Ya iç içe geçirilen çoraplarla yada küçük ev topuyla yapılan eğlenceli bir aktivitedir. Odadaki kırılacak eşyalar kaldırılır, ışıklar açılır ve böylece şampiyonlar ligi atmosferi yaratılmış olur. Belirlediğimiz zaman geldiğinde tutardık kronometreyi başlardık maça. Maçlar genellikle 10 dakika olurdu bizde, evde kimse bulamazsak kuzenlerimizi yada arkadaşlarımızı çağırırdık, evdeki salonumuz geniş olduğundan 2v2 maçlar yapabilirdik. Koltuklar kale olurdu genellikle, çalardık düdüğü başlardık maça, aynı zamanda maçı kendimiz anlatırdık ve golleri farklı açılardan tekrarlardık, hatta golleri videoya alıp seyrettiğimiz bile olmuştur. Hatta herkesin kendine ait bir gol sevinci vardı. Kimse bulamadığım zaman topu duvara vurdurup kendimize orta açardık ve bu ortalara tsubasamsı vuruşlar denerdik, bazen biyerlerimizi kırmışlığımız da oldu ama ne olursa olsun vazgeçemedim şu aktiviteden. Kısacası çok güzel günlerdi, bazen hala bu aktiviteyi yapmaktayım
Çocukken yaptığım olay. fakat her yaptığımda alt kat komşum (bkz: adı lazım değil) kapıya gelip avizenin sallandıgını ve bu yüzden deprem olduğunu sanarak panik yaptıgını söylerdi. çocukluğumu yaşayamadım yani.
19 yaşıma gelmişim hala da oynarım. şuan evimden kilometrelerce uzakta da olsam ayda bir gittiğimde dolabımda bulunan çeşitli büyüklükteki toplarımdan(tenis topundan hentbol topuna,yumuşak renkli toptan semsert turuncu basket topu şeklindeki topa kadar en az 8-9 top)* birini alır, kardeşimle koridorda oynarım (bkz: koridor futbolu).
küçükken ise oynamadığım gün yoktu sözlük. turnuvalar yapardım kuralar çekerdim kağıtlara yazıp yazıp.. gol krallığından tut en değerli oyuncu falan seçerdim o derce be sözlük, futbol delisiydim ben.
evin hol kısmındaki, kapı eşiğinden salona doğru serbest vuruş çekerdik, annem de deli olurdu. daha sonra bu aktivitenin yerini bastketbol aldı. tavana yakınca yere astığımız pazardan alınmış potayla uzun yıllar top koşturduk, annem yine çılgın tabi.
en son geçen sene eski günleri yad etmek için abi, kardeş basetbolu oynadık, abimin 2 yaşındaki oğlu da bize eşlik etti.
çocukken çorap ile yaptığımız vaz geçilmez eylem. hele birde erkek kardeşiniz varsa yaşınıza yakın * o zaman yapacağınız maçlar şampiyonlar ligi gibi oluyordu. haftanın her günü bir maç yaparsınız ve pazar günü final maçınız olur. saçma olsada dönüp bakınca hey gidi çocukluğum dediğim beni her zaman derinden vuran güzel eylem.
genel itbariyle iki kardeşten büyük olanın küçüğü kaleci yaptığı, büyüğün vitrin camını kırması neticesinde dayağı küçüğünde yediği acı dolu yıllardır.
küçükken kuzenimle her buluşmamızda yaptığımız etkinlik. ilk olarak futbolcu seçimiyle başlardık.
genelde ilk olarak kuzenimden şöyle bir çığlık gelirdi:
"kalede rüştü, oyunda boliç!"
akabinde benden de:
"kalede shorunmu, oyunda nouma!"
ve bilgisayardan açtığımız istiklal marşından sonra maça başlardık.
genelde koridorda oynadığımız için mutlaka ayaklarımızı kapı kenarlarına çarpıp bir sakatlık çıkarırdık. ve koridorun sonunda mutfak olduğu hiç her oynayışımızda en kötü ihtimalle bir bardak inerdi aşağıya. bu maçları genelde galip olarak ben bitirirdim. ve bütün maçların sonunda kavga edip yaklaşıp 1 saat konuşmazdık. ardından fifa 2000 oynayacağımız için barışmak zorunda kalırdık.
yine bu maçlardan birinde kuzenimin ayağını kapının kenarına vurup parmağını parçalayıp, hastaneye gitmemizi unutamayacağım.
her şeye rağmen çok güzel günlerdi ve elimde olsa dönmeyi o kadar çok isterim ki...