genelde çocukluk çağında yapılandır. çünkü amansız olunan bir dönemdir. bildiğiniz plastik topla sert bir şutla ağları pardon camları havalandırmış biriyim. tabi hemen yetişip topun aşağı doğru süzülüşünü görmek nasip olmadı.
zigon sehpaların kale olduğu,son dakikaya kadar mücadelenin hiç bitmediği,hakemin o kadar sertliğe rağmen sarı karta bile başvurmadığı,iki takımın da cezası nedeniyle hep seyircisiz oynanan maçlara ev sahipliği yapan olaydır.
yaklaşık onbeş yaşına kadar evdeki kardeşlerle gerek gülerek gerekse döverek oynanan ev oyunlarının başını teşkil eder. en önemli risk anne ve terliğidir. dediğim gibi on dört yaşlarını doldurmak üzere iken komşu çocukları ve kardeş ya da kardeşlerle toplanılarak son jubile yapılır ve yeşil sahalarda devam etmek üzere futbola veda edilir.
evde,salonda, her sandalyeyi birer kale/kaleci yaparak uzaktan şut çekip sevinmek vardir. sandalyenin tam ortasindan geçince "oof koydum namusu ooff" diye insan sevinir. kirilcak eşyalarin kirilmasina verilen önem bakimindan salon , bir evin futbol sahasidir. ne de olsa bilmemkaçyillik çin vazosu her an kirilabilir. ha onu kirana sari kart verilir o ayri , ama evde futbol oynamak en asil duygunun reaksiyonudur. kardeşinizi * kaleye koyup "olum bak çok pis teknik vurucam" diye gaz verilip te oynanabilir bu oyun. ancak salonun ortasinda duran cam sehpa çekilmelidir , yoksa kirik parçalari gören ev annesi aniden dellenip , kizilderili dansi yapabilir evde. o da hiç iyi olmaz.
20'li yaşlarınızın sonlarına doğru gelmenize rağmen hala temel eğlence aktivitelerinizden biri ise ciddi psikolojik rahatsızlıkların habercisi olabilir. aman diyim...
Ufaklık olduğumuz zamanlar evde ufak bir plastik top varsa eğlenceli hal alan oyun *
Ufakken ben de oynardım hep, bir ara gaza gelip şut çektiğimde top balkondan dışarı gitti. Sevinsem mi üzülsem mi? Bir yanda topu havalandırabilmem*, bir yanda topun yalan olması *
her yaz kuzenim bize gelir, 15 gün falan bizde kalır, eğlenceli vakit geçirirdik. kuzenim gelir gelmez hemen bakkaldan bir plastik top alırdık ve evin içinde voleybol oynamaya başlardık. tabii beklenen olurdu ve lambalar patlardı. sonrasında akıllanmıştık. oynamadan önce lambaları söküyorduk ama yine bi yaramazlık çıkmıştı ve duy kırılmıştı. yapılmaması gerekendir aslında. ama müthiş haz verir ha.
bağımlılık yaratan bir şeydir. 6-7 yaşlarındayken annemin aldığı portakaldan biraz büyük bir topum var. o aldığı günden beri oynarım, evet yaşımdan başımdan utanmadan. ve iddalıyım eğer bu tür toplarla oynanan bir futbol türü falan olsaydı ben onun milli takımına da dünya karmasına da girerdim. gercek futbol topuyla hayatta yapamamayacağınız hareketleri yapabilmeye başlıyorsunuz 10 yıldan fazla oynayınca...
bunun bide yurt versiyonu vardır o daha müthiştir. belletmenlerin (abilerin) odalarında, namazda yada yemekte olduğu zaman yapılır. karşılıklı iki tane kitap koyarak kaleler kurulur. top küçük sünger toptur. takımların kurulmasıyla maç başlanır. bazı arkadaşların içindeki Ronaldinho ortaya çıkar, o ne müthiş hareketlerdir öyle. aniden bir abinin görülmesiyle topa basılır ve şu diyalog geçer:
abi: napıyosun siz burda?
x: hiç abi öyle voltalıyoruz(olay koridorda geçer)
abi: yine top oynursunuz değil mi? neyse benide bir takım alın devam edelim.
x:... !!!
tecrübeli kişi: tamam abi sen karşı takıma geç, zaten eksik oynuyorlardı.
5 ya da 6 yaprak gazete alınıp oturulur. düzensiz olarak aynı anda top halini alacak şekilde buruşturulur. gazete gözükmeyecek şekilde koli bandıyla güzelce sarılır. ardından kiriş minyatür kale olur.
ve şölen başlasın...
feyyaaz, feyyaaaz aldı topu yürüdü, müthiş bir depaaar, feyyaz feyyaz kaleciyle karşı karşıya, at onu feyyaaaaaz, feyyaaz şuuuuut ve top ağlarda goooooooool !!!
zamanla oynayan kişi veya kişilerin futbol tekniğini geliştiren, geliştirmek zorunda bırakan, tekniği geliştirmese bile yerden oynamayı öğreten ev içi aksiyonu. brezilya da plaj futbolunun bizdeki karşılığı.
kışın soğuk günlerinden birinde kardeş ve kuzenle birlik olunup odada top oynanmaya başlanır. kuzen dediğimiz kişi biraz fazlaca gelişkin bulunup kardeşle herpesin iki katına denk gelmektedir, herpes ve kardeşi yanında kibrit çöpü gibi görünmektedir.. yaptığı her hareket sert, kendine güveni tamdır, bileğinin kalınlığı bile oyunun nasıl sonlanacağını belli etmektedir aslında. ancak son beklendiği gibi olmaz. sert tavırlı kuzen attığı sert bir şutla topu avizeye denk getirmiş ve ardından şangıırt diye bir ses duyulmuştur. avize fosil denecek kadar eski kırılan camdan dalın eksikliği ise ayan beyan meydandadır. akla bir şeytanlık gelir. ordan çıkılır, büyükannenin evine gidilir, antika avizeye bir göz atılır, evet aynı cam dallar bu avizelerdede bulunmaktadır. birisi lafla büyükanneyi oyalarken iri yarı kuzen altına bir sandalye alıp avizedeki cam dalı çalar. eve gelinir, dal yerine takılır. olaydan ucuz kurtulunulmuş olunur.
not:büyükannem cam dalın eksikliği 10 yıl sonra farketti. *
cocuk olmanin en onemli yasalarindan biridir. ozellikle arkadaslariniz eve gelmistir, disarda yagmur vardir. dusunulur, ne oynasak diye? eger 90'larda cocuksaniz adsl hattiniz yok demektir, bu yuzden yaratici olmak zorundasinizdir. saklambac mi? hayir, cok zevksiz. en sonunda karar verilir: evde top oynamak. illa futbol olmak zorunda degildir, koltuklarin ustune cikip topu birbirine atmak bile olabilir. bir yandan hicbir sey kirmamak icin cabalarken bir yandan bagirirsiniz. zaten asil zevkide anneye ragmen, salondaki kirilacak bircok seye ragmen o topu evin icinde atiyor olmaktir. sonunda sanki 90 dakika futbol oynamis gibi terlersin ve soguk bir su icersin. anne yine kizar. ayrica kiz cocugu iseniz bir de "sen ne bicim kizsin?" diye azarlamalarida duymaniz kacinilmaz olur. hatirliyorum da bir tek kuralini bile bilmedigimiz amerikan futbolunu bile arkadaslarla evde oynamistik. guzeldi 90'larda cocuk olmak.
çocukluğu apartmanlarda geçen veletlerin yegane aktivitesi. sehpanın üzerindeki örtü geriye doğru sarkıtılırken yere değmesine özen gösterilir. örtünün sehpa üzerinde kalan kısmına ütü vs yere değen kısmına da bilimum ağırlıkları yerleştirisiniz ki böylece kalenin ağları tamamlanır. kışlık çoraplar özenle seçilir çünkü kalın olması itibariyle iyi de top olur bunlardan. sonra çarprazdan bir çakarsınız top yan ağlarla buluşunca o örtü öyle bir dalgalanır ki kendinizi bir an cruyff sanırsınız.
duvardan sektirdiğiniz topu takım arkadaşınızdan gelen bir pasmışcasına alıp duvara monte ettiğiniz dandik potanıza alley oop'u gömmeniz veya yine duvardan seken topa yatağa doğru uçup şık bir vole çakmanız veya sadece koridorda topun peşinden haldur huldur koşturmanız şeklindeki atraksyonları içinde barındıran eğlenceli aktivite...
tabi siz bunları yaparken anneniz cinnet geçirmekte, komşular çıldırmakta, evdeki kırılgan eşyaların bir kısmı gerçekten kırılgan olduklarını ispatlamakta ve yatağın yayları fırlamaktadır...