pişpirik oynuyor bir yandan da din, siyaset ve karı kız muhabbeti çevirerek oldukça keyifli dakikalar geçiriyorlardı. hemen yancıklık yapmak için tabure kapıp birinin yanına oturdum.
etuuu: selamün aleyküm kolay gelsin mihriban dayı.
etuuu: iyi ya nasıl olsun. bu aralar sabahları götümde inanılmaz bir ağrıyla uyanıyorum sanırım cinler g.tten sikiş deniyor benimle ama s.kilmiş götün davası olmaz deyip fazla üstünde durmuyorum. karaoke bara gitti salih.
mihriban dayı: ne ne ne karaköye mi gittiğğğ? salih yapmağğğz öyle şey hayattağğ inanmam.
etuuu: yok dayı karaoke bara gitti. ahlakı şaibeli genç kızlar çıkıp kızlığına darbe yapan eski sevgililerine şarkı falan söyleyip kendilerinden geçiyorlar ya böyle. hani kurtlar vadisinde abdülhey manitasına kur yapmıştı playbackle şarkı söyleyip.
feyzullah dede: taş çalmayın lan gözüm hala görüyor! o değil de geçen gün netten bi karı düşürmüşüm off bir içim su beee.
etuuu: yuhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh be amına kodumun evladı 90 yaşında adamsın hiç mi utanman yok senin ne işin var hala karı kızla bir de gelmiş anlatıyor.
feyzullah dede: sen hiç konuşma 40 year old virgin. erkekçi misin hoppidi pipili misin nesin hala siftah yapamadın. mahallenin karıları hakkında neler neler konuşuyolar ken bebek gibi çükün bile yokmuş senin.
etuuu: ben şimdi gösteririm onlara! kalkın lan teen busters, benim eve gidiyoruz.
tüm kahvehaneyi arkama aldığım gibi hep beraber thriller dansı eşliğinde önümüze çıkanı ardımıza kattık. sanırım demokrasi nöbetine gidiyoruz sandılar, herkesin elinde çubuklu türk bayrakları falan vardı çünkü. aşağı yukarı iki yüz kişiyle beraber eve girdik. kalabalık kendi arasında neler oluyor tarzı konuşurken koltuğun tepesine çıkıp herkes sussun da beni dinlesin diye atatürk'ün gençliğe hitabesini okudum. alkışlar eşliğinde koltuğun tepesinden indikten sonra bana ken bebek diye lakap takanlara nispet yapmak amacıyla kahvehanede aklıma gelen planın ilk aşaması için mahşer günü hakkında fazlasıyla abartarak konuşmaya başladım.
evdekiler dehşet içinde beni dinliyor, içimize sızan ateistler abdest almak üzere banyonun yerini falan soruyordu. uzun uzun anlattıktan sonra kalabalığın arasına karıştım ve kimseye çaktırmadan telefonumdan divamız bülent ersoy'un çile bülbülüm şarkısını açıp tam çileee diye uzatırken son ses hoparlöre verdim. zaten mahşer gününü anlatmam üzerine dehşete kapılan insanlar birden çileeee diye açınca sura üfürülüyor sanıp korkudan oracıkta bayıldılar.
onlar ayılıncaya kadar boş durmayayım diye bulaşıkları yıkayıp salih'in donlarını ütüledim. baktım ayılacakları yok tekrar çileee yi açıp hepsini tövbe tövbe birer birer dirilttim. bunlar ne olduğunu anlamadan hıphızlı bir şekilde üstümdeki cübbeyi çıkarıp fırlattım. o gün de iç çamaşırı giymemiştim arkadaşlar söylemesi ayıptır. amacım fırsattan istifade ken bebek diye dedikodumu yapanların gözüne o kıyamet alameti gibi kalu bela dalgamı sokmaktı ama bir de baktım ki çok afedersiniz şeyim incir yaprağıyla sansürlenmiş. ulan bunu buraya kim ne ara koydu diye düşünürken millet beni o şekilde görünce sura ikinci kez üfürüldü sanıp üst baş ne varsa çıkarıp atarak çılgınlar gibi çığlıklar eşliğinde bi o tarafa bi bu tarafa koşturmaya başladılar. o an şeyim sansürlenip planım sekteye uğrayınca belki en azından prova yapmış olurum hani gerçeği olunca o kadar da korkmam diye düşünerek ben de çığlıklar içinde oradan oraya koşturup bir yandan da genç kızların afedersiniz memelerine baktım arkadaşlar çok pişmanım ağlıyorum saatlerdir ya...
işte herkes anadan üryan o anın dehşetiyle kendinden geçerken bi baktım ki salih kapıdan içeri girdi. fosforlu kedi gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve anın şokuyla elindeki portakallar yere düştü. portakalları görünce önce aklıma aysun hanımın maşallah portakal gibi yarımşar kiloluk alınası memeleri geldi ama hemen ardından da godfather'daki portakal sahneleri gözümde canlanınca salih de ölür falan diye şeyimle kalabalığı yarıp yanına koştum ve kollarıma alıp hemen oradan uzaklaştırdım. o halde sokakta kalmayayım diye halime teyzelere gittik zaten kadının gözleri görmüyor geçen seçimde ak parti diye chp'ye oy vermiş akoyim...
halime teyzenin şalvarını ve rahmetli eşinden kalan sigara ceplikli gömleği giyip mahalleliden intikamımı almak için 155'i arayıp evimde fuhuş partisi verilip cinsel darbe gerçekleştirildiğine dair ihbarda bulundum. başkomiser engin dalga önderliğindeki ahlak polisleri baskın düzenleyip o an evde kim varsa alıp çırılçıplak merkeze götürdüler...
bu keyifli anlara şahitlik ettikten sonra salih'le birer sigara yaktık ve uzun zamandır şöyle uzun uzadıya sohbet etmediğimizi fark ettik. halime teyzenin balkonuna çıktık, rahmetli azer bülbül'ün bu gece karakolluk olabilirim şarkısını açıp facebook'taki eski manitalarımızın profillerine girdik teker teker. amacımız karı kız muhabbeti çevirmekti ama hepsi de evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştı, artık onlar hakkında yorumda bulunmak bize yakışmazdı. salih'le birbirimize sahiptik ama bir yandan da yalnızdık, hatta zall zoruyla sözlükten sevmediğim bir bayanla nişanlanmıştım ama yine de kendimi yalnız hissediyordum. yalnızlığımız birer pezevenk olup mutluluğumuza el koymuştu resmen. herkes sevdiğiyle evliydi bi biz kalmıştık. sap gibiydik, sapına kadar hem de...